Her hafta bir medya çalışanını konuk alan “Medya Arkası” programında Başak Şengül bu hafta, TV program sunucusu- gazeteci Mehmet Akif Ersoy’u çalışma ofisinde ziyaret etti. Ersoy, “Pusulamla ilgili bir şaşkınlığım yok. Yönün ne olduğu konusunda hiçbir şüphem olmadı. Nereye gitmem gerektiği konusu yani vuslata dair bir endişem yok” dedi.
Esenler Belediyesi, Şehir Ekranı TV ile alanında öncü ve özgün olmaya devam ediyor. Birbirinden özel programlar ve canlı yayınlarıyla izleyicilerin ilgisine sunulan Şehir Ekranı TV’de “Medya Arkası” programı her Cuma 20.00’de meraklılarıyla buluşuyor. TV Sunucusu Başak Şengül’ün sunumuyla izleyiciyle buluşan program, ‘Ünlü medya çalışanları kamera arkasında neler yapıyor?’, ‘Nasıl bir yaşamları var?’ sorularını yanıtlıyor. Bu hafta Medya Arkası’nda Şengül, TV program sunucusu- gazeteci Mehmet Akif Ersoy’u Habertürk TV’deki çalışma ofisinde ziyaret etti. Şengül ve Ersoy, savaş muhabirliği yıllarından kariyer planlamasına, yayın hayatına yeni girecek programından gelen eleştirileri nasıl karşıladığına kadar pek çok alanda keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Çocukluk yıllarının bugününü şekillendirmesiyle ilgili konuşan Ersoy, “Bizim evimizde hiç televizyon olmadı. Benim babam güzel sanatlar mezunu tiyatrocudur. Evimizde sadece kütüphane vardı. Ben çok kitap okuyan bir çocuktum. Hatta çocukken öğretmenlerim kitap okumamı yasaklamıştı. Kitap okuma bağımlısıydım diyebilirim. Ailem elimden alırdı “artık yeter” diye. O dönemler roman ve edebiyat okuyordum. Sonra daha ciddi kitaplar okumaya başladım. Tebessümümü alan konulardan biri de budur. Siyasi tarih, İslam tarihi, din felsefesi kitapları derken bunun yanında bir de coğrafyayı dolaştım. Tüm bunlar benim bugünümü şekillendiren şeyler oldu diyebilirim. Tabii televizyonsuz bir evde büyüyünce kendi evime çıktığımda ilk yaptığım şey büyük bir televizyon almak oldu. Ama hala hiç televizyon izlemem” dedi.
Hakikat arayışıyla ilgili bir şüphesi olmadığının altını çizen Ersoy, “Pusulamla ilgili bir şaşkınlığım yok. Yönün ne olduğu konusunda hiçbir şüphem olmadı. Nereye gitmem gerektiği konusu yani vuslata dair bir endişem yok. Anlam arayışı yolculuğu benim için şöyle oldu: Hepimizin hikâyesinin içinde düşünsel olarak odaklandığımız hakikat var. Bu hakikat yolculuğunu nasıl değerlendirdiğimiz önemli olan. İyi değerlendirirsen çok keyifli, ufuk açıcı ve keşfettiren bir tarafı var. Savrulursan da içinde dağılıp gidebileceğin büyük riskler taşıyan bir konu. Pergelin bir ucunu geleneğe, köklerine sabitleyerek dolaşmanın bir zararını görmüyorum. Dolaşmak; zenginleştiren, taassubu kıran bir şeydir. Yeter ki şiraze kaymasın” ifadeleri kullandı.
Ersoy sözlerine şöyle devam etti:
“Bir kariyer hedefim yok, olmadı. Kariyere de hiç inanmıyorum açıkçası. Benim yanımda çok kişi öldü savaş muhabirliği yaptığım dönemde. Ben 10 gün elektriksiz kaldım. Sonra döndüğümde bir bomba ya da çatışma sesinin olmadığı bir kafede oturmak çok ilginç gelmişti. Eve gittiğinizde konforlu bir yatakta yatıp, duş alabiliyor olmanın büyük nimetler olduğunu öğrendim. İdlib mülteci kampında bir kadının duvar hikâyesi var: Sabaha kadar çadırda kalıyor, sohbet ediyor insanlarla. Sabah çadırdan çıktığında soruyorlar ‘Nasıl geçti?’ diye. ‘Çok öğreticiydi. Bir sürü insanla tanıştım ama birkaç saat oturduktan sonra yoruldum ve yaslanma ihtiyacı hissettim. Yaslanacak yer yok çadırda. Öylece kalmak zorunda kaldım çünkü duvar yoktu.’ diyor. Hayatımızda bırakın internet, elektrik, su vs. olmamasını bir duvar bile ne kadar önemli hissediyoruz aslında. Duvara şükrettiğiniz oldu mu hiç bilmiyorum ama bir duvarın eksikliğini orada anladım ben. Hayatını 5 yıl boyunca orada o çadırlarda geçiren insanlar var. Belki bizden çok uzak ama bir gerçek var orada. O nedenle bir kariyer planlamam yok.”