Değerli Dostlarım
Bu haftaki yazımız biraz serzeniş yüklü olacak. Çünkü bazı şeylerin cereyan etmesi gerçekten çok üzücü. Ağır bedellerin ödendiği bir toplum içinde yaşıyoruz. Atalarımız “okumaya” dair o kadar özlü sözler ve deyişler söyledikleri halde biz hâlâ “okumak” olgusundan, sonuca giden muhasebe işlemlerine başlamıyorvesonuç çıkartamıyoruz.
Sabahın erken saatlerinde (07.30 sularında), bir hocam gazete yazsının linkini attı. Okudum ve gayet yerinde cümlelerle verilen mesajları aldım. Öğleden sonra yaptığım bir işte, o yazıya ait bir hususu hatırlayarak yaptığım işin daha güzel neticelenmesini sağladım. Eğer hocamın yazısını okumasaydım, yaptığım işte istemeyerek de olsa eksiklik bırakacaktım. Şimdiye kadar “okumadan” değerlendirme yapıp, “alkış”emojisi ya da “güzel ifadeli”emojiler yapmadım. Gönderilerin okumamasını başta gönderide bulunan arkadaşa ve sonra da kendime saygısızlık olarak görürüm. Arkadaşım, beni değerli görmüş ve benle bir yazıyı paylaşmak istemiş ve gönderide bulunmuş. Ben de okuyup, gerekirse de eleştirimi güzel bir lisanla yapar, arkadaşımı daha da iyiye doğru yüreklendiririm. Ama maalesef toplumumuzda bu hassasiyet ölçüsü pek fazla gelmiş değil.
Dostlarım!
Elimize aldığımız kitaplar, dergiler, gazeteler dilsiz dostlarımız olmalı. Bu saydıklarımdan öğrendiğimiz şeylerimiz muhakkak olacaktır. İyiye sevk eden ya da kötülükten men eden sessiz dostlarımızdır yazılar. Nasıl ki dostlar, bize biz gibidir; yazılı eserlerimiz de bizlere biz olur. Askerliği İstanbul Küçükyalı Levazım Maliye Okulunda asteğmen olarak yaptım. Acemilik dönemlerinde bir gün öğle vakti elime çeyrek sayfa bir gazete parçası geçti. Okuma meraklısı olduğum için hemen yazıları ve haberleri okumaya başladım. Yüzbaşı Mesut Koçyiğit komutanım geçiyordu ayağa kalktım ve tekmil verdikten sonra Yüzbaşımın bana söylediği o sözü kulağıma küpe oldu: “Aferin evladım, okunmayan her gazete yeni gazete, ilk kez elde ettiğin bilgi yeni bilgidir” dedi. Bazı arkadaşların gülümsemelerini görür gibiyim. Ne var bunda, adam sana aferin demiş.Peki, haberi hatırlıyor musun? Yok, tabi hatırlamazsın diyenlere ben de şunu diyorum: “Dostlarım, arkadaşlarım belki o gazete parçasındaki haberi aynı gün unutmuş olabilirim ama okuma güzelliğine karşı verilen o güzel tepkiyi hiç unutmadım. Meslek hayatım boyunca okuyan öğrencilerimi bir tık önde tutarak pozitif ayrımcılık yaptığımı ifade edebilirim. Hani fazla fazla not kullanmak ya da diğerlerine haksızlık yapmak değil söylemim; inisiyatif kullanmada okuyan öğrencilerime asla cimri olmadım. Okumak gerçekten büyük bir farklılıktır.”Bunu öğrencilerime de hissettirmişimdir.
Bazı dostlarımızdan ya da kimselerden duyduğumuz; “abi gözüm görmüyor”, “yazılar çok küçük”, “amaaan kafam almıyor kardeşim, bir de okurken gözüm sulanıyor”, “doktora gittim fazla okuma dedi” diye birbirinden acayip okumama bahaneleri üreten bir ülkeyiz. Vaktimizi başka şeylere -hele ki boş işlere harcamada- üzerimize yoktur. Ama arkadaşlarımızdan gelen ve bizler için faydalı olur maksatlı yazılara beş dakika zaman ayırmak ve okumak zor gelir. İnanın bana gün içinde ne kadar yazı gelirse gelsin okuyorum ve çok iyi bildiğim bir konu olsa bile yine okuyorum. Okudukça gelişen toplumların varlığı ortada. Okumama olgusu öyle bir hal almış ki biz de öğrencime çoğu resimli 4 sayfa ödev veriyorum ve resimlerden yola çıkarak yorumlama istiyorum ama sonuç…! “Evladım hadi bakalım sence kültürümüze etki eden olumsuz şeyler nelerdir? Onlardan nasıl kurtuluruz?” Diyorum ve cümle kuramadan anlatım! yapmaya çalışan öğrencilerim üzüntü kaynağım oluyor. Ellerindeki telefona “zombi” gibi girmiş, halkalı gözlerle hayatta “nefes alan”, tuhaf tepki ve bir dil kullanımı ile “yaşıyorum” diyen, sohbetlerde yüzlere bakılmadan “harcanan zamanları” heba eden, kısaltmalarla yaşayan ve “düşünmeyen”bireylerden oluşan bir toplum olma yolunda son hızla gidiyoruz.
Bir an önce vazgeçmeliyiz bu durumdan. Mesleğimiz ne olursa olsun“okumalıyız” ve okumanın değerli olduğunu anlamalıyız. Günlük yüz sözcükle hayatımızı döngüsel sürdürmek yerine, beş-on misli sayıda kelime bilgisiyle nelerin olabileceğini bir düşünelim. İnanın dostlarım zarar etmeyeceğiz. Sizden ricam bu yazımız ve sonrakiler için, diğer dostlarımızdan gelen yazıları okuyalım ve sonrasında da sözümüz varsa da söyleyelim. Ama biz okuyalım. Hem yazının geldiği yere hem de kendimize olan hürmetten dolayı bunu bir kişilik özelliği olarak hayata geçirelim.
Okunmayan yazıya yapılan yorum ve tebrikler, okuyup da yapılan karşı çıkmalardan daha üzücü olduğunu unutmayalım.
Kalın sağlıcakla….
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog