Değerli Müslümanlar!
Ülkemize zor günler geçirilmeye çalışılan, ancak bütün zorlukları imanımızla koruduğumuz şu günlerde en çok ihtiyacımız olan şeylerden biridir birlik ve beraberlik. Nitekim dinimiz İslâm Mü’minlere birlik ve beraberliği emrediyor.
Dinimiz olan İslâm’da birlik ve beraberliğin korunması ile ilgili nice emir ve telkinler vardır. Aynı şekilde ailemizde, evimizde, okulumuzda, çevremizde, birlik ve beraberliğin önemini dile getiren konuşmalara çoğu zaman şahit olmuşuzdur. Evimiz bizim mutluluk dünyamızdır. Anne, baba ve çocuklar olarak, dinin emirleri üzerinde birlik ve beraberlik içinde hareket etmediğimiz takdirde evimizin yaşanamaz bir buhran yeri olacağını hepimiz tahmin edebiliyoruz. Anne babasını dinlemeyen çocukların bulunduğu, herkesin kendi başına buyruk, hiçbir sorumluluk taşımadan yaşadığı bir evi mutluluk yuvası olarak tanımlamak mümkün mü? Tabii ki hayır.
Birlik ve beraberliğin yaşanamadığı bir toplumda, kargaşa, anarşi ve kavgaların insanları olumsuz etkileyeceği; onları huzursuz, mutsuz insanlara dönüştüreceği bir gerçektir. Nitekim atalarımız ısrarla, toplum hayatının, ancak birlik ve beraberlikle yaşanabileceğini ve korunabileceğini belirtmişlerdir. İnsanların çevrelerine karşı sorumlu olduklarını, hoşgörü içinde, insanca yaşadıkları ölçüde mutluluğu tadacaklarını özlü sözleriyle bizlere hatırlatmışlardır. ”Yalnız taş duvar olmaz” diyen atalarımız, duvarı topluma benzeterek, taşların birbirleriyle omuz omuza vererek duvar olabileceklerini mecazi bir anlatımla ortaya koymuşlardır. “Yalnız öküz çifte koşulmaz”, “Sürüden ayrılanı kurt kapar”,”El el ile, değirmen yel ile”, “El eli yıkarsa, iki el de yüzü yıkar”,”Bir elin nesi var, iki elin sesi var”,“Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz”, “Bir kanatla kuş uçmaz”, “Birlik dirliktir”, “Nerde birlik, orda dirlik” gibi ve buna benzer nice atasözlerimiz vardır.
Benzer nitelikte birlik ve beraberlikle ilgili güzel bir hikaye vardır: Bir çiftçinin üç oğlu varmış. Kardeşler birbirleriyle geçinemez, hep kavga ederlermiş. Baba; “Birbirinizi sevin, yardımlaşın!” dermiş. Ama onlar, bu güzel öğüdü tutmazlarmış. Bir gün baba, çocuklarını çağırmış ve şöyle seslenmiş: “Bana on çubuk getirin.” Çocuklar çubukları getirmişler. Baba, bunları birbirine bağlayıp oğullarına vermiş ve “Hadi kırın” demiş. Kardeşler, çubuk demetini kırmaya çalışmışlar ama kıramamışlar. Çiftçi bu sefer demeti alıp çözmüş. Çubuklara, bu kez birer birer vermiş. Üçü de çubukları kolayca kırmış. Bu olay üzerine çiftçi, şöyle demiş: “Görüyorsunuz işte; tek olunca çabucak parçalanan çubuklar, bir araya gelince kırılamıyor. Siz de bir araya gelmez, tek durursanız, kırılırsınız. Birleşmek sizi güçlendirecektir ve dayanıklılığınızı artıracaktır. Birbirinizle anlaşıp birleşiniz. O zaman size düşmanlarınızın gücü yetmez. Siz de bir çok güçlüğü bu sayede kolayca yenersiniz. Böylelikle hem gelişir, hem de mutlu yaşarsınız.” Bu ibarelerdeki hikmeti anlayan çocuklar bu andan sonra birbirlerine daha sıkı bağlanmışlar.
İnsan sosyal bir varlıktır. O, bütün ihtiyaçlarını kendi başına karşılayamaz. Bu nedenle diğer insanlarla birlikte, yardımlaşarak, onlarla bir ve beraber olarak hayatını sürdürür. Birlik ve beraberlik; bizi çoğu zaman; başarıya, huzur ve mutluluğa götürür. Ehli Sünnet itikadının daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için her birimizin varını yoğunu ortaya koyarak ve daha da çabalayarak birlik ve beraberlik içerisinde ve bilinçli toplum bilinci ile hareket etmesi gerekmektedir.
Vatanımızı da her türlü tehlikeden korumanın en güçlü yoludur birlik ve beraberliğimiz. Bizim bu günlere kadar güçlü ve yıkılmaz olarak varolmamıza sebep olan imanımızla, birlik ve beraberliğimizi korumuş şerefli bir toplum olmayı her daim başardık. Ecdadımız Osmanlı’nın bizlere ilham veren iman gücüyle, bugün imanı bilen, dinini bilen değerli Müslüman kardeşlerimiz, hemen hemen her alanda gösterdikleri birlik ve beraberlik ruhuyla dünyaya örnek olmuştur.
Bu nasihatler ışığında çocuklarımızı ve yeni nesilleri yetiştirmeli ve yarınlara ışık tutmalıyız.
Birlik ve beraberliğimizin her daim korunabilmesi duasıyla…
Davut ÖKTEN