Başlığımız bir hikâyeye ait değil. Tarihimiz boyunca yaşadığımız en büyük yıkıma işarettir. Yer kürenin birçok bölgesi, depremlerle karşılaşma potansiyeline sahip alanlardır. Deprem felaketi, sadece fiziksel yıkımla sınırlı kalmayıp toplumsal yapıyı ve düzeni de derinden etkiler. Yitirilen canlar zaten açıklanamaz bir durum. Hangi psikoloji, hangi mazeret, hangi izahat yeterli gelir bilmiyorum ve bilineceğine de inanmıyorum zaten.
Kahramanmaraş merkezli on bir ilde yaşanılan büyük ve yıkıcı deprem bugüne kadar 60 binden fazla insanımızın vefat etmesine, 100 binden fazlasının da yaralanmasına yol açtı. Bedensel acı, fiziksel yıkım ve tahribatın yanı sıra, ruhsal kayıplarımızın da varlıklarının yüzbinleri aşıp milyonlara gelmesi öyle böyle bir sıradanlık değildir. Katmerli bir konu olup illa ki çözümü gereken bir durumdur. Kimimiz canlarını kaybetti, kimimiz azalarını, kimimiz de sarsıntının şiddeti ve neticeleri sonrası psikolojisini kaybetti. Tamam, bir yıl oldu ve enkazların kaldırılmasının sonuna doğru gelindi. Medya ve devletin yetkili makamlarının açıkladığı verilerden iyi kötü takip ediyoruz. Lakin psikolojik enkazlar ne durumda biliyor muyuz? Adımın Gökmen olduğunu bildiğim gibi biliyorum ki uzun yıllar boyunca depremin; yasını, üzüntüsünü, acılarını, kaygısını, stresini, korkusunu, depresyonunu insanlarımız bir şekilde hissedecek ve hep birlikte yaşayacağız.
Gazetemizde bu hafta boyunca yazar arkadaşlarımız bu konuyu işleyecek olup ben de kendi mesleğim ve branşım noktasında destek vereceğim. Deprem anındaki veya sonrasındaki ruhsal etkilerin ruhsal hastalıklara dönüşmemesi için, onarılması mümkün olmayan boyutlara dönüşmemesi için psikologlarımızın, psikolojik danışmanlarımızın, psiko-sosyal destek uzmanlarımızın, psikoterapistlerimizin, alanında yetkin aktörlerimizin, kurtarma ekiplerinin ve herkesin çok büyük önemi vardır. Sağ olsunlar şimdiye kadar tüm bu gönül erleri, ellerinden gelen şeyleri yapmaktadırlar.
Gelecekte yaşanabilecek depremlerle ve doğal afetlerle başa çıkabilmek için toplumların daha fazla dayanıklılık ve acil durum hazırlıklarına odaklanması gereklidir. Eğitim, bilinçlendirme ve güvenli yerleşim planları, deprem sonrası toplumsal hareketliliği şekillendirecek temel unsurlardır. Deprem öncesi ve sonrası toplumsal hareketlilik ve değişim, insanların dayanıklılıklarını, birlikte çalışma yeteneklerini ve toplumları nasıl şekillendirdiklerini anlamak açısından önemlidir. Bu bilinçle, toplumlar gelecekteki depremlere daha hazırlıklı bir şekilde karşı koyabilirler.
Depreme Karşı İlk Şey Duyarlılıkta Güçlenmektir
Deprem gibi doğal felaketler, insanların hayatını ve çevresini derinden etkiler. Bu nedenle, toplumun depreme ve doğal afetlere karşı duyarlı olması/olur hale gelmesi hayati bir öneme sahiptir. Depreme ve doğal afetlere karşı duyarlılığın önemi ve artırılması için bazı noktalar üzerinde odaklanmalıyız.
Depreme ve doğal afetlere karşı duyarlılık, insanların bu konulardaki riskleri anlaması, bunlara hazırlıklı olması ve felaketle başa çıkma kapasitesini artırması anlamına gelir. Bu durum, can kayıplarını en aza indirmek, mal kayıplarını önlemek ve toplumun hızla toparlanmasını sağlamak açısından kritiktir önemdedir. Duyarlılık noktasındaki eksiklik, boş vermişlik ya da önlemleri önemsememe çok trajik sonuçlara neden olur.
Eğitim ve Bilinçlendirme
Depreme karşı duyarlı bir toplum oluşturmak için eğitim ve bilinçlendirme önemlidir. Hani her konuda “eğitim şart” diye espri yapar ya bazı kimseler, işte, bu konuda gerçekten eğitim şart. Her yaş ve koşuldaki, statü ve konumdaki herkese eğitimler verilmeli ve duyar seviyesini maksimuma çıkarmamız gerekmektedir. Bu ise halkın deprem riskini, acil durum planlarını ve güvenli davranış şekillerini öğrenmesini, yaşanması muhtemel felaket anında doğru tepkileri verebilme kapasitesini artırır. Örneğin, Japonya gibi deprem riski yüksek olan ülkelerde, okullar düzenli deprem tatbikatları yapar ve halka depreme karşı nasıl hazırlıklı olunması gerektiği konusunda sürekli eğitim verilir. Bizim okullarımızda ya da diğer kurum ve kuruluşlarda da periyodik aralıklarla bu tatbikatlardan eğitimlerine varıncaya kadar faaliyetler sürdürülmektedir. Hatta AFAD ve KIZILAY gibi kurumlarımızın gönüllü üye eğitimleri de son sürat devam etmektedir. Bildiğiniz gibi afetler sonrasındaki hızlı ve bilgili yardım ekipleri çok ama çok canların kurtulmalarına vesile olmaktadır.
Altyapı ve Yapı Standartları
Depreme karşı duyarlılık aynı zamanda altyapı ve yapı standartlarına uygunluğu içerir. Binaların depreme ve diğer doğal afetlere karşı dayanıklı olması, afet anında hasarı minimize eder. Özellikle deprem riski taşıyan bölgelerde yapılan binaların modern standartlara uygun bir şekilde inşa edilmesi, depreme karşı direnci de artırır. Bu alanda herhangi bir menfaat sağlayıcı, insanların canlarını hiçe sayıcı yaklaşımlara taviz verilmemesi gerekir. Layıkıyla ve belirlenen kurallara göre çalışmalar yapılmalı, aksi şeylere asla izin verilmemeli.
Toplumun Katılımı ve İş Birliği
Depreme karşı duyarlı bir toplum oluşturmanın bir diğer önemli yolu da toplumun katılımı ve iş birliğidir. Halkın, yerel yönetimlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve diğer paydaşlarla iş birliği yapması, depremle ve diğer doğal afetlerle başa çıkmada daha etkili olmayı sağlar.
Mesela ülkemizde deprem riski yüksek yerlerden başlamak üzre deprem hazırlıkları için düzenlenen toplum buluşmaları, halkın bilgi alışverişinde bulunmasını ve birlikte hareket etmesini sağlayacaktır. Bu vesileyle de toplum bir bütün olarak depremle ve her alanda meydana gelebilecek doğal afetlerle mücadelede daha güçlü olur.
Depreme ve diğer doğal afetlere karşı duyarlı bir toplum oluşturmak, can kayıplarını en aza indirmek ve mal kayıplarını önlemek için kritik bir rol oynar. Eğitim, altyapı düzenlemeleri, yapı standartlarına uygunluk ve toplumsal katılım gibi faktörlerle desteklenen bir duyarlılık, felaket anında toplumun daha güçlü, kararlı ve dayanıklı olmasını sağlar. Bu nedenle, her bireyin ve topluluğun deprem ve diğer doğal afetlerle ilgili bilinçlenmeye ve hazırlıklı olmaya öncelik vermesi hayati bir önem taşır. Unutmayalım ki, depreme karşı duyarlılık, toplumun güçlenmesine ve felaketle başa çıkmasına yardımcı olan önemli bir adımdır.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog