4. Esenler Film Festivali, 4. gününde “Sinema İle Umut Etmek” paneline ev sahipliği yaptı. Umut kavramının sinema ile ilişkisinin ele alındığı panelin moderatörlüğünü ise sinema yazarı Rabia Bulut üstlendi.
Bu yıl sinema coşkusunu 4 farklı mekânda yaşatan 4. Esenler Film Festivali, tüm hızıyla devam ediyor. Belgesel ve film gösterimleri, ustalık sınıfı ve panellerle zenginleşen festivalin 4. günü de dopdolu geçti. Moderatörlüğünü sinema yazarı Rabia Bulut’un yaptığı “Sinema ile Umut Etmek” paneli, yönetmen Murat Pay, akademisyen Rıza Oylum ile yazar ve senarist Güven Adıgüzel’in katılımıyla ‘Türk ve Dünya Sinemasında Umut’ başlığıyla gerçekleşti.
ÇOK KARAMSAR OLMAYI ANLAMIYORUM
‘Sinema, doğmak zorunda olan bir sanat dalıydı’ sözleriyle umut ve sinema ilişkisini açıklayan yazar ve senarist Güven Adıgüzel, “ Kağıt üzerinde bir karakter yazıp ışıklı bir sahnede canlanıyor olması çok heyecan verici bir durum. Birleştirici bir güce sahip olan sinemanın umuda bağlanan bir tarafı olduğunu düşünüyorum. Film yaparken sonu nasıl bitmeli diye tartışıyoruz. Sanatın, yaraları iyileştirmesi bağlamında insana bir şeyler vermesi gerekir. Çok karamsar olmayı anlamıyorum. Son zamanlarda kullanılan karanlık tonda olan taşra dizilerini açıkçası anlayamıyorum. Sadece siyahın kullanılmasını doğru bulmuyorum. Taşrada gri ve beyaz da var” dedi.
FİLMLER, TOPLUMSAL DEĞİŞİME GÖRE ŞEKİLLENİR
Dünya sinemasında ‘Umut’ başlığı hakkında konuşan akademisyen Rıza Oylum ise “ Sovyet devriminden sonra Rus yönetmenler, Avrupa’da çalışmaya başlıyorlar. Onların çalıştığı sinemada mutlu son diye bir kavram yok. Çok gerçekçiler. Zorlanıyorlar. Filmin mutlu sonla bitme zorunluluğu var. İyiler kazanmak zorunda. Gerçekçi Rus yönetmenler, bu anlamda ilk dönemlerde çok fazla zorlanmışlar. Her ülkenin kendi toplumsal değişimine göre film örnekleri var. Her ülkenin yaşadığı toplumsal travmalar ve politik dönüşümler de sinemada karşılığını bulur” ifadelerini kullandı.
UMUT FİLMİN KILCAL DAMARLARINDA GEZİNEN VAROLUŞSAL BİR ŞEY
Umut ile kurduğu ilişkiden bahseden yönetmen Murat Pay da umudu şu sözlerle tanımladı:
“ Umut benim açımdan filmin sonunu belirleyen bir şey değil. Bir filmin sonunun iyi ya da kötü bitmesi onun umutlu olduğunu göstermiyor. Tam tersine aslında umut, filmin kılcal damarlarında gezinen varoluşsal bir şey. Her şeye sızan ya da benim sızdığını varsaydığım, kendi yaptıklarımla sızmasını istediğim bir durum. Filmin mutlu ya da mutsuz sona dönmesinin belirleyici olmadığını düşünüyorum.”