Yaşadıkça neler görüyor neler duyuyoruz. Vallahi ne yalan söyleyeyim bazen hafsam almıyor. Çok etkileniyor ve günlerce aklımdan çıkmıyor görüp duyduklarım. “Ya arkadaş insan bu kadar da mı düşer” dediğimiz olaylar bile daha sonra karşılaştığımız ya da duyduğumuz olaylar karşısında hafif kalıyor.
Geçmiş zamanda insanlar arasında neler yaşandı, insanları el etek öptüren şeyler nelerdi tam olarak bilmiyoruz. Lakin gerek dünya tarihi kaynaklarında gerek İslam tarihi kaynaklarında gerekse de kendi tarihi kaynaklarımıza baktığımızda ihanete, hırsızlığa, nefissizliğe, namusuzluğa, adaletsizliğe, zalimliğe, doyumsuzluğa sebep olan şeylerin başında “menfaat” elde etme gelir. Yani “yapmam, etmem, asla taviz vermem, kesinlikle olmaz” diye söylediğin şeyleri yaptıran gücün (!) maalesef maddi çıkar ve menfaatler olduğunu görüyoruz. Daha da açığı; para/statü/koltuk karşısında eğilen adam haksızlığa sessiz, vurulan şamara elsiz, hakaretlere dilsiz olup çıkar. Efendim 2023’ün dünyası yani modern dünyanın (sözde) esirleri işte tam da bu tip insanlardır. Yani biri bir masaya oturtur, biri eline üç kuruş verir, biri yüksek sesle seni pohpohlar ve benzeri şeyleri yapar. Sen de bunların karşısında da ne yaparsın? Bulunduğun yere, yaşına-başına, başka bilmem nelere gebe kalacak bir kişilikte isen, ahan orada silindiğinin fotoğraf pozunu vermişsin demektir.
Bakın aşağıda okuyup da sizinle paylaşmak istediğim alıntı bu anlattıklarıma çok şahane bir örnektir. Allâh bizleri operasyonlara piyon, tezgâh üstünde batan geminin malı, kapı önüne atılan bir dilim ekmeğe tamah eden kullardan eylemesin. Eliyle, kalbiyle, kişiliği ve benliğiyle dikelmeden dimdik hayat sürenlerden eylesin.
Alıntı şöyle: “Hindistan’ın İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda bir İngiliz subayı hiçbir neden olmaksızın halktan bir Hintliye sertçe bir tokat atar. Hintli adam hemen bir yumrukla subayı yere serer. Bu karşılığı beklemeyen subay hem korkar hem de sinirlenir. Tek başına bir şey yapamayacağını bildiğinden yardım almak için bölüğe gider. Nasıl olur da sıradan bir Hintli İngiliz Kraliyet subayına vurmaya cüret edebilir. Subay, generalin yanına gidip olayı anlatır ve kendisinden asker talep eder. General onu dinledikten sonra onu bir odaya götürür. Bir kasadan 50.000 Rupi çıkarıp subaya verir ve şöyle der:
– Bu parayı bugün sana tokat atan Hintliye ver ve ondan özür dile!
Bunu duyan İngiliz subay sinirlenir ve der ki:
– Zavallı bir Hintli, İngiltere Kraliyet subayına vurup hakaret edecek ve karşılığında ondan özür mü dileyeceğim?
General sertçe:
– Bu bir emirdir. Soru sormaksızın itaat edeceksin…! Der ve subay çaresizce parayı alır, götürüp Hintli adama vererek özür diler.
Hintli adam o zamanın parasıyla yarı servet olan parayı görünce çok sevinir. Onunla ev, araba vs. alır. Bir süre sonra da bu Hintli tanınan tüccarlar arasına girer. Aylar geçer. Bir gün general tokat yiyen subayı çağırır:
– Zamanında sana tokat atan Hintliyi hatırlıyor musun?
Subay:
– Unutmam mümkün mü efendim.
General:
-Şimdi intikamını alma vaktidir. Ona kalabalık bir topluluğun içinde vur. Herkes görsün.
Subay itiraz ederek:
– Bu Hintli kimsesiz iken ona vurmama izin vermediniz. Şu an şehrin tanınan, önemli kişilerinden biri olmuşken mi vurmamı istiyorsunuz? Ona vurur vurmaz etrafındakiler bana saldırırlar efendim der.
General kendinden emin bir şekilde:
– Endişelenecek bir şey yok.
Sana dediğimi yap. Git ona vur, gel!
İngiliz subay Hintli adamın mağazasına gider. Hintlinin adamları ve kalabalık müşterisi de orada bulunmaktadır. İngiliz subay bir şey demeksizin öyle bir vurur ki, adam düşüp yere kapaklanır. Hintli adam hiçbir karşılık vermediği gibi düştüğü yerden de kalkmaz. İşin garip tarafı subayın yüzüne dahi bakmaya cesaret edemez. Karşılık görmeyen subay hayretler içerisinde kalır. İntikam almanın verdiği sevinçle oradan ayrılıp generalin yanına gelir.
General:
– Seni hem sevinçli ve hem de hayretler içerisinde görüyorum.
Subay:
– Evet efendim. O Hintli İlk seferinde kimsesiz iken ona vurduğumda sessiz kalmayıp daha sert bir şekilde bana vurdu. Ama bugün mal, makam sahibi iken ona vurduğumda karşılık vermek bir yana, bana bir söz dahi edemedi.
General:
– İlk sefer ona vurduğunda izzeti nefsi vardı ve bunu en büyük sermayesi bilirdi. Onu korumak için sana karşılık verdi. Ama ikinci seferde İZZETİ NEFSİNİ PARAYA SATTI. Menfaati tehlikeye girer diye sana karşılık vermeye korktu. Onun için kendini savunamadı.
Yani anlayacağınız çıkarı için izzeti nefsini, onurunu satmamak çok büyük bir kişilik emaresidir.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog