Esenler Belediyesi Kadın ve Aile Müdürlüğü, salgın sürecinin oluşturduğu sosyolojik ve psikolojik olumsuz etkilerinin azaltılmasına yardımcı olmak için online platform üzerinden “Kadın ve Salgın” konulu bir panel düzenledi.
İçinde bulunduğumuz salgın sürecinde bireyler, bedenen ve ruhen olumsuz etkilendi. Özellikle kadınlar, çocuklar ve gençler korku, kaygı ve endişe gibi stres yaratan duygulara fazlasıyla maruz kaldı. Esenler Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü de bireylerin normal hayata dönüşüne destek olmak, salgının sosyolojik ve psikolojik etkilerini azaltmak üzere “Kadın ve Salgın” temalı panel serisinin ilkini Nörobilimci Prof. Dr. Sinan Canan ve psikoterapist Dr. Rukiye Karaköse’nin katılımıyla zoom programı üzerinden gerçekleştirdi.
İnsanoğlu Hayatı Kendine Zindan Ediyor
“İnsan çok benzersiz, ayrı bir alem” diyen Nörobilim uzmanı Prof. Dr. Sinan Canan; “Parmak izlerimizin, yüzümüzün, sesimizin kimseye benzememesi insanı yegâne yapar. Ama öbür yandan da hepimizi bağlayan ortak noktalar da var. Ayrıca kendi hayat şartlarını kendi eliyle bozan tek varlığın da insanoğlu olduğunu görüyoruz. On milyon canlı türünün rahatlıkla sürdürdüğü bu hayatı, biz kendimize zindan edebiliyoruz. Böyle de garip bir tarafımız var. Son yıllarda kendi tabiatımızdan kopma işini o kadar abarttık ki, Mars’a insan gönderme, yapay zeka alanındaki çalışmalar yapma…İnsanın biyolojik hali artık bize yetmiyor. Bu şekilde devam edersek sonuç hüsran olacak gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
Sosyal İlişkiler Zenginleştikçe Yalnız İnsan Kalmayacak
Tabiat’ın en büyük öğretmen olduğunu ama insanların bunu henüz tam olarak farkına varamadığını düşünen Profesör Canan; “İnsan hem atalarından gelen biyolojik bilgelikle hem de bizim kendi kültürümüzden gelen kadim bilgelikle, modern bilimin sade ve anlaşılır şekliyle kendi yolunu kendisi bulabilir. Ama ne şartla? Anlaşılır bir şekilde anlatılmasıyla. Bu kriterler beş başlık altında toparlandı; bol hareket, az çeşitli ve aralıklı yemek, olumlu ve zengin sosyal ilişkiler, düşük stres. Az çeşitli ve aralıklı yeme alışkanlığı söz konusu olunca dünyadaki insanların çoğu özellikle de Amerika ve Kuzey Avrupa ülkeleri gibi müreffeh ülkelerde, bir anda ciddi bir gelir fazlası ortaya çıkacak. Çünkü harcamalarımızın çoğunu ya yeme içmeye ya da ondan kaynaklı hastalıkları tedavi etmeye harcıyoruz. Bir kere bu azaldığı zaman insanlar daha tasarruflu, küçük yaşamaya başladığında hani hep hayalini kurduğumuz kabaca gelir dengesinin oturduğu dünya oluşmaya başlayacak. Sosyal ilişkiler zenginleştiğinde gerçekten aç ve gerçekten yalnız insan kalmayacak” dedi.
İnsanlar Fabrika Ayarlarını Kendileri Bozdular
“İnsanlar fabrika ayarlarını aslında kendileri bozdu, bunlar artık hayatın doğal akışı içinde kolaylıkla yapılan işler olmaktan çıktı” diyen Psikoterapist Rukiye Karaköse şu şekilde konuştu:
“Bu çağda pek çok şeyi yapmak, atalarımıza göre çok daha zorlaştı. Atalarımızın çok kolay yaptığı bir çok şeyde biz artık hocalarımızı dinlemek zorundayız. Aslında eskilerin yaşamı zaten bu beş kriterin üzerine kuruluydu. Az yemek, zengin ve sosyal ilişkiler hayatın akışı zaten buydu. Doğaldı, insanlar iç içe hareket ediyordu. İnsanlar bu ortamın içine doğuyordu. Biz şimdi bunları yeniden keşfetmek zorundayız. Aslında faydalı olanı yapmak için ekstra bir çaba göstermek zorundayız. Hareket etmek için spor salonuna gidiyoruz. Hayatın içinde biz artık eskisi kadar hareket şansına sahip değiliz. 42 yaşında biri için günlük 3000-4000 adım yetmiyor. Sağlığı için, bunun üzerine çıkmalı. Eskiden anneannemin günlük hayat akışı içinde çok doğal ve kolay yaptığı hareket etme işi için ben spor hocamla randevulaşıyor, o saatimi boşaltıyor, bir salona gidiyor, sonra tekrar geri geliyorum yani ekstra çaba sarf ediyorum.”
Bizi Mutlu Eden İlişkiler Kurmalıyız
Hayatımızda finansal faaliyetlerimize olduğu kadar, sosyal ilişkiye ve sevgiye de yer açılması gerektiğini söyleyen Dr. Rukiye Karaköse; “Sevdiği işle meşgul olanları, sınırlarını zorlamak ve o alanda üretken olmak, iz bırakmak mutlu ediyor. Başkalarına iyilik yapmak da bizi mutlu eder. İlişkilerimiz bizden yatırım ister. Oysa günümüzde hepimiz çok yoğun ve meşgulüz. Ama yine de ilişkilerimize yer açmak ve yatırım yapmak zorundayız. Yarın çok geç olmadan, sevdiğimiz ve bizi mutlu eden ilişkilere yer açmalıyız. Mesela sevdiğiniz bir arkadaşınız (gel kahve içelim) dediğinde ‘daha sonra gelirim, işim var’ diyerek ertelemeyin. Yarın geç kalmış olabilirsiniz. Bedenen, ruhen birbirimizin yanında olmaya ihtiyacımız var. Anne ve babamızdan yakın ilişkiye, sevgi ve ilgiyi çocukken yaşayamazsak, bir tarafımız yaralı ve aç olur” dedi.