2019 yılının son günlerini yaşıyoruz. Bu günlerde de İkinci Dünya Savaşının ardından geçen 74 yıla rağmen yeryüzünde barış ve adaletin tesis edilemediğine tanıklık ediyoruz. Dünyanın birçok yerinde insan hakları ihlallerinin yaşandığını, temel hak ve özgürlüklerin hiçe sayıldığını görüyoruz.
Başta ABD olmak üzere, emperyalist ülkeler, işgallerle, iç savaşlarla, şiddet ve korkuyla, zayıf bırakılmış ülkeler ve halklar üzerindeki baskı ve tahakkümlerini sürdürmektedir.
Baskı ve şiddet politikalarının uygulayıcılarından biri de maalesef Çin’dir.
Çin, 1949 yılından bu yana kontrolü altında bulundurduğu Doğu Türkistan’da Müslümanlara her türlü baskıyı uygulamaktadır.
Çin yönetimin küresel ekonomik gücü ve boşluk bırakmayan bir diplomasi yürütmesi Doğu Türkistan’la ilgili sağlıklı bilgi almak ve oradaki Müslümanlarla iletişim kurmanın önüne geçmektedir.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin birçok temel haktan mahrum bırakıldığına, katliam, zulüm, işkence ve baskılarla inanç ve düşünce özgürlüklerinin kısıtlandığına, toplama kamplarında tecrit edilmiş bir yaşama zorlandığına, psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kaldıklarına dair haberler canımızı yakmaktadır.
Afrika’dan Asya’ya birçok İslam ülkesiyle ticari ilişkileri olan Çin, Müslüman Doğu Türkistan Halkına ve Çinli Müslümanlara karşı tutumunu gözden geçirip iyileştirmezse, bizim de Çin mallarına karşı boykot sergilememiz kaçınılmaz olacaktır.
Çin yönetimi, Müslüman Doğu Türkistan Halkının ve Çinli Müslümanların haklı taleplerini susturmak, örtbas etmek ve bu halkların dış dünyayla irtibatlarını kesmek yerine farklı kimliklerin temel hak ve özgürlüklerini yaşayabilecekleri bir zemin oluşturmanın gereklerini yerine getirmelidir.
Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin, Müslüman Doğu Türkistan halkının talepleri doğrultusunda Çin’e karşı birlikte hareket etmeleri ve her platformda bu konuyu dile getirmeleri Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin seslerine ses katacaktır.
Türkiye’nin Çin ile ticareti Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin temel hak ve özgürlüklerinden daha değerli değildir. Yetkililerimiz, bunu Çin yönetimine en açık şekilde hissettirmelidirler.
Diğer taraftan biz tüm dünyada savaştan ve çatışmadan değil, barıştan ve diyalogdan yanayız.
İstediğimiz hakkın ve adaletin hâkim olduğu bir dünyadır.
Biz bu coğrafyada hak ve adalet ekseninde tüm farklılıklarımızla birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz.
Biz bu coğrafyada insanların hak ve hukuklarının gözetilmesini istiyoruz. ABD’nin Doğu Türkistan’a ilgisinin çıkarları gereği olduğunun farkındayız.
ABD ile stratejik ortaklık yapmak ve İsrail ile birlikte hareket etmek insanlığa ve hiçbir İslam ülkesine fayda sağlamaz.
Mevcut dünya düzeninde İslam ülkeleri ve Müslüman halklar, ya ABD, İngiltere, İsrail safında yer almaya ya da Rusya-Çin ikilisinden birine sığınmaya zorlanmaktadırlar.
Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanımızın dahi haksızlığa uğramasını istemiyorsak, bunun yolu İslam Ülkelerinin İslam Birliğini kurarak hak ve adalet ekseninde güç birlikteliği yapmasından geçer.
Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanımızın haksızlığa uğramasını istemiyorsak, bunun yolu D-8’in canlandırılmasından, D-60’ın ve D-160’ın kurulmasından geçer.
Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanımızın haksızlığa uğramasını istemiyorsak, bunun yolu tüm yeryüzünde adil bir düzenin kurulması için gayret etmekten geçer.
Allah, hak ve adaletin tesisi için atılan adımları boşa çıkarmayacaktır. Biz her zaman zalime karşı, daima mazlumun yanında olacağız. Doğu Türkistan ve diğer zulüm altındaki beldeler zulümden kurtuluncaya kadar mücadelemiz sürecektir.
Anadolu Gençlik Derneği