Nelere kadirsin ey kadim duygu! milyonları peşinden sürükler, kimilerine yaşamı cennete kimilerine ise cehenneme çevirirsin.
Kimi zaman sevenden yana tavır takınırken kimi zaman da en derin duygularla bağlananlara düşman kesilirsin.
Adaletin yok senin ey kadim duygu! Yüzyıllardır hep aynı senaryoları yazıp önümüze koyar hep aynı maskelerle, aynı bildik tuzaklarla yaşam sahnesinde rolünü icra edersin çünkü ya yoksul gururlu kız ya da zengin fabrikatörün oğlu olarak ummadık anlarda yolları bir bankta ya da deniz kenarında birleştirir sonra da aradaki uçurumu bahane ederek yolları ayırırsın.
Bencilsin çünkü hep en çok seveni bağlananı, seni duyanı, hissedeni, senin için yıprananı, verici olanı terk edersin bahanen çok, hikâyeyi hep en güzel şekilde başlatıp gözünün üstünde neden kaşın var, sen çok iyisin, seni üzmek kırmak istemiyorum, ben sana layık değilim sen daha iyilerine layıksın ,biz ayrı dünyaların insanlarıyız deyip klişeleşmiş sudan bahanelerle ayırırsın. Oysaki kusursuz olanın duyguları, başı ağır gelmiş ve sen bunu kaldıracak cesarete sahip olmadığın için türlü türlü bahanelerle nasıl kurtulur ,kaçarımın hesaplarını yaptığın içindir öne sürdüğün bahanelerin.
Zalimsin seni sevene, yıllarca katlanana, hatalarını görmezden gelene, sana güvenene, kendini adayana, senin için cefa çekene, seni bir an olsun bile terk etmeyi aklından geçirmeyeni görmezden gelir; yüreklere kederleri salarken gözyaşlarına, cinsiyete, kimsesizliğe, koşullara, adreslere bakmadan en büyük haksızlığı reva görürsün.
Rezilsin sonsuz duygularla seni yüceltene, seni kutsayana, en ağır hakareti reva görür seni terk edene, aşağılık muamelesi uygulayana, ulu orta yerde sana diz çöktürüp gururunu incitene saygı duyarsın. Kıymet bilmek yoktur senin coğrafyanda bu yüzden üzgünüm çünkü çok rezilsin rezillerle yarenlik etmeyi aynı dudağı paylaşmayı çok seviyorsun. Hevesini alınca kurtulmak için şantaja başvurup kaldığın otelin bile adresini veririm diyecek kadar hayat karartan alçalmışların bir gecelik zevkine hizmet edecek kadar ezik, değersiz. Kutsiyetini yitirmiş, basit, sıradan bir duygusun.
Hoşgörüsüzsün hep kendi bildiğini okur, bozuk plak gibi çalıp anlamayı değil anlaşılmayı bekler, katı kurallarını ve katı tutumunu sürdürmekte ısrar edip karşı çıkanları ise susturmak için hiçbir sadist saldırıda geri adım atmaktan çekinmez tüm plan ve projelerini kendi fikirlerine, anlayışına göre düzenlemeye çalışıp her türlü yeniliğe , itiraza kepenklerini indirirsin. Ahlaksızlıkta sınır tanımaz her türlü ahlaksızlığı normal karşılayacak kadar engin bir hoşgörüye sahipsin.
İhanetsin bazen sana en çok ihtiyacı olanı arkana bakmadan kapıyı yüzüne sertçe vurup eyvallah deyip çıkarsın,bazen de başkasının omzunda, ellerinde, bakışlarında ortaya çıkıverirsin parklarda,otel odalarında,pastane köşelerinde.
Hep terminallerde, tren garlarında, cam kenarlarında yalnızlığa bilet keser yolcularsın yolcularını bir daha ayak basmamak üzere ihanete uğradığı topraklara hem de büyük yeminler ederek.
Katilsin şehitlerin çoktur senin. Senin için düşünmeden, gözünü kırpmadan adam öldüren,hapis yatan, intihar eden kurbanlarının hadi hesabı yoktur.
Çıkarcısın hiç doymaz hep kendini ve rahatını düşünür acaba daha fazla nasıl koparır, nasıl kanını emerimin hesabını yapar hep alır, hiç vermez üstüne bir de ağır faturalar çıkarırsın.
Tüm imkânları imkânsızlığa çevirir tüm uzlaşma yollarını tıkar bir daha aynı noktada, aynı ruhta, aynı tende, aynı gözlerde, aynı ellerde birleşmemek üzere son çırpınışlarında soluksuz bırakırsın.
Ağlayışların, sızlayışların hiçbir önemi yoktur senin için çünkü layık olmadığın yüreklere yabancı bir duygusun, soğuksun, zehirli bir oksun.
Dengeleri alt üst edersin çünkü tüm hevesleri kursaklarda bırakırsın.
Dışarıdaki yağmura, içindeki titreşimlere aldırmadan, zaman ,mekan dinlemeden ansızın çekip gidersin.
Hep anılara mahkûm eder, arkandan lanetler, beddualar bırakırsın.
Harabeye dönmüş yüreklerin, hayatta tutunamayanlara ‘’Zavallısın, sana acıyorum.’’ diye nitelendirdiğin insancıkların suskunluğusun.
En zor anlarda imkânları kendinle beraber götürür çaresiz bırakırsın.
Aşk patolojik bir duygudan ibarettir çünkü bir kere sinsice kalp denen kalenin en hassas noktasına izin almadan girmiştir. Kurtulmak için çaresizce çırpınırsın, yemeden içmeden kesilir ne yediklerinin tadını ne yaşadıklarından zevk duyarsın, her şey acı ,anlamsız ve saçma gelir. Seni teselli edecek, mutlu edecek hiçbir şey yoktur etrafında, hiç bu kadar çaresiz ve yalnız hissetmemişsindir kendini. Artık hiçbir nasihatin ve dostunun faydası yoktur. Senin acını hafifletecek tek şey yalnızca senin hayran olduğun yıprandığın, güldüğü zaman yüzünün güldüğü elini tuttuğunda içinin kıpır kıpır olduğu sevgilinin seni duyması ve yanında olmasıdır.
Ne gariptir aklı kalbe esir eder otoriter, bilge olan akıl şamar oğlana döner kalpten gelen her mesajın, titreşimin altında ezilip-büzülüp kontrolünü yitirip sonrada bu dayanılmaz baskılar karşısında soluğu bimarhanede alır aşık ve tabii ki çile bunla da bitmez bu soğuk, karanlık hücrede aşk tek başına yaşanır ve bundan çoğu zaman sevgilinin haberi bile olmaz. Üzerine giydiği deli gömleğinin altında bedeni üşür ama içindeki aşk ateşinden bunu hissetmeyecek kadar kendinden geçmiştir aşık. Bu küçük hücrenin duvarlarında sevgilinin silueti belirir, sesi yankılanır ve adı beyne dalga dalga yayılır, bağırıp isyan eden ve kendisini çıldırtan bu duygudan bu acı tablodan bir türlü sıyırıp kurtaramaz aşık.
O halde aşk
Bir neyzenin elindeki neye kederini üflemesi
Kayıp, eksik bir duygunun yaşamımıza girip ruhunuz ve bedenimizle özdeşleşmesidir,
Aşk mahremdir,
Aşk sırrına vakıf olanı kemale erdiren,
Aşk hep hassas en duygulu , en sadık olanları orta yerinden vurur ve yıkar,
Aşk yalnız yaşanır, gece ağırlığı daha da katlanır bu saatlerde dökülen gözyaşının hadi hesabı olmaz yürekler söylenen sözlerin ağırlığı altında daha çok burkulur, aşığın en hassas olduğu andır,
Zihinler bu saatlerde bulanır, akıl melekesini yitirir bu sancıyı dindirmek için bir an kalbini çıkarıp atmak istersin olmaz, kilit vurup bir ağacın altında ve yahut ıssız bir çölde sıcak kumlara gömüp bu patolojik duygudan kaçmak istersin yine olmaz çünkü bir kere davetsizce gelip yerleşmiştir kalbine.
Aşk sessizliğin sesinde benliğini yitiriştir,
Aşk sabrın en son merhalesidir.
Aşk içimize doğru ilerleyen sessiz ve anlamlı bir yürüyüştür.