Öğretmen, sınıfta öğrencilerin ders araç gereçlerini kontrol ederken önünde silgisi olmayan Fethi Ahmet’e sorar:
Fethi Ahmet gayet ciddi ve kendinden emin bir tavırla öğretmene şu cevabı verir:
Evet dostlarım bu tipten anlatımları duyma ihtimaliniz oldukça fazladır. Zaten bu anlatımlar ya gerçeklerin birebir yansıması ya da arzulanan şeylerin cümlelere dökülmesidir. Yalnız şu da bir gerçektir ki hayat o kadar da kabadayılığa gelecek bir süreç de değildir hani. Yani şöyle ifade edelim; kalemle yazdığımız yazıları siler ve yerine doğrusunu yazabiliriz. Bir yazıda belki onlarca ve hatta yüzlerce kez silgiyi kullanabilir ve hatta silgiyi bitirebiliriz de. Ama gerçek yaşamın kendisinde her şeyi silme davranışına girer ve sürekli silme meyilli olursanız bu sefer de başka sorunlar çıkar karşınıza. Acaba neleri siliyoruz, nasıl siliyoruz, silmek bizim için ne ifade ediyor ve biz silmek derken neyi anlıyoruz diye düşündük mü hiç? Hangi olay/olaylardan sonra ne tür bir silme eylemi gerçekleştiriyoruz? Silmeyi gerçekten yerinde ve kararında yapabiliyor muyuz? Sildiğimiz şeylerde ne kadar isabetliyiz? Dilerseniz şöyle bir silme turu atalım ve bakalım neleri nasıl siliyoruz. Bir düzen olsun diye yakından uzağa doğru bir yol alışla başlayalım silme yolculuğuna:
-Aile içinde en ufak bir hata veya yanlışta karşımızdaki kişi kim ve kaç yaşında olursa olsun hemen onları siliyoruz. Ebeveynler, kardeşler, eşler ve onların ailelerini hiç mi hiç affedici davranmadan hemencecik bir kalemde siliyoruz.
-Eşe ve evlada karşı silme uygulamasında yeri geliyor badanacı gibi davranıyoruz.
-İletişim içinde olmaya mecbur olduğumuz eğitim ve iş hayatımızdaki paydaşlarımızı gözümüzü kırpmadan siliyoruz.
-Bile isteye yapılmayan bir hata ve yanlıştan dolayı alışveriş yaptığımız bir esnafı yekten siliyoruz.
-Kendi hatamızdan kaynaklanan ve farkına varamadığımız bir durumdan dolayı bile muhataplarımızı siliyoruz.
-Hatasını anlayan ve samimi bir niyetle özür dileyen kim olursa olsun o kimseleri silmekten asla vazgeçmiyoruz.
Yani kıymetli dostlar siliyor, siliyor, siliyoruz. Peki, bize silgi kullanıldığında -ki kullanılmış olması muhtemeldir- af için nasıl taklalar attığımızı anımsayabiliyor muyuz? İsteyerek hata yapmadığımızı, yanlışlıkla öyle davrandığımızı, zanlarımıza yenik düştüğümüzü, boş bulunduğumuzu, bir daha asla yapmayacağımızı, aklımızın başımıza geldiğini ve daha nice yakarış ve af beklentili cümleleri bir hatırlayalım. Hatırlayalım ki hayatta gaddar olmayı bırakalım. Hatırlayalım ki affedici olmayı başarabilelim. Hatırlayalım ki insanlık hali denilen şeyleri az da olsa hoş görebilelim. Tabii ki size tümüyle bir delikten elli defa ısırılmanızı, yani her seferinde sineye çekilen hatayla birlikte ağır bedeller ödemeye mahkûm olun demiyorum. Asgari olarak hayatımızdaki akışı güzelleştirmek ve daha verimli bir yaşam sahibi olmak için biraz daha farkında olarak davranmayı diyorum.
İnsani olarak hataya düşebiliriz. Nefsimize yenik de düşebiliriz. Yanlış algılamalar ve zanlarla birlikte gerçekleri göremeyebiliriz. Başkalarının dolduruşuna gelebiliriz. Neden her ne olursa olsun sevgili dostlar anne babamız, kaynanamız kayınbabamız, kardeşimiz arkadaşımız, kaynımız baldızımız, öğretmenimiz öğrencimiz, hocamız başkanımız, astımız üstümüz, yaşlımız gencimiz, erkeğimiz kadınımız, dayımız amcamız, halamız teyzemiz, görümcemiz eltimiz, gelinimiz damadımız hemen silinecek kişiler değillerdir. Bunu anlamamız için de bir hata ve yanlış yapıldığında direkt infazda bulunacağımıza anlamaya gayret etmeli ve olayların merkezine fail olarak kendimizi koymalıyız. Bilerek ya da bilmeyerek bir yanlış yapmış olsak acaba karşımızdaki kimselerden beklentilerimiz ne olurdu diye düşünmek her zaman bizi doğruya bir adım daha yaklaştıracaktır. Hata yapmak insanlık hali bir durum ise o hatayı affedebilmek ve doğru pencereden bakabilmek de bir erdemdir. Yoksa her hata yapanı silmeye kalksan, sil bakalım sil daha ne kadar sileceksin. Silgi fabrikası sahibi olsak bile silgi yetiştiremeyiz.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN – Eğitimci Sosyolog Yazar