”Bu kadar politize olmaya gerek var mı?”
Yine bir seçim telaşı içindeyiz.
Hepimiz işimizi gücümüzü bırakmışız, siyasi partilerimizin belediye başkanlıkları için gösterecekleri adayları merak ile bekliyoruz.
Adeta televizyondaki haberlere kilitlenmişiz. O haber programı bitiyor, diğeri başlıyor. Gazetelerde veya internet sitelerinde herkes merak ettiği bir yerin adaylarını araştırıyor.
Aynı haberleri ise defaatle izleyip duruyoruz. Acaba diğer kanalda aynı konuyu nasıl anlatıyor diye ömrü zamanımızı geçirdikçe geçiriyoruz.
A ilinin, B ilçesinin, C köyünün insanları kendileri ile hiç alakası olmayan başka bir ilin adayını merak ediyor. Hatta tanımadığı bir kişi için kavga bile edebiliyor en samimi arkadaşı yada kardeşi ile.
En korkuncu da insanları kişiliklerine göre değil partilerine göre ayırmaya başlamamız.
Kim iyi? Kim başarılı? Kim layığı ile yapabilir? Bu ülkeye ve milletine kim daha başarılı olur?
Bu soruların cevabı ile uğraşan kişi sayısı ise ne yazık ki çok az.
Tabi ki merak ilmin hocasıdır.
Partilerin adaylarını merak da edeceğiz, gidip en demokratik hakkımız olan oyumuzu sevdiğimiz partimize ya da adayımıza da vereceğiz. Hatta oyumuzu kullanmaz isek mesul da oluruz.
Bunda hiçbir beis yok. Demokrasinin güzelliği de buradadır.
Ancak,
Bu siyasi iç çekişmelerimizi kalbimize koymaya gerek var mı?
Başkalarına kin ve nefret duymaya ihtiyaç var mı?
En sevdiğimiz insanları üzmeye lüzum var mı?
Beni hiç tanımayan bir kişi için kendimi bu kadar hırpalamam ne kadar doğru?
Geniş daireyi düşünürken, kendi iç âlemimi, küçük dünyamı neden unutuyorum?
Bu iç çekişmelerden kendime ve aileme hiç zaman ayıramıyorum.
Kitap okuyamıyoruz. Düşünün bu satırları okurken en son hangi kültürel, sanat ya da bilimsel bir kitap okudunuz? Hatırlıyor musunuz?
Hangi spor ile uğraştınız, en azından günlük yürüyüşünüzü yapıyor musunuz?
Ya da sanatsal faaliyetlere zaman ayırdınız mı?” Ebru” denince aklınıza ne geliyor sahi?
Hangi hobileriniz var?
Oysa hava çok güzel.
Hadi yağmurlu havada ya da fark etmez soğuk hava da sevdiğimiz insanlar ile yürüyüş yapın. Sahilde olup da yürüyüş yapmayan insanlara ise çok şaşırıyorum doğrusu. Denizin dalgasını seyrede seyrede, o martıların havadaki süzülmelerin izleyin.
Odeniz kokusuna o kadar hasret kalıyoruz ki yaşamayan bilemez. Nimetlerinin kıymetlerini ne yazık ki bilmiyor insanlar. Ya da elden gidince hissediyoruz.
Haydi, şimdi; “Akşama bir çay koy arkadaşım, biraz manevi iklimden etkilenelim, hoş sohbetler edelim” diye arkadaşlarımızı arayalım mı ne dersiniz?
Ya da secdeye kapanıp, Yaratandan af dileyelim. Ona sığınalım. Dünyayı bir kenara bırakalım. Biraz da Ona sığınalım.
Yoksa
Kendimiz için değil, başkası için yaşamış olacağız.
Aslında bilmediğimden soruyorum?
Bu kadar politize olmaya gerek var mı? Çünkü kendimizi çok yıpratıyoruz.
Ya da bu kadar seçim masrafı yapıp ekonomimizi yıpratmaya değer mi? Çünkü aylar öncesinden çok gereksiz harcamalar yapılmaya başlanıyor.
Daha uygun bütçeler ile seçim yapılsa ne kaybederiz ki? Örneğin seçimlerimizi son bir aya sıkıştıramaz mıyız?
Bu sorularıncevaplarını herkes kendi iç âleminde versin lütfen…