Gençlik, bir toplumun geleceğinin teminatıdır. Yarınlarının kendisidir. Enerjisi, gücü, düşünce ve değişimleriyle oluşturdukları geniş ufuk yapısıyla gençlik, toplumların ilerlemesinin bazen kritik baş rol bazen de yardımcı aktör rolünü üstlenirler. Yalnız son yıllarda kendi ülkemin gençleri de dahil olmak üzere tüm dünya gençliği arasında artan bir umutsuzluk, güvensizlik ve kendi toplumlarına karşı çok şiddetli bir yabancılaşma gözlemlenmektedir. Peki, gençliği neden ve nasıl kaybediyoruz hiç düşündük mü? Eminim şimdi bu sorumun cevabı verilmeye başlandı ve hatta sizlerin tonlamalarını, vurgularını ve gözbebeklerinizi bile görür gibiyim. Neyse fazla dağıtmadan gençler neden ve nasıl kaybederiz onlara bir bakalım. Bu arada “çare” diye soranlar da olacaktır. Çareleri de “sıralayacağımız nedenleri” kendi dinamik ve değerlerimiz içinde ilim ve fenle geliştirerek sıralayabiliriz:
Günümüz gençlerinin karşı karşıya kaldığı en büyük sorunlardan biri ne yazık ki ekonomik belirsizlik ve işsizliktir. Günümüzde üniversite mezunu gençler bile iş bulmakta zorlanmaktadırlar. Hatta iş bulunan da çoğunlukta düşük ücretli ve güvencesiz iş sahibi olmaktadırlar. Bir memlekette işsizlik oranlarının yüksek olması, gençlerin gerek ekonomik gerekse de psikolojik olarak zorlanmalarına neden olur. Geleceğe dair umutsuzluk, gençlerin topluma olan bağlılıklarını zayıflatmaktadır. Lakin burada çok önemli bir konuyu daha dile getirmek istiyorum. Herkesin masa başı, kravatlı ya da beyaz yakalı, mavi gömlekli olma istekleri, okul kademelerindeki devam zorunlulukları da bunda çok önemli bir nedendir. Ara eleman ihtiyaçlarının, nitelikli mesleki iş gücüne sahip bir insan kategorisinin ortadan kalkmasıyla daha çetrefilli sıkıntıların oluşmasına neden olmuşlardır.
Tam burada eğitim sisteminin, çocukların ve gençlerin geleceğe hazırlanmasında büyük bir rol oynadığını belirtmek isterim. Ancak, mevcut eğitim sistemleri çoğu zaman gençleri gerçek dünya koşullarına yeterince hazırlayamamaktadır. Eğitim süresi, ezbere dayalı oluşu, analitik düşünceyi ve problem çözme yeteneklerini geliştirmekte eksik/yetersiz kalması da bambaşka derin yaralar açmaktadır. Eğitimin nitel kalitesinin düşüklüğü, gençlerin iş ve meslek piyasasında rekabet edebilme duygu, düşünce ve azimlerini olumsuz etkilemektedir. Ee, bu da onları hayal kırıklığına uğratarak geleceğe pamuk ipliğiyle bağlı bırakır.
Sosyal medya ve dijital teknolojiler dediğimiz araç gereç ve mecralar, gençlerin hayatında ana-baba-aile-değerler-maneviyat gibi her biri birbirinden değerli temel taşları ve ana kolonları yıkmış ve yıkıma da devam etmektedir. Lakin bu teknolojilerin ve teknolojiye bağlı olarak oluşan mecraların aşırı ve bilinçsiz kullanımı sosyal ilişkilerin zayıflamasına, yalnızlık hissinin artmasına ve gerçek dünyadan kopuşa, boş gözlerle bakan ve zombimsi yürüyüş ve tepkileri veren garip bir gençliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sosyal medya mecraları denilen ve bazen gerçekten bataklıktan daha beter bir hal alan mecralar, gençler üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur. Gençlerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamalarından ve beğeni arayışına, özgüvenlerin kaybından ya da sahte özgüvenden ve mental ve psikolojik sağlıklarının olumsuz etkilenmesi el ayağın birbirine dolaşmasına neden olup içinden çıkılmaz durumları betonlaştırmaktadır.
Tüm toplumların gençlerden beklentileri nedeniyle onların üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilmektedir. Bu baskıların niteliklerinin ve yönlerinin, şiddetlerinin ve değerlerinin, başarı, kariyer, aile ve toplumsal normlara uyum gibi konulardaki varlıkları gençleri sürekli bir stres altında alır. Bu baskılar, gençlerin kendilerini doğru ifade etmelerini ve özgün ve yapıcı kimliklerinin oluşmasını zorlaştırır. Sonucunda da gençler ya topluma ait olduklarını göstermek için kendi isteklerinden vazgeçmekte ya da tamamen toplumdan uzaklaşmaktadırlar. Yani her biri bir “Mandıra Filozofu” yaşamı tercihinde bulunup “tuhaf bir inziva” yaşamına demir atmaktadırlar.
Teknoloji ve parayı elinde bulunduranların dünyayı kandırmak için uydurdukları iklim değişikliği yalanları, sıcak ve soğuk savaşlar, siyasi belirsizlikler ve çalkalanmalar, ekonomik krizler ve darbeler gibi global baş belaları, gençler arasında ciddi bir gelecek kaygısına neden olmuştur. Yarınlara dair belirsizliğin ve kaygının, gençlerin motivasyonlarının ve yaşam enerjilerinin celladı gibi sürekli gençlerin karşısında durur gibi varlığını sürdürmeleri de tuz biber olarak yaraları daha da acıtmaktadır. Çoğu genç, bu sorunlarla başa çıkmakta zorlanır ve çaresizlik hisleri zirvelere tırmanır.
Peki, çözüm yolları nedir acaba?Gençliği ve yarınlarımızı yeniden kazanmak için hangi adımları atabiliriz onlara kısaca bir değinelim:
Eğitim sisteminin, gençlerin ihtiyacına ve dönemin gereksinimlerine uygun revize edilmesi gerekir. Analitik ve eleştirel, yapıcı ve yenilikçi düşünmeyi teşvik eden, pratik beceriler kazandıran bir eğitim sistemi inşa edilmelidir. Öğretmenlerin yetiştirilmesinden müfredatlara, liyakat sisteminden atamalara ve ekonomik iyileştirmelere varıncaya kadar her alanda köktenci bir iyileştirme yapılmalıdır. Tabi bunları da değerlerimiz ve benliğimizi, kadim kültürel zenginliklerimizi heba etmeden yapmalıyız.
Genç işsizliği ile mücadele edecek, gençlere yönelik istihdam olanaklarını artıracak politikalar geliştirilmelidir. Genç girişimciliği teşvik eden ve destekleyen programlar oluşturulmalıdır. Çağa uygun ve yenilikçi bir sistematikliğin geliştirilip desteklenmesi ve sürekliliğinin devamının sağlanması gerekmektedir.
Başta eğitim ve öğretim kurumları olan okullarımızda ve toplum genelinde mental/psikolojik/sosyal sağlık konularında farkındalık oluşturulmalı/artırılmalı/devam ettirilmelidir.
Topluma entegrasyonları ve kendilerini ifade etmelerini kolaylaştıracak sosyal ve kültürel programların geliştirilmesi/uygulanması ve devamlarının sağlanması, gençlerin tutundukları yaşam bağlarından biri olacaktır. Gençlerin katılımlarını teşvik eden, onları duyan ve dinleyen, anlayan ve aynı zamanda da kesintisiz destek veren bir toplum yapısı oluşturulmalıdır.
Hasılı dostlarım, gençliği kaybetmemek için sıralamaya çalıştığımız atılacak adımlar, hem toplumun geleceğini güvence altına alacaktır hem de ilerlemenin kesintiye uğramamasını sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, gençlerin umutlu ve güçlü olduğu bir toplum, daima ilerlemeye ve gelişmeye açıktır.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog