PERŞEMBE’NİN GELİŞİ ÇARŞAMBA’DAN BELLİ OLURMUŞ!
Bazen oturup düşünürüm; atalarımız ne de yerinde sözler söylemişler diye.“Ne kadar keskin bir tespit”,“ne de yerinde bir hiciv” ya da “ancak bu kadar güzel ifade edilirdi” şeklindeki ifadeleri kendi kendime söylerim. Hatta bazen; “ya atalarımızın söz söylemediği bir yaşam alanı var mıdır?” diye düşünmedim de değil hani.
Uzun süredir sohbetini özlediğim, güler yüzünü görmediğim kıymetli dostum Yahya EROL’un daveti üzerine ziyaretine gittim. Bilirsiniz dostluklar çabuk kurulamayan bir bağdır. İnsan servetle satın alamayacağı şeyleri de kaybetmek istemez. Ofisinde güzel bir karşılama ve özlem gidermeyle beraber demli çay tadında koyu sohbetimiz başladı. Dostlarımla beraber geçirdiğim zamanda beni en mutlu eden şey, sohbetlerimizin yeni ufuklara yelken açtırması, eksiklerimizi gidermesi ve hep yeni şeyleri öğrenerek o muhabbetten ayrılmamızdır.
Yahya Erol inşaat sektöründe emek veren bir kardeşimdir. İlim öğrenmeyi seven ve ilim öğrenenleri destekleyen, elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışan bir kardeşimdir. Peygamber Efendimizin Mevlid Kandilinin olduğu gecenin gündüzünde yaptığımız sohbette dolayısıyla Peygamber Efendimizin Yüce Ahlâkı ve Kişiliği üzerine oldu. Atalarımızın, Peygamber Efendimize olan bağlılıkları, hürmetleri, ilim ehli kimselerin yetiştirilmesinde gösterdikleri hassasiyetler dile getirildi. Amacımız sadece konuşmak için konuştuğumuz bir durum hiç olmamıştır. Bu nedenle de laf olsun küp dolsun felsefesi de tasvip edip de o yola da girmemişizdir hiç. Konu Peygamber Efendimizin “Eğitimde Nebevi Metodu”na geldi. İster istemez Asrı Saadette Peygamberimizin eğitim ölçüleri ve uygulamalarıyla mevcut eğitim uygulamaları geldi ve arkadaşımın ağzından bir cümle çıktı. Bu cümle çıkmadan önce Osmanlı’nın son yüz yılında oynanan oyunlar, eğitim ve ilmiye sınıfındaki bozulmalar gibi konular zikredildi. Arkadaşım bu tarihi sürecin tekerrür etmesinden korktuğunu ve gençliğe sahip çıkmamız gerektiğini söyledi. Eğer gerekli müdahaleler yapılmaz ise gençlerimizi doğru yönlendirip eğitimlerinde kaliteyi yakalayamazsak sonucun pek de iç açıcı olmayacağından korktuğunu söyledi. “Hocam korkuyorum ve perşembenin gelişi çarşambadan belliydi demek istemiyorum” dedi ve derin bir sessizlik oldu bir süre. Aklıma okullar, idareciler, öğretmenler, öğrenciler, veliler ve bunlardan daha önce benim kendi çocuklarıma karşı yaklaşımlarım geldi. Ne kadar örnek oluyoruz,informel ve formel eğitimi ne kadar ciddiye alıyoruz,yürek devletlerini feth edebiliyor muyuz türünden nice sorular alt alta sırlandı gözlerimin önünde.
Amacım kesinlikle birilerini suçlamak ya da başka art niyetli şeyler değil; her zamanki gibi önce kendimden başlayarak aksaklıkları ortaya koyup düşünmek ve imar etmekte pay sahibi olmaktır. Yahya’ya “Dilin en etkilisi, bedenin dilidir” deyince nasıl yani, hareketlerimizin, jest ve mimiklerimizin durumu mu?” deyince; “Yok abi öyle değil, bak sana her kesimden sadece birer tane örnek vereceğim, bunları bile yapsak perşembenin gelişini değiştirebiliriz” dedim.
Evet, Sevgili Dostlarım,
Evvela ebeveyn olarak dilimizin zikrettiğini hayatımıza ne kadar yansıtabildik? Yapma, etme, şöyle yap, böyle git derken biz acaba dilimizin söylediklerine, yaptıklarımıza, gitmelerimize ne kadar dikkat ettik. Çünkü ağızdan çıkan söz havaya, amellerden sonra kalpten çıkan sözler ise kalbe tesir eder.
Eğitimci olarak bizler, derslere girme zamanımızdan dersi verimli işlemeye, yüreklendirip motivasyonu sağlamaktan tam destek vermeye kadar acaba nelere dikkat ettik. Yeşilay haftasında “İçki her kötülüğün anasıdır” sözünü çocuklara okutup profil resmimizde içki reklamı yapar gibi kadehleri ve şişelerle dolu masaları paylaştığımız süreceöğretmencilik ve eğitmencilik yaptığımızı zannetmekten öteye gidemeyiz. Çünkü bir defa o resimleri gören çocukların bilinçaltı harap olmuştur. Lütfen bu ifadelerime karşı ses yükseltmeden önce sakince anlamaya çalışarak iyi niyetle düşünelim.
Yine eğitimciler olarak, idareciler olarak birbirimize karşı muamelede nefsani davranıp, adaletsizlik, vicdansızlık, haksızlık, liyakatsizlik ve bencilliği ötesinde kibir devletinin padişahı gibi davranırsak ne kadar örnek olur ne kadar düzen (!) sağlayabiliriz? Çünkü gözler önünde yaşamı olan bireyleriz. Atılan her adımın izlendiğini unutmayalım. Dikkatlerden kaçmayacağını iyi bilelim. Bilelim ki gençlere dilimizle, fiilimizle, fikrimizle iyi örnek olalım. Yoksa perşembeyi çarşambadan yıkmaya çabalayanlardan biri de biz oluruz.
Öğrenci olarak da üretken, aktif, hedefleri olan, ailesine, devletine ve milletine yararlı işler yapmayı isteyen bir yaşama imza atmalıyız. Örnek almaya da açık olmalı ve yeri geldiğinde örnek olmayı da başarmalıyız.
Veli olarak da para ver, yemek yap, giysi al, telefonu eline ver, faturaları öde…yok yok…böyle de olmaz. O kadar basit değil bu. Hayata kazma kürekle dalmak gibi bir şey bu. Halbuki en ince hesapların olması gerektiği alan bu ve bunun ölçüsünü öğrenmeliyiz. (Bu konuyu başlı başına bir gün işleyeceğiz.)
İşte değerli dostlarım, aslında hayata dair en güzel bir yaşam numunesini öğrenmek istiyorsak uzun uzun tartışmalara, düşünmelere gerek yok. Reçete çok basit. Reçetede “Nebevi Hayat Metodu” olursa akıbette hayır olur. Doğru adreslerde alacağımız ilimle, mesleğimiz ne olursa olsun, hayatı en doğru, en güzel ve en özel yaşarız. Ve hep olumsuzluklarda kullanılan bu atasözünün olumlu örneklerde de kullanılmasına vesile oluruz. Yani güzel şeylere imza atanların seyrine baktıktan sonra onlar için şunu demeyi çok görmeyiz: “MeşeAllâh, bu işin böyle güzel sonuçlanacağı belliydi; boşuna dememişler perşembenin gelişi çarşambadan belli olur diye.”
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci-Sosyolog