Zamanın ne de çabuk geçtiğini bir yaştan sonra daha iyi anlıyor insan. Su gibi aktığını, göz açıp kapayıncaya dek günün bittiğini, haftaların ne de hızlı bir şekilde tükendiğini ve ömrün tükenmesiyle ilgili daha nice benzetmeleri yapar dururuz. Yapar dururuz da; acaba zamanı doğru ve verimli kullanmada gerektiği kadar hassas davranıyor muyuz? Orası biraz “baş eğdirecek, göz kaçıracak” şekilde sessizlikle ve bahanelerle doludur sanıyorum.
Şu an Ramadan ayının son üç gününe girdik. Bu yazımız ne zaman yayınlanır bilemiyorum. Yalnız bir konu var ki bu yıl kiminle görüştüysek “Ramadan’ın çok çabuk geçtiği” ifadesini kullanmaları bende biraz şaşkınlık meydana getirdi desem abartmış olmam. Çünkü aynı duyguları bende yaşadım ve elli yıllık ömrümün kırk yılı aşkın süresinde oruç tutan biri olarak bu yıl ki Ramadan ayının hızlı geçmesi gibi bir olaya rastlamadığımı söyleyebilirim. Çocukluk, ergenlik ve ilk gençlik yıllarımızda bazı büyüklerimizin konuşmalarına şahit olurduk. O zamanlarda şimdi bizim yaşlarımızda ve daha üstündeki amcalar teyzeler hep “Mübarek ay, ne de çabuk geçti, çok üzülüyorum” derlerdi ve biz de anlayamazdık. Adeta onlar günler geçmesin, bereketlerden, ibadetlerden, huzur ikliminden ve hayır hasenatlar yapmaktan bir an bile geri durmamak için dua ederken, Ramadan’ın ne olduğu idrakine varamayan biz gençler de geri sayım yapardık. Ne de yazık etmişiz kendimize. Yazık ettiğimizi, işte şimdi anlıyoruz. Çünkü ibadetlerin ve hayırlar yapmanın verdiği hazları hiçbir dünyevi ve beşeri çıkarların veremeyeceğini demek bu yaşlar istesen de istemesen de hatırlatıyormuş.
Bayrama ulaşırız inşeAllâh. Belki de bu yazıyı okurken bayramı yaşıyor olacağız. Bendeniz, önce kendi nefsime daha sonra da siz kıymetli dostlarıma bu konuyla ilgili birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. Mübârek bir ayın idrakini, feyzini, bereketini ve güzelliklerini yaşayıp hayır hasenat toplamada durmayan bizler “bayramda” ve “bayramın ertesinde” neler yapmalıyız kısaca bir hatırlatalım:
1-Öncelikle sabah namazımızı kılıp güne farz olan bir şeyi yapmanın gönül rahatlığıyla başlamalıyız. Erken kalkmanın ve seher yelini solumanın hem vücudumuza hem de psikolojimize muhteşem bir katkısı olmaktadır.
2-Sünnet olan bayram guslünü alarak gönül huzuruna huzur eklemeliyiz.
3-Yeni ve temiz elbiseler giyinerek aile fertleriyle bayram namazına gitmeliyiz. Elbisemiz sünnet olan beyaz renkte olursa daha da bir güzel olur. Eski, yırtık ve kirli olanlarla (yeniler olmasına rağmen) gitmek uygun değildir.
4-Peygamberimizin sünnetlerinden olan güzel koku sürünmek, gümüş yüzük takmak ve misvak kullanmak sevap hanemizin dolmasına vesile olacaktır.
5-Mümkünse sabah namazını camide cemaatle kılmak, mümkün olmasa bayram namazı için camiye erken gitmek ve nasihatleri dinlemek ve tesbihat yapmak bereket üzerine bereketlerin yağmasına vesile olacaktır.
6-Gördüğümüz mümin kardeşlerimize güler yüzlü bir şekilde selâm vermek, yanımızda camiye götürdüğümüz aile fertlerine (evlatlarımıza) de güzel bir örnek olacaktır.
7-Bayram namazını kıldıktan sonra alelacele kalkıp gitmemeli ve “Bayram Hutbesini” dinlemeliyiz. Zira bir işi yarım bırakmaktansa tamamına erdirmek daha evladır.
8-Ramadan içerisinde yaptığımız sadaka vermek gibi güzel amellerimize bayramın ilk günü de devam etmeliyiz. “Az sadaka çok belayı def eder” gerçeğini aklımızdan hiç çıkartmamalıyız. İhtiyacı olan kimselere sadaka verip onları mutlu etmek, hem bize huzur hem de ailemize bereket ve ihsana vesile olacaktır.
9-Ana babamızı, abi-abla ve kardeşlerimiz, komşularımızı ve akrabalarımızı ziyaret etmeliyiz. Dargınlıklara asla yer vermemeliyiz. Dargın olduklarını bildiğimiz kimseleri de barıştırmak için arabuluculuk yapmalıyız. Evlerimiz uzak bile olsa din kardeşlerimizi ve arkadaşlarımızı ziyaret etmeliyiz. Yaşça küçük çocuklara, elimiz imkân verdiği ölçüde harçlıklarını vererek hem yüzlerini hem de gönüllerini güldürmeliyiz. Hatta imkânımız varsa bayram ziyaretine gittiğimiz yerlere elimiz boş gitmemeli, hediyeler götürmeliyiz.
10-Vefat etmiş akrabalarımız, eş dostumuzun kabirlerini ziyaret etmeliyiz. Kabirlerinde dualar okumalı ve onlar için mağfiret dilemeliyiz. Kabir ziyareti nefis terbiyesinde çok önemli bir yere sahiptir ve kendimize gelmemizi sağlayacaktır.
11-Misafirlere ikram etmekten imtina etmemeliyiz. Misafir rızkı ve bereketiyle gelir ve hane halkının hayırlar kazanmasına bir vesiledir. Büyük küçük, uzak yakın, akraba komşu demeden ikram olayını ihmal etmemeliyiz. Bereketlenmeyi istiyorsak bunu ikramda bulunarak yapabiliriz.
12-İbadet, dua, zikir ve tevekkülü, şükür ve ihlası ne bayram günlerinde ne de ömrümüzün diğer günlerinde hiç eksik etmemeliyiz. Bilmeliyiz ki bir sonraki bayrama çıkmayabiliriz. Çünkü birçoğumuzun yanında önceki bayramda olup da şimdi olmayanlar olabiliyor. Bundan dolayı saydığımız hususlarda ihmalkârlık yapmamalıyız. Küçükler bizden neyi görürse onları yaparlar unutmayalım.
Mutlu, huzurlu, sağlıklı ve bereketli nice bayramlara ulaşmamız duasıyla…
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog Yazar