Türk basınının deneyimli kalemleri, Bağcılar Belediyesi’nin düzenlediği söyleşide ülkemizin iç meseleleri ve dış politikasını değerlendirdi.
Gazeteci-Yazar Okan Müderrisoğlu, “Türkiye eğer kendine biçilen rolü oynamayı kabul etseydi bugün yaşadığımız problemleri yaşamayacaktık. Ama biz bugün bedel ödemezsek birkaç kuşak daha bedel ödemeye devam edecek.”
Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş, “Kanal İstanbul’u eleştirenler için “Evimizin arka bahçesine su arkı yapmıyoruz. Karadeniz’le Marmara arasına ciddi bir kanal yapıyoruz. Boğaza alternatif değil ama boğaz kadar önemli bir iş yapıyoruz.”
Gazeteci Bercan Tutar, “Son yapılan Berlin Kongresi’yle, Osmanlı’nın 140 yıl sonraki rövanşı alındı. Osmanlı’nın oradaki varlığı Avrupa emperyalizminin bu ülkeleri 1878 Berlin Antlaşması’na kadar buralara sömürgeleştirmesine engel oldu.”
Bağcılar Belediyesi tarafından başlatılan “Bildiğiniz gibi değil” söyleşi serisinin üçüncüsüne Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ve Sabah Gazetesi Dış Haberler Müdürü Bercan Tutar konuk oldu. Mehmet Akif Ersoy Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşen programın moderatörlüğünü yapan Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş, İstanbul Havalimanı, Kanal İstanbul ve Doğu Akdeniz konusunda sosyal medya ve fısıltı gazetesi üzerinden yapılan algı operasyonları anlattı.
Kanal İstanbul’un“İhanet, cinayet” benzetmelerinin aksine çok ciddi bir proje olduğunu belirten Kızıltaş, “Evimizin arka bahçesine su arkı yapmıyoruz. Karadeniz’le Marmara arasına ciddi bir kanal yapıyoruz. Boğaza alternatif değil ama boğaz kadar önemli bir iş yapıyoruz. Bu işe 2011’de karar verildi. O tarihten beri 7 üniversitenden 36 bilim dalında 200 uzman 13 bin sayfa rapor hazırlamışlar. Kuş türlerinden depreme kadar her şeyi ölçmüşler. O insanlar 13 bin rapor hazırlamış ama birileri ‘problem varyapmamalıyız’ diyor. ‘Suya tuzlu su karışır’ diyor. Karışmaz çünkü kanal yapıyoruz hendek eşmiyoruz. Ne demek kanalın altı yanları beton ve teknik olarak geçirimsiz betonlar. Söyleyecek bir şey olmayınca ben anlamam bunun aksini söyleyeni kabul etmem diyor” dedi.
Haftada 6 gün, günde 10 saat çalışmak zorundayız
İçinde bulunduğumuz ekonomik durumu değerlendiren Okan Müderrisoğlu ise “Türkiye eğer kendine biçilen rolü oynamayı kabul etseydi bugün yaşadığımız problemleri yaşamayacaktık. Ama biz bugün bedel ödemezsek birkaç kuşak daha bedel ödemeye devam edecek. Türkiye gerçek kimliğine bir türlü kavuşamayacak. Dolayısıyla birçok açıdan Türkiye bağımsız olmaya, kendi çıkarlarını önceleyecek politikalar uygulamaya gayret ediyor. O nedenle ülkenin en avantajlı olduğu konu genç dinamik nüfusa sahip olması aynı zamanda ciddi bir liderliğinin olması. Bugün küresel sistemde liderlik problemi var. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği liderlik gelecekteki kaotik küresel ortamda Türkiye’nin belki de sigortası olarak gözüküyor” diye konuştu.
2001 kriziyle her açıdan fakirleşen, siyasetin bittiği ülkemizde 2002’de iktidara gelen AK Parti’nin hem bölgeye hem de İslam alemine umut olduğunu belirten Müderrisoğlu, her geçen gün büyüyen Türkiye’nin önünü kesmek isteyen üst akılın Gezi olaylarından 17-25 Aralık’a ve 15 Temmuz’a kadar çok sayıda saldırıyı tertiplediğine dikkat çekti. Müderrisoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim de tedbirli ve teyakkuz halinde olmamız gerekiyor. Bizlere düşen bu dönemdeki görev hem siyasal sorumluluğumuzun farkında olmak hem bu ülkede olup bitenleri asla dikkatten kaçırmayarak aynı zamanda mücadeleye devam etmek. Daha fazla üretmek ve 20 bin dolar milli geliri aşana kadar haftada en az 6 gün günde en az 10 saat çalışmak zorundayız. Bizden sonraki kuşaklar için daha fazla özveride bulunmak zorundayız.”
Türkiye, 140 yıl sonra Osmanlı’nın rövanşını aldı
Batı için en büyük sorunun Türkiye değil, Türkiye’yi kimin hangi mantıkla yönettiği olduğunu söyleyen Bercan Tutar da “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadrolarının daha bağımsız stratejiler izlemesi dünya sistemindeki açıklardan faydalanmak istemesi onların çok zoruna gidiyor. Emperyalist sistem hedef seçtiği vesayet altındaki ülkenin plan ve proje yapmasını asla istemez. Şimdiye kadar biz hep kendimizi batının bize dayattığı algıyla tanımlamıştık. Onların gözü ve merceğiyle bakıyorduk. AKParti’nin iktidara gelmesinden sonra ilk kez Türkiye batının kendisine dayattığı tanımı değiştirmeye başladı. Ama Erdoğan bu tanımı değiştirdi” dedi.
Türkiye’nin Osmanlı gibi hareket ettiğini de sözlerine ekleyen Tutar, şunları söyledi: “Son yapılan Berlin Kongresi’yle, Osmanlı’nın 140 yıl sonraki rövanşı alındı. Bir anlamda Türkiye aynı Osmanlı gibi hareket ediyor. Osmanlı’nın oradaki varlığı Avrupa emperyalizminin bu ülkeleri 1878 Berlin Antlaşması’na kadar buralara sömürgeleştirmesine saldırmasına engel oldu. Bir anlamda Afrika’daki Müslümanlar korunmuş oldu bu yeni süreçte de yine korunuyor. Türkiye’nin Afrika politikası geleceğimiz için çok önemli.”
Programın sonunda davetlilere kitap hediye edildi.