Bazı kavramlar zihin bulanması, iç âlemin yıkılması, başkalaşımın müsebbibi, kötülüğün giriş kapısı, idealsizliğe hapsolmanın demir parmaklığı, yüreklerin yangını, gözlerin aldatmacası, kandırmacanın ilk basamağı ve benlikten uzaklaşmanın başlangıç çizgisi olarak hayatımıza etki eder. Gerçek anlamından öte, insanların çekilmeye çalışıldığı göz kamaştırıcı, aldatılarak yayılmaya hatta empoze edilmeye çalışılan yanılgılar yumağının renkli yüzüdür. Düşünce süzgecinden geçirilmeden kapılıp gidilen bir selin ayak sesi olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu kavramlardan bir tanesi de “Modern Dünya” kavramıdır. Ne yazık ki küreselliği hedefleyen deruni fesatlığın ve korku dünyasının ürkütücüleri tarafından allanıp pullanan bir kavramdır.
“Modern dünya” aslında güzelliklerin ve doğallıkların yerini yapay olan çakma şeylerin alma mekânıdır. Bu dünyada kapitalist bir ekonomik sistem, sermayeyi tekelleştirme, dünyalıklar peşinde ölünceye kadar durmadan koşturma ve heba olan ömürler vardır. İçine girdikçe insanı sarıp sarmalayan, labirentlerinde insanları kaybettiren, kendisi olmaktan uzaklaştıran, efendi-köle ilişkisini benimsettiren ve bunu da gönüllü yaptıran bir düzendir. Resmen insanın ilmeği boynuna kendisinin geçirmesi anlamına gelmektedir. Çünkü hep nefsani ve şehevi şeyleri çeldirici olarak sunan, gözleri kapalı sürükleyen bir sistemdir. Aslında “modern dünya” kavramı bilim, teknoloji, sosyalleşme, ilişkiler ağı, hukuk sistemi, yapısal iyileştirmeler açısından kullanıldığı zaman insanlığa ışık olabilecek iken maalesef gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkelere güle oynaya takılanbirer pranga olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Modern dünya” senaryosunda tabi ki yollardan hastanelere, okullardan dinlenme alanlarına, köprülerden barajlara, tünellerden hava limanlarına, tatil beldelerinden çalışma koşullarının iyileştirmelerine varıncaya kadar her alanda insana hizmet anlayışı olmalı. Öyle de gösteriliyor; yalnız anlatım şekilleri adeta insanları çıkmazlara sokmaktadır. Tek yönlü ve çok anlatımlı şekilleriyle adeta hipnotize olmuş bireyleri toplu şekilde uçuruma doğru sürükleyen zombi yürüyüşüne dahil etmektedirler. Bunu da özellikle iletişim araçları, medya ve kapitale olan hırs ve sevgiyle gerçekleştirmektedirler. Bakın “modern dünya” algılatması medyada, filmlerde, dizilerde ve başka sektörlerde nasıl kandırmacalara büründürülüyor ve insanımızın bilinç altına mesajlar olarak nasıl işleniyor:
-Dini ve manevi semboller ya olmamalı ya da olursa bile insanımızı soğutacak, onları kötüleyecek senaryo bütünlüğünde sunulmaktadır. Böylece maneviyattan soyutlanan bireyin materyalistliğinin önündeki temel kalkan da kaldırılmış oluyor.
-Reklamlarda, filmlerde, dizilerde ve programlarda her sahnede farklı giysi, modanın takibi ve şatafatın özendiriciliği göze sokulmaktadır. Her sahnesi farklı giysi, ayakkabı, takı, makyaj ve saç şekliyle içinde insanların kalmayacağı bir kumaş yığını oluşturulmak istenmektedir.
-Kadın ya da erkeğin evde ilgi görmediği takdirde mutluluğu, huzuru ve rahatı başkalarında araması teşvik edilerek toplumun temeline dinamit koyulmaktadır. İlgi görmedikçe hataya karşı daha büyük hata yaparak intikam duygusu ve fikri betonlaştırılmaya gayret edilmektedir.
-Gençleri kafelere, eğlence yerlerine, gece hayatına ve doyumsuzluklara doğru koşturmaktadırlar. Ana baba parası yiyen, üretmeyen, çalışmayan, arabalarla gezen, istediği saatte eve girip çıkan ve “hesap vermemeyi” aşılamaya çalışan yapımlarla dezenformasyon yapılmaktadır.
-Hesapsızca, pervasızca ve düşünmeden alışveriş çılgınlığını göstererek aileyi ve içinde bulunulan durumları düşünmeden yaşamayı tercih ettirmektedirler. Her mevsim muhakkak gardrop yenilenmeli, kültürden uzak ve yakışıksız giyinme şekilleri ile körpe beyinlere hayaller kurdurulmaktadır.
-Her yaşta muhakkak bir gönül ilişkisi yaşatılarak dünyevileşmenin ötesinde haram helal duyarlılığının ortadan kaldırarak cismani yaşam dayatılmaktadır. Sevgili, manita, dava, erkek ya da kız arkadaşım kelimeleri sıradanlaştırılarak hoşgörünün (!) fırtınası estirilmektedir.
-Tüm olayları haklı nedenlere bağlayarak suç işlemeyi özendirme ve meşrulaştırma çabasıyla her bireyin adaletini kendisi sağlayabilir mesajı verilmektedir. Arka mahalleler, mafyatik yaşamlar ve düzensiz ilişkilerle “kanun benim” anlayışı sağlanmaktadır.
-Para kelimesi geçmeden, büyük miktarlarda paranın gerekli olabileceği şeyleri yapıp, para hırsını maksimum seviyeye çıkartmak amaçlanmaktadır. Nereden gelirse gelsin, yeter ki para gelsin, çünkü para varsa huzur var, mutluluk var mesajları havalarda uçuşturulmaktadır.
-Evler ve iş yerleri sürekli lüks olup, havuzlu villalarda, yalılarda, hizmetkârlar eşliğinde bir yaşamın debdebesiyle gözler boyanmaktadır. İzleyen hayalperest ve gerçeklerden kopuk, sadece tüketmeye ve hazır yiyicilik moduna kilitlenmiş bireylerin sayısını artırmaktadırlar.
-Aile büyüklerine sürekli itiraz edilip, gençlerin her şeyi daha iyi bildiğini, ebeveynlerin çağa ayak uyduramamaları zerk edilmektedir.
-Bilgi sahibi olunmasa bile her türlü konuda muhakkak surette edecek birkaç kelimenin, kurulacak birkaç cümlenin olacağını göstererek bireylerdeki enaniyet duygularını yüceltmektedirler.
-Haklı olmaktan ziyade güçlü olmanın önemini göstererek “haklılık”mefhumunu rafa kaldırılmaktadır. Güçlüysen -ki bu güçlülük amca, dayı, siyasi arena içi güçler- liyakatlisin, dilediğini yapabilir ve hedefine varabilirsin kanalını açık tutmaktadırlar. Niteliksiz insanlar cilalanarak, doğru-dürüst olanlar kabahatli gösterilerek adeta zihin tutulmaları yaşatılmaktadır.
Yani değerli dostlar kısacası; birbirine karşı güvenmeyen, hatta kendine bile sırtını dönüp kefil olamayacakları bir dünya inşa ederek insanları parayla, hediyelerle sahte mutlulukların kucağına atıp, aileleri fırtınanın merkezi olarak gösteren koca bir sahte modern dünya oluşturulmamaktadır. Aslında bu saydığımız şeyler çıkmaz dediğimiz şeylerin birkaç göstergesidir. Önce bunları bertaraf edecek çıkışları tespit edip oraya doğru yol alırken, diğer yandan da yeni yapının eskimeyecek binasının oluşturulacağı temelleri atmalıyız. Çünkü şikâyet edip durmak yerine şikâyetleri görmek ve çarelerini hayata geçirmemiz gerekmektedir. Modernlik bireyin ve toplumun kendinden uzaklaşarak değil ancak kendine dönük insani ve kabul edilebilir olmasıyla sağlanır.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog