Bilinçaltımız, farkında olmadığımız durumlarda bileirade dışı çalışan, yeri geldiğinde de bedenimizin genel ya da lokal çalışmalarına tesir ediponları/oraları yöneten bir parçamızdır. Kayıt alanı özelliğine sahip olan bilinçaltının etkileri yaşamımız boyunca karşımıza çıkar. Yani ne kadar silmeye çalışırsak çalışalım ve sildiğimizi söyleyelim, yine de arka/alt tarafta arlıklarını sürdürmeye devam eden olayların görünmeyen mekânıdır. Bilinçaltı o kadar muhteşem bir işletim sistemidir ki, uykunun en derin yerinde bile çalışan tam otomatik bir mekanizmaya benzer.
İnsan hayatında çok büyük bir etkiye sahip olan bilinçaltının temel amacıvarlığımızıkorumak, kollamak, devam ettirmektir. Karşılaşılan olaylarda ortaya çıkan refleksler, iradi verilentepkiler, cesaretli/cesaretsiz hareketlerimiz, sabırlı/sabırsız davranışlarımız ve özgüvenli/silik duruşlarımız bilinçaltıadı verilen büyük kayıt alanındaki kodlamalarla ilgilidir.
Bilinçaltı, hatırlayıp/hatırlamadığımıztümyaşanmışlıkları depolar.Bu yaşanmışlıklar dabizlerinkişiliği olarak vücuda gelir. Temel amaç güvende olmayı sağlamaktır. Hatta güvende olmayı sağlamakla birlikte hayatta kalmayı başarabilmek birincil hedeftir. Bu bağlamda bilinçaltı merkeziçoğu zaman otomatik davranışlar ortaya çıkmasına kaynaklık eder. Elini sobada yakmış küçük bir çocuk, artık hep sobadan uzak durur. Ya da yine küçük yaşlarda boğulma tehlikesi geçiren biri, sudan korkaraksuya girmekten kaçınır ve sürekli boğulma korkusu taşır.
Bilim insanlarının yapmış oldukları araştırmalarda ve deneylerde insanoğlunun sergilediği davranışların içinde bilinçli davranışlar %5, bilinçaltının oluşturduğu davranışlar ise%95 yer tuttuğunu dile getirmişlerdir. Hatta buna dayanarak insanları otomatik pilota benzetmişlerdir. Özellikle düşünmeden yaptığımız her şeyin bilinçaltı tarafından yapıldığı savunulur.Bu nedenle sosyal ilişkiler ağındaki davranışlarımıza çok dikkat etmeliyiz. Çünkü her yaşta meydana gelen olumsuz olaylar sonraki dönemler için müthiş bir baskısı mekanizmasına dönüşebilir.
Ortaokul ikinci sınıfta okurken Adana’nın Seyhan ilçesi Hürriyet MahallesindekiÜmmügülsüm Camii Şerifinde vakit namazlarında ezan okur, müezzinlik yapar ve cami avlusunu falan temizlerdim. Caminin yan tarafında tahtadan yapılmış iki ya da üç metre karelik bir baraka vardı. Sahibi genç biriydi.Bazen beni çağırırdı. Konuşurduk. Bana dini konulardan bahsederdi. Bir süre sonra, yaklaşık birkaç hafta geçmişti ki bana bir gün öğle namazı çıkışı dükkanında beklememi, kendisinin de malzeme almaya gideceğini söyledi. Ben de kapı önündeki tahta iskemleye oturup adamı beklerken, gelen gidenle de konuştuk. Yaklaşık yarım saat sonra adam geldi. Yalnız surat ifadesi çok farklıydı. Küçücük dükkânın içine girdi. Bir anda dışarı çıkarak bana, çok sert bir üslupla içeride bir malzemenin eksik olduğunu söyledi. Ben de kendisi gittikten sonra dükkanının içine bile girmediğimi söyledimse de adam beni hırsız çıkardı ve kovdu maalesef. Kaç gün boyunca ağladım. Ben hırsızlık yapmadım. Aklımdan bile geçirmedim. Hem ailem bu konuda bana ve kardeşlerime sağlam bir terbiye vermişti. Adam yüzünden o camiye gitmeyi bırakıp arka sokaktaki camiye gitmeye başlamıştım. Yaklaşık bir ay sonra beni hırsız çıkartan adam evimize geldi. Kapıyı çaldı. Baktım, o gelmiş. Daha bir şey sormadan hakkımı helal etmemi, dükkanının karşısında benim sınıf arkadaşım varmış (bilmediğim için varmış diyorum) annesi benden rahatsız olmuş ve benim gelmemi istemediğini söylemiş. O da beni oradan uzaklaştırmak için çareyi beni hırsız çıkartmakta bulmuş. Ne acı ne zalimce ve ne yıkıcı bir düşünce. Çok büyük bir yıkım. Yaşımızın elli olmasına rağmen yaptığımız her şeyi kendimizde açıklama zorunluluğu hissetmemiz, hep bir ispat peşinde olmamızı ve bununla da hem yorulup hem de yorduğumuzu düşünecek olursak bilinçaltının ne büyük bir yıkıma uğradığını anlayabiliriz.
– “Sürekli susturulan bir çocuk”
– “Hor görülen bir eş”
– “Mobinge maruz kalan bir memur”
– “Dışlanmışlığın önüne geçemeyen bir insan”
– “Küçümsenen bir fert”
– “Ezilen bir kişi”
– “Bağırılarak hakarete maruz kalan bir genç”
– “Sevgi ve saygı gösterilmeyen bir ana baba”
– “Ötekileştirilen bir can”
– “Önyargılara maruz kalan bir birey”
Daha sayamayacağımız birçok olumsuzluğa maruz kalmış bir insanın bilinçaltı nasıl olur? Düşündünüz mü hiç? Böyle şeylere maruz kalmış bir insandan nasıl doğru bir karar verme ya da davranış geliştirme eylemlerini bekleyebiliriz ki?
Bilinçaltı gerçekliğini öncelikle biz öğrenmeliyiz. Öğrendiğimiz gerçeğe uygun ve yerinde davranışlar sergilemeliyiz. Sosyal ilişkilerde buna dikkat etmeliyiz. Bizim açımızdan espri konusu olan ya da basit gördüğümüz veya dikkate almayacak kadar değersiz gördüğümüz şeyler başkalarının yıkımına yol açabilir. Hesap gününün inananları olarak insanlara neler yaşatmışsak onları göreceğimizi unutmamalıyız. Karşısındaki insanların özgüvenlerini kaybettiren, hakaretleriyle iç dünyalarını alt üst eden, asılsız ithamlar ve iftiralarla insanları itibarsızlaştıran, emekleri hiçe sayıp sürekli hakaret ve küfür dilini kullanan “Bilinçaltı Katilleri” bilmelidir ki “Hesap Günü Var” ve bundan kaçış olamayacaktır.
Ana baba olarak, amir olarak, iş veren olarak, evlat olarak, kardeş olarak, dost olarak…hayatın her noktasındaki bireyler olarak hem kendi yaşamımızın hem de diğer kimselerin yaşamlarının berrak ve üretken, mutlu ve huzurlu olabilmesi için bilinçaltı temizliğine dikkat etmeliyiz. Bilinçaltı katili olmamak ve hesabımızı daha kolay vermek adına yakışanı yaşamalıyız.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog Yazar