Esenler Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü tarafından edebiyat dünyasının önemli isimlerini meraklılarıyla buluşturan “Edebiyat Durağı” programı şair ve yazar İbrahim Tenekeci’yi ağırladı. Edebiyatla tanışma hikâyesini anlatan Tenekeci, ilk şiirini 18 yaşında kaleme aldığını söyleyerek “Şiir yazarak reşit oldum” dedi.
“Edebiyat Durağı”nın bu ayki konuğu şair ve yazar İbrahim Tenekeci oldu. Esenler Belediyesi’nin kültür sanat etkinlikleri kapsamında meraklılarıyla buluşan Tenekeci, gazeteci- yazar Mehmet Nuri Yardım’ın sorularını yanıtladı. Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşen programda Tenekeci, edebiyatla tanışma hikâyesini anlatarak dergiciliğe dair pek çok konuyu ele aldı.
İlk şiirini 18 yaşında yazdığını söyleyen İbrahim Tenekeci, “Şiir yayınlayarak reşit oldum diyebilirim. 88 yılında şiirim yayımlandı. O yıldan bu yana da bir şekilde yazmaya ve yayınlamaya devam ediyorum. Şu an 55 yaşındayım ve Allah’a şükür hala yazıyorum. 90’ların başında manevi iklim vardı. Bu iklim bugün maalesef pek yok. İsmet Özel, Sezai Karakoç, Mustafa Kutlu, İsmail Kara, Ahmet Kabaklı gibi çok kuvvetli edebi isimler vardı o dönem. Tam manasıyla bir siyasi iklim vardı. Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan… Ben bu üç iklimi birden teneffüs ettim. Bunun da getirdiği avantajlar oldu. Sosyal medya yoktu, yanlışıyla, doğrusuyla gerçek hayat vardı. Şu anda hem gerçek hayat var hem sanal hayat var” dedi.
Müslümanların 90’ların başında iyi bir jenerasyon kazandığını ifade eden Tenekeci, “Balkanlarda Aliya İzzetbegoviç, Kafkaslarda Cevher Dudayev, Filistin’de Ahmet Yasin, Türkiye’de Necmettin Erbakan gibi gerçekten çok iyi bir siyasi jenerasyon yakalanmıştı. O jenerasyon bir şey yapabilirdi ama buna imkan tanımadılar. Orada gerçekten çok büyük çabalar ve çok büyük emekler vardı. Hepimiz 28 Şubat sürecini yaşadık. Kuvvetli bir medyamız olsaydı bunları yaşamazdık. Mesela iftira attıkları bir haberi yalanlayamadık. Burada medyanın önemi ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.
Dergiciliğe dair görüşlerini paylaşan Tenekeci, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dergicilik çok keyifli bir o kadar da zor ve üzücü. Maalesef seçme makamındasınız. 20 tane yazı geliyor, bir tanesini yayınlıyorsunuz. Dolayısıyla bir kişiye evet diyorsunuz, diğerlerine hayır diyorsunuz. Biz şairler, öykücüler çok da mutlu insanlar değilizdir. Kimisi yerini beğenmez. Bir memnun etme çabası da olur. Dolayısıyla dergicilik zor bir şey. Öbür taraftan da o sayı matbaadan çıkıp elinize geldiğinde tüm yorgunluklar geçer. Dergi çıktıktan sonra da yazılarının dergide yer almadığını söyleyen yazarların mesajlarıyla karşılaşıyorum. Dergilerimizde milleti ve ümmeti ilgilendiren her şey bizi de alakadar etti. Filistin meselesi, Suriye, Karabağ… Sadece birtakım şiirler yazıp geri çekilmedik, hep ön cephede olduk.”
Katılımcılardan gelen bir soru üzerine hayret ve şaşırmakla ilgili görüşlerini dile getiren Tenekeci, “Şaşırmak ve hayret biraz mizaç ve fıtratla ilgili. Ben bir ağacı görmek için saatlerce yolumu uzatabilirim. Bu ağacın her mevsimini görmek isterim. Her sene bunu ilk defa görüyormuş gibi yapabilirim. Bu benim mizacımla ilgili. Bu çok kıymetli bir duygu edebiyatçı için. O hayreti kaybettiğimiz zaman hayatımız da çok sıradanlaşıyor” şeklinde konuştu.