Çok sıkılırız bazen, çok üzülürüz. Öyle şeyler görürüz ki, “sanmaktan” çok daha fazlasıdır bunlar. Hinliklerin durdurulması için çok şey düşünür ve çok şeyler yapmaya çabalarız lakin gel gelelim ki kimi, nerede, kime ve nasıl söylesen de fazla bir şey gelmez elden.
Sabah, ülkemizdeki en önemli ve en genç STK’larından çalışkan, özverili, yapıcı ve ömrünü “iman ve gönül yapmaya” adayan başkanı dostumla biraz muhabbet ettik. Kendisinin gece gündüz demeden koştuğuna, yorulduğuna, hastalanmasına rağmen günlerce ve hatta haftalarca evini-barkını ihmal etme pahasına bile olsa ülke insanımın nerede ne ihtiyacı varsa oralara koşup, salgın, deprem, oruç, yurt içi ve yurt dışı yardımları organize ekibi içinde olma gibi onlarca, yüzlerce proje, program ve etkinlikte baş rol oynadığının şahidiyimdir. İsmini vermeyişimin sebebi ise kendisinin hem razı olmayacağını bilmem hem de bilinmemesi yardımların güzelliğini daha da artırdığına olan inancımdır. Yani aslında tek bir kelime ile söyleyecek olursam, değerli dostum “tam bir dava adamı” numunesidir diyebilirim. Özde, ihlasla, kâmil bir iman ve cengâver yürekle, hakkaniyeti haykıran dili ve kaybedecek bir insana tahammülü olmayışıyla, nerede bana ihtiyaç varsa oraya koşarım şuuruyla, anaokulu öğrencisinden üniversiteli beyinlere ve hayatın her basamağındaki insanımıza “umut ve huzur” olmakla geçirilen bir ömür ne de güzel ne de özel ne de harika bir ömürdür değil mi? Çıkarsız, menfaatsiz, kandırmacadan uzak ve sadece “Allah rızasını” düşünerek geçirilen bir ömür.
Bir de bu ömrün tam tersini geçirenler yok mudur? Vardır elbet! Hani onların varlığına ya da yaptıklarına bakaraktan ben yerimde durmam. Yerimde saymam. Onların yaptıklarına takılmam. Çalışıp üretmekten geri durmam. Burada diyeniniz olabilir ki: Bu konuştukların onları taktığın demek olmuyor mu? Soru doğrudur. Cevabı ise bende olduğu için hemen vereyim cevabı: Yok, demek olmuyor. Çünkü bunları size aktarayım ki aman siz, sizleri güçten düşürecek, hedefinizden saptıracak, dilinizi gıybete, kalbinizi hüzne boğup adeta yıkıntılarına altında bırakacak şeyler yapmayın. Bakın bazı insanların çaresi yoktur. Bazı insanların varlığının manası belki de sizin doğruları öğrenip onda kararlı durmanız için bir motivasyon unsuru olmasıdır. Onlar için “keşke” gibi ifadeleri kullanarak temennilerde bulunmak yerine tüm enerjinizi çalışmalarınıza verin. Bakın Abdurrahim Karakoç üstat ne demiş bu “insanlıktan bozma dava satıcıları” için:
Onlar “dava” derler, davayı satarlar,
Toprak tükenirse havayı satarlar.
Mecnun hallerine bakıp aldanmayın,
Menfaat görünce Leyla’yı satarlar.
Günümüzde “satıcıların” kahir ekserisi maalesef “İslam” gömleğini giyerek kandırmacalarda bulunuyorlar. Haşa İslam’da eksiklik yoktur. Sadece onları gören ve dar düşünen kimseler o “satıcıların” sebebiyle yersiz ifadeler kullanıyorlar. Hatta Prof. Erol Güngör hocam bu noktaya işareten ne de güzel söylemiş: “İslam, siyasetin arkasında filizlenen bir doktrin değildir. O hedefine tek başına yürür. İslam davasının asıl yükü fikir adamlarının omuzlarındadır. Müslüman aydınlar, alimler, mütefekkirler, sanatkârlar bu sorumluluğun şuuruna ermelidirler. Medeniyet denilen şeyi politikacılar oluşturmazlar. Medeniyet, alimlerin ve sanatkârların işidir.”
“Dava ve dava adamlığı nedir?” konusunda söz söyleyen cümle içinden biri olan Sayın Şevki Karabekiroğlu, “dava adamı formatından uzak kimselerin hallerini” ne de güzel özetlemiş: “Para kazanmayı ve harcamayı hayatının gayesi edinmiş, almak veya satmak dışında bir değer tanımamış, mutfaktan tuvalete uzanmış boru formatında yaşayarak zihnini değil midesini çalıştıran adama/adamlara dava nedir, fikir nedir, hikmet ve hizmet nedir, tebliğ nedir anlatamazsınız.”
Hasılı dostlar; bir yanda başta dava dedikleri ve davaya bağlı olarak var olan tüm değerleri nefisleri ve doymak bilmez nefisleri uğruna satanlar varken diğer yanda da ömrünü devletine, milletine, imanın esaslarına Allah için vakfedenler var. Kimlerle gezdiğimiz, kimlerle gezmeliyiz, kimlerle oturup kalkmalı ve kimlerle yola çıkmalıyız bu nedenle çok önemlidir. Ben kendi nefsime birlikte güzel işleri hedefleyip yol aldığımız kardeşimi, Başkanımı tercih ettim. Çünkü 2024’ün dünyasında ne dava adamı bulmak kolay ne de dava adamı olmak kolay. Birbirini tamamlayacak unsurların bir arada olması elzemdir. Geç kalmayın. Bazı tercihlerin geç yapılması yolu uzatır veya kapatır. Hadi hayırlısı.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog