Merhaba sevgili dostlar…
Televizyon sektörüne girdikten sonra gazeteciliğe uzun bir süre ara vermiştim ama daha fazla dayanamadım. Burada sizinle buluşmak ve yazmaya başlamak benim için çok heyecan verici.
Uzun yıllar İstanbul’da gazetecilik yaptıktan sonra hayat beni doğduğum topraklara götürdü. Gerçi çok uzun sürmedi Malatya serüveni, 6 ayda pes ettim. Daha doğrusu Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı SELAHATTİN GÜRKAN pes ettirdi. Bu konuyu Önümüzdeki günlerde detaylarıyla anlatacağım…
Yazı yazmak benim için hep katkının yolu oldu. Yazdıkça açılır kalem denir ya, yazdıkça geliştiğini, kendi yolculuğumda etrafımdaki her şeyin daha bir aydınlandığını, bakış açılarımın zenginleştiğini biliyorum ve yeniden yazmaya karar verdim.
Geçtiğimiz günlerde fotoğraf albümünü karıştırırken elime manevi değeri çok büyük olan bir fotoğraf geçti. Gördüğünüz fotoğrafı Malatya’nın Şahnahan köyünde 1982 yılında Çocukken ben çekmiştim.
Fotoğraftakiler, Annem babam kardeşim Mehmet ve en küçük kardeşim Abdullah, diğer kardeşlerim o karede yok. Bacım okuldaydı, diğer iki kardeşimde hayvanları otlatmaya gitmişti…
Sanıyorum bendeki gazetecilik aşkıda o zamanlardan geliyor galiba. Anam aramızdan ayrılalı tam 40 yıl oldu (24 Şubat 1983). Annesi olmayanlar beni daha iyi anlar.
Çocukluğunuz nasıl geçerse geçsin anneniz varsa her şeyin bir çaresi vardır. Anneniz yoksa her şeye sahip bile olsanız çocukluğunuz yoksunluk içinde geçer. Bir Anne dünyanın en güzel çocukluğudur. Annesizlik yaşınız kaç olursa olsun içinizi burkan bir eksikliktir. Sadece annesi olmayanların anlayabileceği bir yoksunluktur bu…
Bir kere O’nu kaybettiniz mi artık bambaşka bir dünyada yaşamaya başlarsınız. Tüm dünyanız değişir. Yine mutlu olursunuz yine yaşamaya devam edersiniz ama onsuzluğun verdiği o eksiklik duygusu asla geçmez.,
Babam ise iki yıl önce yani 24 mart 2020’de vefat etti. Aradan 24 ay geçmiş. Babamın vefatında bir şeyin farkına vardım. Baba sevgisi gizliymiş. Ölünce birdenbire, aniden ortaya çıkar, bir volkan gibi içinizde patlarmış. Bir baba öldü mü bir insan ölmez, bir hayatın neşesi ölür, mutluluğu yıkılır ve birliği bozulurmuş. Babanın ne iyisi olur, ne de kötüsü, en kötüsü babasız yaşamaktır.
24 Şubat Annemin ölüm yıl dönümüydü, 24 Mart ise babamın ölüm yıl dönümüdür. Rabbim İnşallah Annemle ve Babamı cennette buluştursun. …
Çok genç yaşta rahmetli olan Annem (42) babam ise (93) yıllık ömürlerinin tamamını kimseye muhtaç olmadan yaşadılar. Her ikisini de rahmet ve minnetle anıyorum. Mekanları cennet olsun. Nur içinde yatsınlar. Fazîletli anne-babalar, evlâtlar için büyük bir rahmet ve berekettir. Anne, bir rahmet kucağı, âilede saâdet kaynağı, âilenin şefkat pınarıdır.
Yaşamı boyunca uykuyu bile tam tadamadan, Sabahın köründe Kalkıp sabah namazını kılan, ahıra gidip inekleri sağan, sonrada kahvaltı sofrasını hazırlayıp bizi uyandıran o nasırlı elleriyle her işe koşan; yorgun, çileli günlerinde bile bir çocuk sırtında, biri kucağında iken bizleri kanatlarının altında büyütmeye ve adam etmeye çalışan anamı hiç unutamıyorum…
Anamla babam, o yıllarda ömürlerini yoklukla, yoksullukla boğuşarak, bizi hiç kimseye muhtaç etmeden geçirdiler. Biri kız 5 erkek 6 kardeştik. O yokluk ve yoksulluk yıllarında, Malatya’daki köy koşullarında anılarımda derin izler bırakıp giden Cemile Anamı düşünüyorum hep!… Özelikle anamı hiç unutamıyorum.
Babamla anam nurlar içinde yatsınlar. Mekânları cennet olsun! Amin.
Sevgili dostlar, anne ve babaya iyilik etmek, hizmet etmek ve gönüllerini almak (Allah’a ibadetten sonra) başka hiçbir davranışla elde edilemeyecek bir sevaptır.
Anneniz, babanız yaşarken kıymet bilin. Öldükten sonra kıymeti olmuyor.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…