BİR BAŞKAYDI SOKAK VE ÇOCUKLUĞUMUZ…
Günümüz modern bilimleri sokak çocuğunu vaktini genellikle sokaklarda geçirip eğitimden yoksun kalmış çocuk olarak tanımlamaya giderken oysa ki bizim geçirip ve şahit olduğumuz, zihinlerimizde tatlı anılar bırakan sokak çocuğu kavramı bu kadar katı ve acımasız olmaktan ziyade daha müşfik daha farklı daha eğlenceli bir anlam ifade ediyordu.
Çocukluğumuzdaki sokak çocuğu tabiri günün her saatini sokakta geçiren sokakta yatıp kalkan bir çocuk değildi. Annesinin komşu ziyaretini babasının da akşam mesaisini fırsat bilip okulu asan, okuldan eve geldiği gibi çantasını yakasını önlüğünü çoraplarını top yapıp ya bir tarafa atarak ya da evinde boş bulduğu bir yere asarak eline aldığı salçalı ekmeğiyle arka mahallenin çocuklarıyla misket, top, gazoz kapağı çevirme hevesiyle kendini dışarı atan tam da bu sırada bu durumu hoş karşılamayan balkonlarda oturup çayını yudumlayan, içinden bin bir laf sayan ve bir pencereden beline kadar aşağıya sarkıp bakkal amcaya sipariş veren ya da karşı komşuya halini hatırını sormak için seslenen yaşlı teyze ve amcalarca kullanılan bir tabirdi sokak çocuğu… Bu anne ve babaları biraz rahat tavırlar sergiledikleri için havadan nem kapan evhamlı annelerin sürekli eleştirilerine hedef olup: yahu bu çocukların anası –babası yok mu? Bu saate kadar çocuk sokağa salıverilir mi ? Bunlar ne biçim ana-baba! diye yakınırlardı.
Bizim çocukluğumuzda ki sokak çocuğu; mahalle aralarında köpek kovalayan, yakaladığı serçe kuşlarının kafasındaki tüyleri yolup kel bırakan, kedilerin kuyruklarını birbirine bağlayarak hayvancağızların acı çırpınışlarını zevkle izleyen, izinsiz komşunun kümesine dalıp tavuğunu çalan, yan bahçeden elma erik aşıran, çöp tenekelerini devirip yuvarlayan, elindeki sapanla bakkal amcanın camını kırıp azarlanıp sonra da kovalanan, elektrik direklerine çıkıp yüksek atlayış yapan, telefon hatlarını birbirine bağlayan kabloları kesen, parası çok sevdiği dondurmayı almaya yetmeyince evdeki ya da yan tarafında oturan komşunun naylon ayakkabı ve terliklerini çalıp dondurmacıyla takas eden, inşaat kalıntıları arasında demir parçaları ve çivi toplayıp eskiciye cüzi bir para karşılığında satan, iftara yakın vakitlerde cami minaresine çıkıp eline aldığı mikrofondan akşam ezanını okuyup mahalle sakinlerinin vakitsiz orucunu bozduran, elindeki bozuk yumurtaları, fındık kabuklarını yoldan geçen kişilerin kafasına nişan alıp fırlatan, kedinin çanağındaki artıkları yiyen ,sütü içen ,derede yakaladığı kurbağaların ağzına hava üfleyip kurbağaları şişiren, muzip, taş üstünde taş bırakmayan, afacan, elindeki çiklet, çikolata ve gazozla dünyanın en mutlu çocuğuydu çocukluğumdaki sokak çocuğu kavramı.
Aslında hiç kimse sokak çocuğu olarak dünya’ya gelmez sadece ebeveynleri tarafından çaresizlikten ve gizli hesaplaşmalar yüzünden sokağın acımasız karanlık şefkatten yoksun kirli kucağına atılan çocuklar vardır hayatta… Peki günümüzdeki çocuklar niçin sokaktalar? Bu çocukların ortak özellikleri aynı yaş ortalamasına sahip olmakla beraber aile korunması ve bakımından, anne-baba ilgisinden sağlıklı beslenmeden, bir yuva sıcaklığından yoksun olmaları. Siyasi olayların yoğun olduğu ve yoksulluğun kol gezdiği metropollere yapılan göçler sonucu büyük bir sosyal problem olarak karşımıza dikilmektedir sokak çocuğu kavramı. Çünkü ekonomik yönden zayıf bu aileler büyük şehirlerde varlığını uzun sure devam ettirmek için bir taraftan yaşam mücadelesi ederken diğer taraftan başka sorunlarla mücadele ederken, içine yeni girmiş oldukları çevrede kültürel şok geçirerek kendilerini bir anda parçalanmış bir hayatın içinde bulmaktadırlar. Bunlara boşanma, çok eşlilik, imam nikahıyla yapılan evlilikler anne veya babanın evi terk etmesi de çocukların sokak yaşamına kulaç atmasında önemli etkenler olarak ilave edilebilir. Herkesin korktuğu kaçtığı tiksindiği umursamadığı bir tablodur sokak çocuğu olmak. Bunda medyanın da payı oldukça fazladır çünkü sürekli hırsızlık gasp adam yaralama uyuşturucu kullanma vb vakalarla sürekli gündeme geldikleri için toplum üzerinde kötü bir imaj bırakmaktadırlar.
Ailelerin geçim sıkıntısına çare bulma maksadıyla küçük yaşta mendil, kibrit, su satarak ya da trafik ışıklarında araba camlarında yapışan çocuklara hepimiz aşinayızdır. Bu çocukların sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar dışarıda çalışıyor olmaları onları bir çok zararlı alışkanlıklar edinmelerinde etkili olmakla beraber yaşamlarını, psikolojilerini, ahlaki yapılarını ve kişiliklerini tehdit eden çok sayıda riskle sokak yaşamında karşılaşmaktadırlar.
O halde sokak çocuğu kimdir? Bayramlık nedir bilmeyen, Sıcak ekmekten,sıcak yemekten,sıcak yataktan yoksun olan, Köprü altlarını, çöplükleri mesken edinen, İş hayatına ve çevreye uyum sağlayamayan, Anne- baba-kardeş akşam evde bir arada olma, aynı sofrayı paylaşma duygusundan uzak olan, Okul, pamuklu şeker, oyun nedir bilmeyen, Suça itilme potansiyeli yüksek olan, Yıldızlar altında hayal kurmak nedir bilmeyen, İçindeki yalnızlığı, özlemi çaresizlik duygularını bastırmak için tiner çeken, Belki de yılda bir kez bile olsun yıkanma şansı olmayan ucuz şaraplar tüketen, ucuz işlerle uğraşan , Elindeki silah ve bıçakla tehdit savuran kışın soğuğunu, yazın kavurucu sıcaklığını yüreğinin en derinliklerinde hisseden, Hastalandığında başını koyacak yumuşak bir yastığı olmayan ateşine bakacak, kendisine bir bardak sıcak çay, bir tas çorba verecek kimsesi olmayan istemeden hırsızlık yapan, Zaman zaman taşkınlık eden zaman zaman da intihar eden, Kalabalığın ortasında fark edilmeyen, Aşk, sevgi, dostluk kavramlarında mahrum olan, ucuz ölen ve sahipsiz küçük bedeni belediyelerce defnedilen, Mezarının başında yas tutacak, gözyaşı dökecek kimsesi olmayan, güzel bir evde yaşamayı leziz yemek nedir bilmeyen, Hayata sıfır problemle başlama şansı olmayan; üzüldüğünde, yıkıldığında teselli edecek kimsesi olmayan, kışın soğuğunda gazete ve karton parçalarına yorgan diye sarılan, Canını yakanlardan intikam alma hırsıyla köpüren, Kendine özgü sokak kurallarını yaşam biçimi olarak seçen; yaşamı ayaklar altına alınarak, ezilerek, yüksünerek, dışlanarak öğrenir sokak çocuğu…
Filiz Aküzüm