YOL ARKADAŞINIZI KAYBETTİNİZ Mİ HİÇ?
Yol Arkadaşım Kardeşim Hüsameddin Yeşilyurt Anısına…
Şimdi herkese “Yol Arkadaşı nedir?” diye bir soru sorsak, herkes çok farklı cevaplar verir. Verir de… ama gerçekten “nedir yol arkadaşı?”
İnsan hayatının en önemli kilometre taşlarından biridir “yol arkadaşlığı”. Kimi zaman, nasıl olursa olsun benim olsun, evleneyim diye dualar ettiği eşidir yol arkadaşı. Kimi zaman baba evlat ilişkisinden sıyrılıp aynı şey için, aynı kalp atışına sahip olan iki kişinin ilişkisidir. Kimi zaman da hiç tanımadığı fakat aynı dava uğrunda, aynı hedefe kilitlenen yüreklere sahip bireylerin duygusal bağlarıdır yol arkadaşlığı.
Peki, siz hiç yol arkadaşınızı yitirdiniz mi? Nasıl olduğunu anlamadan, aynı davada koca iki yüreğin tek yumruk misali vücut bulduğu bu dünyada, siz hiç yol arkadaşınızı kaybettiniz mi? Gün geçtikçe varlığıyla kuvvet bulduğunuz bir insanın cansız bedenini görerek, sonrası için hâlâ “bir yere gitti geri gelecek” diyecek kadar sevdiğiniz yol arkadaşınızı kaybettiniz mi hiç?
En küçük bir hastalığı bile konduramadığınız, derdiyle dertlenip, derdinle dertlenen bir insanın buz kesen vücuduna dokundunuz mu hiç? Hiç aklınıza gelir miydi yaşarken birlikte geçirdiğiniz 10 yılda öpemediğin yüzünü, defalarca öperek, kara toprağa uğurlayarak yitirdiniz mi hiç yol arkadaşınızı?
Sessizce ama haykırırcasına, sessiz feryatlar misali, çağlayan nehirler, dereler misali her yanda sesini duyacak kadar sevdiğiniz bir yol arkadaşınız oldu mu? Ve kaybettiniz mi onu? Kefenini elinizle hazırlayıp da çocuk beler gibi incitmeden, sıkıştırmadan, en nazik davranışınızla, bir anne misali duygularla bir daha yüzünü görmemek üzere, açılmayacak bir defter gibi arkadaşınızın yüzünü kapattınız mı hiç?
Şakalaşmalar, dertleşmeler, mutluluk, sevinç ve hüzünleri paylaşırken göz göze geldiğiniz o insanı, gözü kapalı ama yüreği han yükü olarak uğurladınız mı hiç?
Koşa koşa maçlara ya da ne bileyim başka aktivite ve işlere birlikte gittiğiniz o yol arkadaşınızı, omuzlarda götüren ve bir an önce toprağa verilmesi için koşan insanların arasında olan biri olarak, yol arkadaşınızı kaybettiniz mi?
Yol üstünde evinin olduğu tarafa başını çeviremeyecek kadar yokluğunun acıtacağı bir yol arkadaşınızı kaybettiniz mi hiç? Annesine onun seslendiği gibi “Aziz” diyerek, annesinin acısını bir nebze olsun dindirmek niyetine gülümseyecek kadar sevdiğiniz bir yol arkadaşınızı kaybettiniz mi hiç? Babasından öğrendiği yol arkadaşlığını sana hissettiren o insanın vefatından sonra, babasından “yeni yol arkadaşın benim” cümlesini duyarak “yol arkadaşı olma” güzelliğine nail oldunuz mu? Ama o güzelliğin burukluğu gözyaşlarınızı saklattırdı mı hiç? Hüzünlerin üzerine toprak atmak misali gizlediniz mi duygularınızı yol arkadaşınızın arkasından?
Durup dururken yol arkadaşının adını zikreder oldunuz mu hiç? Yol arkadaşlığınızdaki muhabbetinizi bilen insanların “…vefatından sonra bayağı çöktün” sözlerini işitip, yol arkadaşınızın acısı, her cümlede dağladı mı içinizi?
Resimlere bakıp bakıp, her resmin hikâyesini yanındakilere yeniden anlatacak kadar sevdiğiniz yol arkadaşınızı kaybettiniz mi hiç? Şurada birlikteydik, şunu yemiştik, buradan geçmiştik, öyle diyordu, farklı düşünüyordu, böyle seviyordu diyerek dilinize yapışan bir yol arkadaşınızı kaybettiniz hiç?
Evet, sesleri duyar gibi oluyorum. Her kalbin duygusu gördüğü, inandığı, soluduğu, yaşadığı ve hissettiği kadardır. Herkesin yol arkadaşı, yol arkadaşı anlayışı, yol arkadaşını anlatışı farklı olsa bile “siz hiç yol arkadaşınızı kaybettiniz mi?” sorusundaki “kaybettiniz mi hiç?” ifadesi bir daha geriye gelemeyecek olan nefeslerin dillenmesidir. Bir daha göremeyecek olmanın haykırışıdır.
Hadi gelin; hayatın hangi yerinde olursak olalım; babamız, annemiz, eşimiz, çocuğumuz, arkadaşımız ve daha kimler için kullandığımız “yol arkadaşı” yakıştırmasını yaptığımız insanların değerini bilelim. Peygamberimizin tavsiye ettiği gibi ona sevgimizi izhar edelim. Suizandan uzak durup hüsnü zan yapalım, davranışlarına empati ile bakabilelim. Soğuk ellerine ve bedenine değil de, konuşurken sıcaklığına, gözlerindeki yaşa değil de gülümsemeye, dilindeki aman ibaresine değil de güzelliklere sahip olalım; sahip olalım ki “siz yol arkadaşınızı kaybettiniz mi hiç?” sorusunu sorarken, hep canlı kalabilecek bir hatıralar armonisine sahip olalım.
Kardeşim Hüsameddin Yeşilyurt’u sevgi, saygı, muhabbet, hürmet ve şükran duygularımla yâd eder, kendisini bana “yol arkadaşım” olarak nasip eden Rabbime de hamd ederim.
Sevgi, saygı ve dualarımla…
Gökmen CAN