ALLÂH’A ÎMÂN
Hiçbir şeye benzemeyen, bir mekânda veya bütün mekânlarda olmaktan münezzeh olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allâh’a hamd; Peygamberimiz Muhammed’e ﷺ, âline ve ashabına salât ve selâm olsun.
Yazıma başlamadan önce, Peygamber Efendimizin ümmetinin; bizim ümmetimizin ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’mızın bulunduğu kutsal şehrimiz Kudüs üzerinde oynanan oyunları şiddetle kınıyorum. Bilinmelidir ki; Mescid-i Aksa, nasıl ki Adem Peygamber tarafından inşâ edilip, o zaman Müslümanların ilk mabedlerinden olmuşsa, bugün de aynı şekilde Müslümanların mabedidir, onurudur. Kudüs Müslümanlarındır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır…
Günümüzde, Ehl-i Sünnet VelCemaat’ın inanç esaslarını doğru bir şekilde ele alan ve korunup yayılması için yeterince gayret eden ilim ehli çok azdır. Peygamber Efendimizinﷺ şu Hadîs-i Şerîf-i bugünü işaret etmektedir; “Ümmetimin üzerine öyle bir gün gelecek ki; âlimler azalacak, ilmi iddia edenler ise çok olacaktır.”
Gücümüz yettiğince bu sütundan Peygamber Efendimizin ﷺve Sahabe Efendilerimizin inancını yaymaya çalışmalıyız. Şüphesiz ki ilmin en faziletlisi ve en önemlisi Akâid (Kelâm) İlmidir. Bu ilim; öncelikle Allâh’a imânı kapsar, yani Allâh’a lâyık olan sıfatları bildirir ve Allâh’ı, noksan olan sıfatlardan tenzih etmeyi öğretir. İmâmMâturîdî ve İmâmEş’arî’nin kayda aldıkları ve Peygamberimizden ﷺ silsile ile gelen bu ilmin esaslarını bir nebze olsa dahi bu yazımda paylaşmaya çalışacağım. Allâh-u Teâlâ’nın bilinmesi farz-ı ayn (her mükellefin bilmekle sorumlu olduğu) olan sıfatlarını ele alacağım.
İslâm âlimleri, Allâh-u Teâlâ’nın bu sıfatlarının, lafız veya mânâ olarak Kur’ân-ı Kerîm veya Hadîs-i Şerîf’lerde çokça zikredilmesinden dolayı, bilinmesinin farz-ıayn olduğunu söylemişlerdir. Allâh-u Teâlâ’nın bilinmesi farz-ı ayn olan sıfatları şunlardır:
1-El-Vucûd: Allâh vardır, varlığında hiç şüphe yoktur. Allâh’ın varlığı kendi Zâtındandır ve varlığının başlangıcı yoktur. Hiçbir kitap yazarsız, hiçbir bina mimarsız olamayacağı gibi, bu âlem de kendiliğinden var olamaz; yani bir yaratanı vardır, O da Allâh-u Teâlâ’dır. Bu âlem Allâh’ın varlığına delildir
2-El-Vahdâniyyeh: Allâh-u Teâlâ; Zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde tektir. Ortağı yoktur. İbadete lâyık olan sadece Allâh’tır.
3-El-Kıdem: Allâh’ın varlığının başlangıcının olmaması demektir. Varlığın başlangıcı, bir zaman mefhumudur. Allâh ise ezelî olup zâtı ile vardır. Allâh var iken zaman, aydınlık, karanlık, yerler, gökler kısacası hiçbir şey yoktu. Allâh’tan başka her şeyin var oluşunun bir başlangıcı, zamanı vardır. Allâh’ın başlangıcının olması imkansızdır.
4-El-Bekâ: Allâh-u Teâlâ’nın varlığının sonunun olmaması, varlığının ebedî olması demektir. Allâh, hem kadîm, hem ezelî, hem de bâkî ve ebedîdir. Varlığı ezelî olanın, sonunun olması düşünülemez; bu imkânsızdır.
5-El-Kıyâm-u Binnefs: Allâh-u Teâlâ’nın hiçbir şeye ihtiyacı olmaksızın zâtı ile var olması demektir. Allâh’tan başka her şey mahlûktur (yaratılmış) ve bir yaratana muhtaçtır. Allâh ise kendi zâtı ile var olup, hiçbir şeye muhtaç değildir. Zîra,muhtaç olan İlâh olamaz.
6-El-Kudrah: Allâh-u Teâlâ’nın varlıklar üzerinde İrade etmesi; varolması aklen mümkün olan her şeyi yapmaya ve yaratmaya kâdir olması demektir. Allâh’ın Kudret sıfatı, olması aklen mümkün olmayan şeylerle (Allâh’ın bir ortağının olması gibi imkânsız olan şeylerle) alâkalı değildir. Ateistler diyorlar ki: “Her şeye kâdir olan Allâh, kendisi gibi bir ilâh yaratabilir mi?” veya “Allâh şu bardağın içine girebilir mi?” Allâh-u Teâlâ’nın sıfatlarına zıt olan bu ve benzeri sorulara kişi “Evet” derse, Allâh’a eş koşmuş olur, “Hayır” derse, âciz kılmış olur veya “Bilmiyorum” derse, şüpheye düşmüş olur ki, bu üç cevap da kişinin imanını kaybetmesine sebep olur. Bu sebeple insanlardan gelebilecek bu gibi sorulara: “Allâh için böyle bir yakıştırma imkânsızdır.” deriz.
7- El-İrâdeh: Allâh-u Teâlâ’nın, dilediği şeyi dilediği anda yaratması demektir. Allâh’ın dilediği şey muhakkak olur, dilemediği ise kesinlikle olmaz. Allâh’ınİrâdesi de diğer sıfatları gibi ezelîdir ve kesinlikle değişmez.
Bazı insanlar diyorlar ki; “Allâh yazdıysa bozsun” veya “Allâh’ım; beni fakirlerden yazdıysan sil, zenginlerden yaz.” Bu sözlerde de, Allâh’a,İrâdesinin (dileğinin) değişmesini nisbetetme vardır. Bu nedenle de bu sözleri söyleyenler Allâh bizleri korusun, imanlarını zedelemişlerdir.
8-El-İlm:Allâh’ın her şeyi bilmesi demektir. Allâh-u Teâlâ ezelî İlmi ile her şeyi bilir. İlminde artma veya eksilme imkânsızdır (olmaz). Çünkü artma veya eksilme değişkenlik ifade eder; değişkenlik ise mahlûk sıfatıdır. Rabbimiz bunların hepsinden münezzehtir. Allâh-u Teâlâ geçmişte olanı, şu anda olanı, gelecekte olacak olanları, olmayan bir şey eğer olsaydı, onun da nasıl olacağını eksiksiz ve tam olarak bilir.
9-Es-Semi’: Allâh-u Teâlâ, her şeyi işitendir. Allâh’ın işitmesi yaratılmışların işitmesi gibi değildir. Mahlûkâtın işitmesi kulak iledir ve Allâh’ın yaratmasıyla olur. Allâh’ın işitmesi kulak ile değildir, hiçbir organa ihtiyacı olmadan işitir.
10-El-Basar: Allâh-u Teâlâ her şeyi görendir. Allâh’ın görmesi yaratılmışların görmesi gibi değildir. Allâh, bir organa ihtiyacı olmaksızın her şeyi görür, O’nun görmesine hiçbir şey engel olamaz.
11-El- Hayât:Allâh’ınhayât ile mevsuf olması demektir. Allâh, ezelî ve ebedî hayat ile vasıflıdır. Allâh hiçbir şeye muhtaç değildir. Allâh’ın hayatı mahlukâtın hayatına benzemez. Dolayısı ile Allâh’ın hayatı; rûh, et, kemik, kan ve ilik ile değildir. Allâh için ölüm, yani fani olmak imkânsızdır.
12- El-Kelâm:Allâh’ın kelâmı ezelî ve ebedîdir; başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Allâh’ın kelâmı, harf, ses ve Arapça, Türkçe, İngilizce gibi lisanlarla değildir. İnsanların kelâmı harflerden oluşur. Bir harf başlar biter, diğeri başlar biter ve böyle devam eder; yani duraklama ve başlama vardır. Harfler seslerden oluşur. Ses; organların birbirine çarpması, titreşim ve havanın taşıması ile açığa çıkar. Allâh’ın kelâmı böyle değildir. Çünkü Allâh; cisim değildir ve organlardan münezzehtir. Bazıları Mi’râc’ı anlatırken diyorlar ki: “Allâh Peygamberimiz Muhammed’e ﷺ, Ebû Bekir’in sesi ile seslendi”. Bu sözde, Allâh-u Teâlâ’nın Kelâm’ınımahlûkâtın kelâmına benzetme olduğundan dolayı kişinin imanını zedeler.
13- El-MuħâlefetunLilHavâdis: Allâh hiçbir şeye benzemez. Allâh hiçbir yaratılmışın sıfatı ile vasfedilmez.
Eş-Şûrâsûresinin 11. Âyet-i Kerîme’sinin mânâsı şöyledir; “ O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.”
İmâm Ebu Hanîfe; El-Fıkhu’lEbsat adlı kitabında, “Kim Allâh’ı yaratılmışlara has olan sıfatlardan bir sıfatla vasıflandırırsa Müslüman değildir” demiştir.
O halde bizler Allâh-u Teâlâ’nın, bilinmesi farz-ı ayn olan bu sıfatlarının mânâlarını çok iyi öğrenmeliyiz. Ancak bu şekilde Allâh’ıZâtına yakışmayan sıfatlardan tenzîh edebilir ve imânımızı muhafaza edebiliriz.
Allâh’ım, bizlere farz olan ilmi öğrenmeyi nasip et ve bizleri Mü’minler olarak vefât ettir.