Sosyal medya denilen dikenleri çok fazla olan gonca gül mezarlığı tüm ihtişamıyla (!) hayatımızda olmayı ve bizimle yol almayı son sürat sürdürmektedir. Her yaştan kullanıcısı mevcut olarak dur durak bilmeden şelaleye doğru akıntı misali bir akış durmadan homurdana homurdana ilerliyor. Tatlı dilli bebelerini nazarlar önüne serip de devleri bile deviren kem bakışlara pozisyon veren, cahillikte yarışan ana babalardan torun torba sahibi olup da elinde tesbihi zikredip amel defterinin sağ kefesini doldurmak yerine boş beleş ve malayani işleri yaparak saçmalama rekortmenliğinde ilk sıraları kaybetmemek yarışında olan nene dedeler almış başını gidiyorlar. Hatta diyebiliriz ki bu mecraların en az bir tanesinde yer almayanı dövüyorlar sanki. Yani tehdit büyük! İster istemez çeşitli niyetlerle bu mecralara akan bizlere “ben sana mecburum bilemezsin” şiirini okutmakta ve yaşatmaktadırlar.
Günümüzde sosyal medya, özellikle gençler ve çocuklar arasında yaygın bir iletişim aracı haline gelmiştir. Ancak, sosyal medyanın bu popülerliği, gençlerin ve çocukların ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabileceği gerçeğini göz ardı etmemizi gerektirir. Bu durum, özellikle kişilik gelişimi üzerinde ciddi sonuçlar doğurabilir ve doğuruyor da zaten. Yaklaşık üç yıldır yaptığımız araştırmalar sonucunda sosyal medyanın gençler ve çocuklar üzerindeki kişilik bozuklukları üzerindeki etkilerini sizler, bizler ve hepimiz için araştırıp inceledik.
Sosyal medya, günümüzde özellikle gençler arasında yaygın bir iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Adeta bağımlılık noktasında varlığını damarlarda hissettirmektedir. Sürekli olarak sanal ortamda mevcut olmak, gençlerin ve çocukların kişilik gelişimi üzerinde olumsuz etkilere neden olmuştur. Ailelerden öğretmenlere, eşlerden patronlara, esnaflardan müşterilere varıncaya kadar bu bağımlılıkta dertli olmayana rastlamadık. Bu yazıda, özellikle sosyal medyanın gençler ve çocuklar üzerindeki kişilik bozuklukları üzerindeki potansiyel etkilerini birkaç ana başlık altında izaha çalışıp sizlere sunmaktayız:
Sosyal Medyanın Olumsuz Etkileri
Öz Benlikler Zarar Görüyor: Sosyal medya, gençler arasında popülerlik ve beğenilme aracı olarak algılanmaktadır. Her ne kadar eğlenceli (!) ve ilginç olayların yer aldığı videoları izlemek maksatlı başlangıçlar yapılmış olsa bile bu mecralarda bireylerin yaptıkları paylaşımların beğeni sayılarındaki dalgalanmaları veya aldıkları olumsuz yorumları, özellikle çocukların ve gençlerin benlik saygısını olumsuz etkilemektedir. Bu durumla birlikte kişilik bozukluklarından ruh sağlığının bozulmasına varıncaya kadar kötü sahneleri yaşatmaktadır. En küçük olumsuzlukları bile dağ gibi kabul eden çocuklar ve gençler alamadıkları beğeniler, tıklanmama stresleri ve olumsuz eleştirileri neticesinde “Mazhar Osmanlık” hale gelebilecek bir “benlik yitimini” yaşamaktadırlar.
Yalnızlığı Seçme ve İzolasyon Tercihiyle Gelen Ciddi Ruhsal Hastalıklar: Sürekli olarak sosyal medya üzerinde vakit geçirmek, gerçek dünya ile bağlantıyı azaltmaktadır. İnsan sesinden, sıcaklığından, gerçek tebessümünden ve etkileşiminden ziyade ekranların içinde yaşayan çocuklarımız ve gençlerimiz yalnızlığı en dip noktasına kadar hissetmesine ve izole olmasına neden olmaktadır. İçine düşülen bu yalnızlık duygusu, buna bağlı depresyon ve anksiyeti durumları, kaygı bozuklukları gibi ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir ve kişilik bozukluklarını tetikleyebilir. Gerçi ihtimal cümlesi kurdum ama hemen değiştirerek “tetikliyor” diyeyim.
Sahte Mükemmeliyetçilik ve Hasta Eden Karşılaştırma: Sosyal medya en çok “filtrelenmiş yüzler, bedenler, hayatlar” gibi sahteciliğin, suç işleme kompedanlıklarının bir numaralı iş birlikçi alanlarıdır. Sosyal medyadaki filtrelenmiş ve mükemmelleştirilmiş hayatlar, çocuklar ve gençler arasında gerçeklik algısını bozmaktadır. Duyarlı ana babaların kendilerine karşı sergiledikleri güzel ve özel tutumlarına karşı çocukların ve gençlerin kendi hayatlarını sürekli olarak başkalarıyla karşılaştırarak, sahte mükemmeliyetçilik duygusunu artırabilir ve kendine duyulan güvensizliği tetikleyerek zirvelerde (!) yaşayabilmektedirler. Tabi bu da kişilik bozukluklarını öyle bir besler ki adeta önü alınamayan dev olup çıkarlar.
Önerilen Çözümler
Sanal/Dijital Detoks Yapmalı ve Sağlam Bariyerler Döşemeliyiz: Gençlere, sosyal medyadan ara sıra uzaklaşma fırsatı sunan/oluşturulan sanal/dijital detoks uygulamaları tanıtılarak can kurtaracak bariyerler döşemeliyiz. Bu, çocukların ve gençlerin reel/gerçek dünya ile daha fazla bağlantı kurmalarına/esir düşmemelerine ve kendilerini daha iyi tanıyıp “gerçek kendisini” keşfedip tanımasına yardımcı olabilir.
Duygusal ve Ruhsal Destekler Sevdirilerek Yol Arkadaşı Olmaları Sağlanmalı: İnsanların biyolojik olduğu kadar duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarının olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Çocuk ve gençlerimizin birincil yaşam alanları olan okullarda ve ailelerde, duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarına odaklanan destek hizmetlerini en hassas şekilde sağlayabilip sevimli bir arkadaş edindirebiliriz. Bu gerçek ve sevimli arkadaşlar, çocuklarımızın ve gençlerimizin sosyal medyanın olumsuz etkileriyle başa çıkmalarında yardımcı olacaktır.
Evde-Okulda ve Hayatın Her Yanında Medya Okur-Yazarlığı Eğitimi Eksik Edilmemeli: Çocuklara ve gençlere, medyanın/sosyal medyanın gerçeklikten farklı olduğunu anlatan ve doğru mecrada/yatağında medya okur-yazarlığı becerilerini geliştirmeye, ilerletmeye yönelik çalışmalar yapıp eğitimler verilebilir. En kusursuz ve en gerçekçi olarak planlanıp yapılacak olan bu eğitimler çocukların ve gençlerin sosyal medyayı daha bilinçli, daha insani, daha akli ve vicdani bir şekilde kullanmalarını sağlayabilir.
Maneviyat ve Manevi Eğitimin Vazgeçilmezliğini Baş Köşeye Oturtmak: Aslında tüm yanlışların kazıları yapılıp temelinde neler olduğunu anlamaya/açıklamaya çalıştığımızda maneviyat eksikliği, hayata nefes olacak din ilminin yokluğunu ve yanlışlığını, insan suretini korkunç sıfatlarına yerleştiren şeytani mahlukların varlığı karşımıza çıkmaktadır. Hayatımızın yirmi dört saatini hem duygusal hem sözel hem fiili hem psikolojik hem sosyalliğin en asgarisinde değil en azamisinde yaşamakla, din ilmini öğretmek ve öğrenmekle ve de yaşamakla tüm zorlukların üstesinden gelebiliriz.
Sonuç
Anlayacağımız sosyal medya mecralarının çocuklarımız ve gençlerimiz üzerindeki kişilik bozukluğu etkileri ciddi bir endişe kaynağıdır. Ancak, gerekli ve uygun, yeterli ve kararlı önlemler alındığında, saydığımız ve sayamadığımız olumsuz etkilerin azaltılması gayet mümkündür. Çocukların ve gençlerin ruh sağlıklarını korumak için saydığımız tedbirlerle birlikte sosyal medyanın bilinçli bir şekilde kullanılması ve duygusal/psikolojik/reel destek sistemlerinin güçlendirilmesi için önemlidir. Böylece, sosyal medyanın olumlu yönlerinden yararlanırken olumsuz etkileri de en aza indirebiliriz.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog