11.08.2005 Tarihinde Hakk’ın Rahmetine Kavuşan Babacanım Aydın CAN Hatırasına ve Tüm Babalara İthafen…
Baba, ömrümüzün en vazgeçilmez yanlarındandır. En az anne kadar değerlidir. Her ne kadar toplumumuzda gölgesi ağır, sevgisi mesafeli olsa bile bakışlarında şefkat, davranışlarında sıcaklık, özverisinde çağlayanlar ve himayesinde koca çınar gölgeleri olan kimselerdir.
Onların yürekleri üşümez. Saçlarına ve sakallarına karlar yağmaz. Yalancı mevsimlerde asla kızıl kıyamete yakalanmazlar. Ağladıklarında bile gözyaşlarını göremeyiz. Babalar, masallarımızın baş kahramanlarıdır. Onlar, saklambaç oyunlarında bizler yorulmayalım diye saklanamayanlardır.
Babalar, bulutlar arasından sevgi yağmuru gibi yağarlar ama yine de üzülmeyelim diye gürlemezler. Onlar bize gökkuşağı olurlar. Gülerek gökkuşağının altından geçelim diye bize hep oyun bahçesi olurlar. Kırışık yüzleri ve nasırlı elleriyle bitmeyecek olan baş rol kahramanlarımızdırlar. Babalarımız, yokluklarında, gittiklerinde ve gelemeyecek oluşlarında hep kendilerini bekletenlerdir. Yılların yorgunluğunuyüklenseler bile bakışlarındaki gülümsemeleriyle bize kol kanat olanlardır.
“Baba olunca anlarsın!” sözüyle başlayanileri görüşlülüğün, anlamlandırmanın, yüreğe dokunup da her mevsimi bahar yaşatma mücadelesinin başkomutanıdır baba. Babalarımız her düştüğümüzde kalkmak için el uzatan kurtarıcımızdırlar. Dilini yüreğine bağlayarak benliğini önümüze seren bir özlem yumağıdır. Karanlıklarda en çok özlenendir.“Takma, her şey geçecek ve yine güleceksin, toparlanacaksın, yapacaksın” diyerek bize kutup yıldızıdır onlar.
Sofralarımızda ağız tadımızdır. Gidişiyle yüreklere yangın salan, dizinin dibindeyken de dünyaya meydan okutan birer cengaverdirler. Lokmalarıyla bizi büyütendir. Bitmeyen filmlerin senaryosunda hafızalara kazınanlardır. Tınıların en sızı veren yanlarıdır. Ak-u pak olan yaşamlara göğüs geren ve dağ gibi duran Anadolu’dur baba. Kum saatinin geri saymayan yanıdır. Ayrılığı en zor olan soluklardandır. Gidişleriyle yüreklere en zor beklemeleri bile öğretenlerdir. Dönülmez olanların her anda yaşayanlarıdır. Yokluğu asırlara bedel olanlardır.
Baba giderse ömrünün yarısı gider. Nehirleri akar bırakır da gider. Gidişiyle “başı dumanlı dağlar” gider. Dağlanan yüreklerde bitmeyen çocukluk yanlarımız gider. Ardından “bana bir bayram yaşatın içinde babam olsun” haykırışlarımızı bırakıp da gidenlerdir onlar. Resimlerle avunduğumuz ve hayallerimizde hep yaşattığımız renkli hülyalarımız kalır avuçlarımızda. Dilinde sadece “baba” diye bir kelime bırakmaz. Adeta duygularında yer tutan bir şiir antolojisi olup da gider.
“Babam yanımda olsaydı” deyip durursun. Kim sana posta koyabilirdi ki o varken. Etiyle kemiğiyle, ruhu ve benliğiyle birer siperdir bize. Varlığıyla kıymet bilemediğimiz, yokluğuyla çığ altında kaldığımız hayat çizgimizdir. İstemeden de olsa aklımıza hep düşenimizdir. Acısını bir yere sığdıramadığımızdır ve hüznünü bir yere yerleştiremediğimizdir. Çocukken yaralarımızı üfleyerek iyileştiren bir hekim misali baş ucumuzda bekleyen şifamızdır baba.
Sanki onlarsız hep gurbetlerdeyiz. Yapayalnız ve rüzgâr önünde çaresiziz. Özlemler diyarına yapılan yolculukların ilk duraklarıdır. “Babasının kızı”, “Babasının oğlu” diye iftihar ettiğimiz dillendirmelerimizdir. İki gözümüz iki çeşme olduğumuzda gözyaşlarımızı kurulayan yumuşak bir dokunuştur baba.
Ne kadar hüzün dolsalar da belli etmemeye çalışan, yokluğu hissettirmek istemeyen, “feda olsun” felsefesini öğretendir. “Daha yaşanacak çok şey varken” ansızın gidenlerdir. Varlığında olduğu gibi yokluğunda da dermanımızdır baba. Gözlerimizin önünde ölen, elleriyle morga koyup sonra da yıkayıp ellerimizle kefenlediğimiz ve kabre koyup üzerine avuçla toprak attığımız, gözyaşlarımızla kabrini suladığımızdır kırmızı bir gül misalidir baba.“Babalara kar yağmaz”, onlara kış gelmez, saçı sakalı buz tutmaz ve onların yaprakları hiç solmaz. Nereden mi biliyorum? Babamdan biliyorum. Ondan öğrendim. Dilini dilime, yüreğini yüreğime, ömrünü anıma bırakıp da gittiğinden biliyorum.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog