Adıyamanlılar Vakfı Ankara Şubesi 7 ay boyunca sürecek olan aylık Konferans programlarının startını verdi.
Tarihi Hamamönü semtinde bulunan Ulucanlar Cezaevi Müzesinin “Mahkum Yemekhanesi” adlı konferans salonunda “İlim, Alim; Alem, Muallim İlişkisi” adlı ilk konferansını gerçekleştirildi. Konferansa Ankara’da okuyan Adıyamanlı öğrenciler ve Ankara’da ikamet eden Adıyamanlılar katıldı.
Sunuculuğunu Başkan Yardımcısı Sıtkı Küçükaslan’ın yaptığı konferansın açılış konuşmasını Adıyamanlılar Vakfı Ankara Şubesi Başkanı Hüseyin Duran gerçekleştirdi.
Şube Başkanı Hüseyin Duran, kadim bir vakıf medeniyetinin mirasçıları olarak, bu emanete layıkıyla sahip çıkmaya ve yaşatmaya devam edeceklerini belirterek, ”Bu anlamda başlattığımız eğitim seferberliğinin bir parçası olan bu konferans dizilerinde temel değerlerimiz üzerinde duracağız. Aynı zamanda bu konferanslar vesilesi ile Ankara’da bulunan hemşehrilerimiz ve öğrenci kardeşlerimizle buluşma şansı yakalayacağız. Adıyamanlılar Vakfı olarak Eğitime desteğimiz güçlenerek sürecektir.” ifadelerini kullandı.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Dr. Uğur Elaman, zaman ve mekânın eğitim üzerindeki etkisine vurgu yaptı
Hemşeri vakıflarının birlik ve beraberlik üzerinde çok etkili olduğunu anlatan Elaman, insanın eşrefi mahlukat olduğu, düşünen, algılayan bir varlık olarak bu türün diğer canlılardan en büyük farkının ilimle gerçekleştiğini vurguladı.
Dr. Elaman sözlerini şöyle sürdürdü:
“İslam kültüründe eğitim çok önemli. İlk gidilen yerlerde önce ev değil mektep, medrese gibi eğitim kurumları yapılırdı. Örnek olarak Peygamber efendimiz kendisine ev yapmadan önce mescit inşa etti. İslam toplumlarının bu harikulade eylemine karşılık Batı toplumları tam tersi durum sergilemişlerdir. İslam döneminde hiçbir zaman, hangi din, kültür ve düşüncede olursa olsun, ilim adamları ve âlimler cezalandırılmadı ve öldürülmedi. Kitaplar yakılmadı ve kütüphaneler yıkılmadı. Ancak Batı toplumları tam tersine gittikleri yerlerde eğer beyinleri ve kalpleri şekillendiremiyorsa öncelikle kitapları yakma ve kütüphaneleri yıkma yoluna gitmiştir. 1992 yılında Bosna savaşı sırasında ulusal ve üniversite kütüphanesinde 1 milyon 500 bin cilt kitap yakmışlardır. Irak savaşında ise ilk önce ulusal arşiv ve kütüphanesini yakmışlardır. Gençlerimizin muhakkak bir sanat dalıyla uğraşı olsun. Kendi kültürümüzü eğer ilerletemiyorsak yok olmuşuz demektir. Sadece bilim kurgu, popüler kitapları okumamalı felsefi ve düşünce kitaplarını da okumalıyız.”
Üniversite öğrencilerinin sadece bölüm okumak için okumaması gerektiğini vurgulayan Elaman, “Üniversite öğrencisi son sınıfa geldiğinde en az iki yabancı dil bilmiyorsa ailesinden ve toplumdan özür dilemelidir.” dedi.
Programın ardından konuklara çiğ köfte ikramı yapıldı ve toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.