BİR ÜLKENİN YÜKSELİŞİ – ”LİYAKAT”
Bir devletin iyi idare edildiğinin en güzel göstergesi, ehemmiyet arz eden mevkilere gelen insanların ideoloji, hemşehricilik, tarikat, yandaşlık… vs. ilkelerine göre değil ”liyakat” esasına göre seçilmiş ve atanmış olmalarıdır. Çünkü devlet organizasyonu içerisinde kritik mevkileri işgal edenler, halkın benimsemediği kişiler olunca bu durum hem sistemin çöküşüne zemin hazırlamakta hem de ortaya çıkan koşulların doğurduğu negatif bir neticesi olarak yöneticilerin vatandaşlar nezdindeki ”saygınlık” kavramını da rafa kaldırmış oluyor.
Tarihin dalgalı sayfalarını karıştırdığımızda birbirine benzer birçok çarpıcı örnekle karşılaşırız. Çünkü bir ülke altın çağını, her zaman önemli kişiliklere borçludur. Avrupa ülkelerinin bilim, sanat, teknoloji, eğitim… vs. gibi birçok alanda yüzyılımızda ileri seviyede olmasının nedenlerine baktığımızda, gelişmişlik unsurları temelini 16.yy.da İtalya ve Almanya’da başlayan Rönesans ve reform hareketlerine borçludur .
Avrupa’nın skolastik düşünce ve yaşam kültüründen sıyrılıp, kıtanın sosyo-kültürel yapısını bu denli derinden etkileyen ve değişimine ivme kazandıran önemli şahsiyetler Martin Luther, Leonardo Da Vinci, Rafael… vs.’dir
Yine Osmanlı tarihine baktığımızda devletin yönetim erkini elinde bulunduran ve Batılıların (Muhteşem) olarak nitelendirdiği Osmanlıyı zirveye taşıyan Kanuni Sultan Süleyman ona sadrazamlık yapan Sokullu Mehmet Paşa’nın da yöneticilik alanında bir deha olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Yani aslolan “Liyakat”
Doksan dokuz yıl yaşamı boyunca beş yüzün üzerinde eseri bulunan Mihriman Sultan’a aşık Muhteşem Yüzyıl’a damgasını vuran Mimarbaşı Sinan, Kaptan-ı Derya, Barbaros Hayrettin Paşa ve bir devlet geleneği olarak Sarayın sanatçı ve şairleri koruma altına aldığı, baştacı ettiği Divan edebiyatının güzide şairi Baki ve Matrakçı dönemin en önemli isimleridir.
Tüm bunları göz önüne aldığımızda Osmanlı Devletinin yükselişe geçtiğinin tesadüfi olmadığını çağa damgasını vuran kişiliklerin hepsinin ayrı bir deha ve meziyete sahip olduğunu salt akılla anlamış oluruz.
Zirveye taşıma modeli olarak devşirme sistemi ve liyakat sisteminin uygulanıyor olması imparatorluğun gelişiminde ve üç kıtaya egemenlik kurup altı yüzyıl boyunca birçok ülkede kök salıp Türk-İslam Kültürünün yaşamasında kilit rol üstlenmiştir. Günümüz Modern dünyasında maalesef işi ehline vermemekten ötürü Ortadoğu ve Üçüncü Dünya Ülkeleri gibi birçok ülke ilerleme kaydedememekle birlikte yolsuzluk, kaos, sosyo-kültürel geri kalmışlık gibi birçok sorunla da yüz yüze gelmektedir.
FİLİZ AKÜZÜM
Eğitimci Yazar