Kavramlar günlük yaşamda çok önemli bir yere sahiptir. Basit yaşamımızdan siyasete, hukuktan ekonomiye, eğitimden sosyal etkinliklere varıncaya kadar hep kavramlar üzerinden yaşarız. Kavramların anlamlarına uygun bir seçim doğrultusunda tercihlerimizi belirleriz. Bu yazımızda “Ehliyet! ve Liyakat” kavramlarını ele alacağız.Bu iki kavram birbirinin kardeşi sayılan kelimelerdir.Dilimize Arapça’dangeçip günlük hayatımıza ve konuşma dilimize yerleşmiştir. Özellikle de devlet işlerinde çok özen gösterilmesi gereken içi dolu kavramlardır bunlar.
Bir işin yapılması ya da yaptırılması mevzubahis olduğunda etrafımıza hemen o işin ehlinin arar soru cümleleri kurarız.Çünkü biliyoruz ki ehil olankimsehem bilgisi hem detecrübeleriyle o işin üstesinden gelecek yeterliliğe (ehliyete) sahiptir. Teorik ve pratik yeterliği anlatan ehliyet kelimesi, ülkemizde son on yıl haricinde şoförlük yapmak için verilen belgenin adı olarak kullanılırdı. Artık bu iki kelime çok daha mühim şeyleri ifade etmede kullanılmaya başlanınca artık belgenin adı, şimdilerde“Sürücü Belgesi”olarak kullanılmaktadır. Gerçi hoş bu belge bile araçları kullanabilecek ehliyete ve liyakate sahip olan kimselere verilmelidir.
Hani birbirine anlamca kardeş olarak ifade ettiğimiz bu iki kavramdan diğeri olan liyakat de, ehliyet kavramı gibi “’yeterlik” anlamı taşımaktadır. Ehliyet ve liyakatin hayatımızın her alanında aranması gereken niteliklerdir.Hemen hemen her ilişkide; görevlendirmelerde, ödüllendirmelerde, cezalandırmalarda, sevgiyi gösterip esirgemelere varıncaya kadarbu iki kavramın ölçütlerine göre davranılmasını bekleriz. Çünkü aksi bir durumu kabullenemez ve izahatına da bir anlam veremeyiz.
Gerek bireysel gerekse de kurumsal alanda ehliyet ve liyakate dikkat etmeden sergilenen davranışların neticesi hep olumsuzluk olarak ortaya çıkmaktadır. Basit insani ilişkileri bilmeyen, bunlara dikkat etmeyen, vizyon ve misyon yoksunu kimselere yoldan çıkartacak, liyakat olarak bünyesine olağanüstü bol gelen yerleri emanet ettiğiniz zaman doğacak olumsuzlukların vebali sizi de etkileyecektir. Sırf birilerinin yakını, arkadaşı, bilmem neyi diye ehliyetsiz ve liyakatsiz kimselere tanınan yetkiler “Modern Firavunlar” ve “Çağdaş Nemrutlar” doğurmaktan başka bir şeye yaramamaktadır. Bu nedenle yapılan tercihlerde bu iki kavrama gayet dikkat etmeliyiz. Muhakkak anlamlarını taşıyabilen, yeri dolduran nitelikli, kalifiye bireylere ehliyet vermeliyiz.
Edebiyat dünyası bu konuyla ilgili nice sözlere ve deyişlere ev sahipliği yapmaktadır:
-Kaptanı usta olmayan gemiye, her rüzgâr kötüdür.(George Herbert)
-Liyakatli kimselerin hükmettiği yerde, herkes seve seve itaat eder.(Latin Atasözü)
-Eşeği mektep müdürü yaparsan, dershaneyi ahıra çevirmesine laf edemezsin.(Cenap Şahabettin)
-At binenin, kılıç kuşananın:Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.(Atasözü)
-Kurbağayı koltuğa oturtsan,o yine çamura atlar.(Arthur Miller)
-Bir kunduracının elinde kuyumcunun aleti, kuma ekilmiş dane gibidir.(Mevlâna)
-Liyakat olmadan kazanılan, müstahak olmadan kaybedilir.(William Shakespeare)
Aslında dünyanın tüm iklim bölgelerinden ve kültürlerinden konuyla ilgili araştırmayı genişleterek incelersek göreceğiz ki mesele sadece “Bizim Meselemiz” değildir. Bu nedenle kalkınma ve ilerlemede, gelişme ve sürdürülebilir olmada mesafe almayı istiyorsak ehliyet ve liyakate dikkat etmeliyiz. Layık olana sevgimizi vereceğiz. Layık olana emanet vereceğiz. Layık olana güzellikleri sunacağız. Layık olana yeri geldiğinde haklı davası uğrunda canımızı vereceğiz.
Konuyla ilgili iki hadisi şerif zikrederek yazımızı noktalayacağız. İlk hadisi şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “İş ehli olmayana tevdi edildiği zaman kıyameti bekle.” (Buhari)
Diğerinde de “Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin.” dediğinde sahabeler; “YâRasûlAllâh, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?” denince; “Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin” buyurmuştur. (Buhari)
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog