Çocuklarımız, aziz ve kadim kültürün aktarıcıları konumundaki en değerli varlıklarımızdır. Onları sağlıklı, sıhhatli, güvenli ve yaşama hakkıyla dolu bir dünyada/toplumda var olmalarını sağlamak; bilinçli, köklerine ve değerlerine bağlı, insanına ve insanlığa yararlı bir fert olarak yetiştirilmesi sadece ailelerin görevi olmayıp en büyük koruyucu ve eğitimci olarak devletin de görevidir. Yanlış anlaşılmasın diye hemen başta söyleyeyim; devlet ve kurumlar görevlerini yerine getirmiyor demiyorum ve diyemem de. Çünkü yapılmaktadır. İnkâr etmek nankörlüktür. Lakin yapılacak olan şeylerin, yeni eklemelerle bir an önce mevcut olan durumu sağlamlaştırmasını elzem görmekteyiz.
Bu bağlamda, bu satırlarda, köşemde, benliğimin ve ruhumun en derinliklerinden gelerek Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) vekilleri ve tüm siyasilerimize çağrımızı yapmak istiyorum. “Çocuklarımız Kırmızı Çizgimizdir” ve çocuklarımızı korumak, onları geleceğe en iyi şekilde hazırlamak için gerekli önlemlerin alınması ve etkili çözüm yollarının asla taviz vermeden uygulanması adımlarının atılmasını bekliyoruz.
Çocuklarımız, Tehditler ve Riskler
Bugün, çocuklarımız birçok farklı tehdit ve riskle karşı karşıya kalmaktadır. Bu tehditler hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı tehdit eden faktörler arasındadır. Çocuk istismarı, zorbalık, şiddet uygulamaları, çocuk işçiliği, sosyal medya ve internet üzerindeki kötüye kullanımlar, eğitimin ve eğitim programlarının sahada tam yansıyamaması/uygulanamayışı, kötü beslenme ve her döndüğü her gördüğü yerdeki şahit olduğu/maruz kaldığı psikolojik sorunlar gibi unsurlar, çocuklarımızın sağlıklı bir birey olarak gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bu risklere karşı hem bireysel hem de kurumsal düzeyde etkili ve kararlı çözümler üretilmelidir.
Cinsel ve Fiziksel İstismara Kararlı Bir Şekilde “DUR” Demek
Çocuklarımıza yönelik fiziksel ve cinsel istismarlar, sadece ülkemizin değil tüm dünyanın içinde kaldığı küresel bir sorundur. Her ne kadar yasal düzenlemeler ve yaptırımlar bu konuda önemli adımlar atmış olsa da bu iğrenç suçların önüne geçmek için kat’i surette daha güçlü bir toplumsal bilinç/uyanıklık ve koruyucu mekanizmalar geliştirilmelidir. İşte ilk olarak, bu çerçevede, ailelerin çocuklarını koruma becerilerini arttırmak için eğitim ve farkındalık programları yaygınlaştırılmalıdır. Bunu da en rahat olarak devlet televizyonlarında eğiten, öğreten, koruyan ve geliştiren programlar hazırlamak ve ailenin bütünlüğünü bozan programlara “dur” diyerek yapmaya başlayabiliriz.
(1)
Şiddet ve Zorbalığa Sıkı Tedbir
Bir eğitimci olarak okullarda ve sosyal çevrede çocuklarımızın karşılaştığı şiddet ve zorbalıklar, çocuklarımızın hem psikolojik sağlığını hem de akademik başarısını olumsuz etkileyen önemli sorunlardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda daha sert yasal düzenlemeler yapılmalı
(2)
okullarda zorbalıkla mücadele programları çok daha aktif olarak hayata geçirilmelidir.
(3)
Özellikle, eğitimcilerin ve velilerin bu konuda daha bilinçli ve proaktif olmaları sağlanmak için zorunlu eğitimler getirilmelidir.
(4)
Teknolojiyi Baş Belası, Dijital Mecraları Tehdit Olmaktan Çıkartmak
Teknolojinin kullanımı ile insanlar vezir de olabilir rezil de. Teknoloji ve dijitalleşmenin tüm dünyada hızla yaygınlaştığı günümüzde, toplum olarak topyekûn her bir yetkili/ebeveyn/eğitimciler olarak çocuklarımızı internet ve sosyal medyada çeşitli tehditlerle karşı karşıya kalmaktan kurtarmalıyız. Siber zorbalıklar, zararlı içeriklerle birlikte gizlilik ve kişilik haklarının ihlalleri gibi konular, çocukların güvenliğini tehlikeye sokmaktadır. Bu noktada, çocukların internet kullanımına yönelik daha sıkı kontroller ve filtrelemeler yapılmalı, aileler bu konuda bilgilendirilmelidir. Ayrıca bunu ihlale kalkan kimseleri de caydırıcı yasalarla durdurmanın yollarını açmalıyız.
(5)
En Kararlı Adımlarla Eğitim ve Gelişimde İlkeli Programlar Yürütmek
Çocuklarımızın gelecekte bilinçli, sorumlu ve donanımlı bireyler olarak yetişmeleri için eğitim sistemimizin bulunduğu noktadan daha ileriye gidebilmesi için güçlendirilmesi gerekmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanarak çocuklarımıza yeteneklerine ve ilgi alanlarına uygun bir eğitim sistemi oluşturmalıyız.
(6)
Bunu ilköğretim öncesi basamaklardan başlayarak sonrasındaki tüm basamaklarda ve alanlarda, toplumsal ve bireysel bilincin yükseltildiği eğitim modellerini geniş bir uzman konsensusuyla, çalıştaylarla hayata geçirilmelidir.
(7)
Çocukluk Eğitiminde “Erken Çocukluk Eğitiminin” Benimsenmesi
Bilişsel alanlarda yapılan bilimsel araştırmalar, erken çocukluk döneminde verilen/verilecek eğitimin, çocukların bilişsel ve sosyal gelişiminde büyük rol oynadığını/oynayacağını göstermektedir. Bu sebepledir ki güçlü devletimizin destekleriyle erken çocukluk eğitimi programlarının, eğitim ortamlarının ve bu alandaki eğitimli/nitelikli uzmanların görev aldığı merkezlerin sayılarını fazlalaştırarak yaygınlaşması sağlanmalıdır.
(8)
Eğitimin Her Alanında Eksiksiz Psikolojik Destek
Çocuklarımızı sadece akademik başarılara odaklanmaları yerine, onların ruh sağlıklarını ve kişisel gelişimlerini sağlayacak ve destekleyecek önlemlere yönelmeliyiz. Okullarda psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetleri, evrak içinde boğulmaya mahal vermeden, çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu psikolojik destekler sağlanmalıdır.
(9)
Sıraladığımız bu şeyleri daha derli toplu olarak bir başka formatta da şöyle dile getirebiliriz ve vekillerimizin, bakanlıklarımızın, siyaset ve ideolojileri bir kenara bırakarak “Çocuklarımız Kırmızı Çizgimizdir” diyerek iyileştirilmelerini sağlayabiliriz.
BUYURUN! İŞTE SİZE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ VE POLİTİKA TAVSİYELERİMİZ
1. KORUYUCU YASAL DÜZENLEMELER YAPILMALI/İYİLEŞTİRİLMEK
Bir an önce, özellikle çocuk istismarı ve zorbalık gibi suçlara karşı çok daha ağır cezalar içeren yasal düzenlemeler yapılmalı; yapılan/yapılabilecek caniliklerin engellenmesi ve bir daha kimsenin aklından bile geçirmemesi için önleyici tedbirler alınmalı ve istisnalara, af detaylarına girmeden uygulanmalıdır.
2.FARKINDALIĞI VE EĞİTİMİ CANLI TUTAN KAMPANYALARI YILIN TAMAMINA YAYMAK
Ailelerin ve çocukların bilinçlendirilmesi amacıyla çok kapsamlı farkındalık ve eğitim kampanyaları düzenlenmelidir. Çocuk hakları ve güvenliği konusunda toplumsal bilinçlendirme kampanyalarının yılın her güne yayılan program/programlarla katlana katlana devam ettirilmelidir.
3.ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNE YATIRIMI İHMAL ETMEME
Erken çocukluk eğitimine yapılan yatırımlar artırılmalı, kırsal ve dezavantajlı bölgelerde eğitim olanakları genişletilmelidir. Kırsal alanlarda mevsimlik işçi olarak çalışan ailelerin oldukları yerlere, sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı halkımızın oldukları yerlere bu hizmeti eksiksiz olarak götürmemiz gerekmektedir. Çünkü insanı yaşatırsak devletin de yaşamasına vesile oluruz.
4.TEKNOLOJİK GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİN EN ÜST SEVİYEDE ALINMASINI SAĞLAMAK
Adeta teknolojinin içine doğan çocuklarımızın internet ve sosyal medya kullanımlarına dair sıkı kanuni düzenlemeler yapılmalı/getirilmelidir. Ayrıca ebeveynlere/aile büyüklerine, çocuklarını dijital dünyadaki sapkınlıklar/yanlışlıklar ve tehlikelerden korumaları için gerekirse zorunlu eğitimler verilmelidir.
5.PSİKOLOJİK DESTEK PROGRAMLARI
Başta okullarımızda olmak üzere aslında tüm çalışma alanlarındaki fertler için psikolojik destek programları oluşturulmalı/geliştirilmeli/yaygınlaştırılmalı ve böylece de çocuklarımızın hem akademik hem de sosyal gelişimlerini destekleyip sürdürebilirliği sağlanmalıdır.
Nihayetinde değerli vekillerim, kıymetli yetkililer, saygıdeğer eğitimciler ve toplumun bu konuyla ilgili her bir makamı/ferdi! Çocuklarımız, ülkemizin geleceğini inşa edecek nesillerdir. Onların sağlıklı, güvenli ve nitelikli bireyler olarak yetişmesi için gereken tüm adımlar hızla atılmalıdır. Bu sorumluluktan ve gelişimini sağlamaktan kaçmamak sadece ailelerin değil, devletin ve toplumun da sorumluluğudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi vekillerini ve ideoloji ayrımına girmeden tüm siyasilerimizi, bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını ve mevcut politikaların daha da geliştirilmesi için harekete geçmeye davet ediyoruz.
“Çocuklarımız kırmızı çizgimizdir, onları korumak ise hepimizin asli görevidir.”
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog