Toplumlar ve toplumdaki gruplar ya da klikler dahi tarih boyunca çeşitli sebeplerle bölünmüş, çatışmalar yaşamış ve içsel düşmanlıklarla karşı karşıya kalmışlardır. Maalesef bu kötü ve habis bir ur gibi hayatlara yapışmış olan zihni bozukluk 2024’ün dünyasının her yerinde kendini göstermektedir. Peki, kadim kültür ve hak din mensupları olan bizler, bize neden ve nasıl düşman olduk? Bu soruya kendimizce cevap ararken, toplumsal çatışmaların temeline, etkilerine ve çözüm yollarına odaklanmamız gerekir. Biz de bu makalemizde bu yolu takip edeceğiz.
Neden Kutuplaşma?
Bu soruyu cevaplamak için aslında kalınca bir kitap bile neşredebiliriz. Lakin biz kısa ve öz, sarsıcı ve karar almamızı kolaylaştırıcı bir şekilde ele alacağız başlıklarımızı.
Öncelikle Kimlik ve Aidiyet
İnsanlar, kendilerini ait hissettikleri kimlikler üzerinden tanımlarlar; bu kimlikler etnik, dini, ideolojik veya kültürel olabilir. Kimlikler, insanlara aidiyet hissi verirken, diğer kimliklere karşı önyargı ve düşmanlık da oluşturabilir. Bu durum, “biz” ve “onlar” algısını güçlendirerek toplumda kutuplaşmaya yol açar. Hele ki aynı yolda yürürken böyle bir “algı oluşturup yönetmeye kalkmak” başlı başına bir ihanettir. Hem “dava” denilen savunuşa hem de o davadaki “adamlara” ihanettir.
Sosyoekonomik Faktörler Gözümüzden Kaçmıyor
Ekonomik eşitsizlikler, sosyal adaletsizlik ve kaynakların dengesiz dağılımı, toplum içinde gerginliklere neden olur. Ekonomik sıkıntılar, bireyleri ve grupları birbirine düşman haline getirebilir; çünkü kaynaklar için rekabet, öfke ve güvensizlik oluşturur. Bundan öte bir de şu durum vardır: “Palazlanma” denilen olgunun “hadiseleşmesi” nefisleri ve benlikleri bile satın alabilecek bir cezbe sahip olduğundan “biz bize”, “siz size” düşman olunabilmektedir.
Medyanın Kirliliği ve Bilgiyi Manipülatif Kullanma
Medyanın taraflı haberlere imza atması, yanlış bilginin pompalanması ve sosyal medya algoritmalarının insanları sadece kendi görüşlerini destekleyen içeriklerle karşılaştırması/mahkûm etmesi, toplumdan tutun da kliklere varıncaya kadar insanların olduğu her yerde kutuplaşmayı artırır. Bilgi manipülasyonu, gerçekleri çarpıtarak yanlış algılar oluşturur ve düşmanlık duygularını besler. Hele ki “zanlarla” karar verici hareketlere kurulmuş bir robot gibi davranırsak “yapay zekâ” denilen şeye bile rezil oluruz.
Siyasi, İzm ve İdeolojik Çatışmaların Esiri Olmak
Bir toplum, grup, klik ya da birlikteliğin liderliklerini üstlenen kimselerin kutuplaştırıcı söylemleri, var olan ayrışımları daha da derinleştirerek, kampları kamplara böler. Hatta iki kişiyi bile birbirinden ayırır. Siyasi olma hastalığı, güç mücadelesinin verdiği haz, maddiyatı elde ettikçe yoldan çıkmanın çekici hal alması gruplar arasında düşmanlık ve çatışmaları körükleyip durur. İdeolojik farklılıklar, uzlaşmazlık ve radikalleşme, toplumdaki düşmanlığı körükler.
Peki, Düşmanlığın Sonunda Karşımıza Neler Çıkar? Hiç Düşündük mü?
Toplum ya da gruplar içindeki düşmanlık, sosyal bağları/birlikteliği zayıflatır, güvensizliği hat safhaya çıkartarak ve sosyal uyumu/insanlığımızı bozar. Bireyler arasındaki çatışmalar, iş birliğini engeller ve toplumsal ilerlemeyi yavaşlatır. Ayrıca, düşmanlık duyguları, şiddet olaylarını tetikleyebilir ve uzun vadede toplumda/gruplarda çok ama çok derin yaralar açabilir. Maazallah onulması zor yaralar açılırsa bunun da vebalini kimse kaldıramaz.
Çözüm Bulabilir miyiz? Nasıl?
Diyaloga Açık Olup, Geliştirilmiş / İyileştirilmiş Anlayış Zenginliğini Benimsemeliyiz
Farklı görüşlere ve kimliklere sahip bireyler arasında diyalog ve anlayış geliştirmek, kutuplaşmayı azaltabilir. Empati kurmak, farklı bakış açılarını anlamak ve uzlaşma yolları aramak, düşmanlık duygularını yumuşatır.
Adaleti Hayatın Her Alanına Yaymak Gerekir
Hayatın başta sosyoekonomik noktalarında olmak üzre tüm topluma yayılarak eşitsizlikleri azaltacak, sosyal adaleti sağlayacak politikalar geliştirmek, toplumda/kliklerde/gruplarda adalet duygusunu pekiştirir. Kaynakların adil dağılımıyla birlikte doğru ve yerinde kullanmak, menfaatler üstü bir “dava adamı” kimliğine sahip olmak, toplumsal huzuru ve birlikteliği destekler.
Bilginin Bilinçli Kullanıcısı Olmalıyız
Manipülatif etkilerinden korunmak için Bilgiyi elde etmenin, nasıl elde edileceğinin, nasıl kullanılacağının bilinmesini öğrenmek gerekir. Bireyler, bilgiyi eleştirel bir şekilde değerlendirerek, doğru ve güvenilir kaynaklara yönelmelidir. Bilgiyi rehber almalı. Silah olarak kullanmamalı. Yolumuzda bir “rehber” olması sağlanmalı.
Gerçek Liderlik
Toplumun/kliğin/grubun bütününü kapsayan, birleştirici ve analitik bir eylem ve söylem benimseyen liderlerin varlığı, toplumdaki/klik ve gruplardaki oluşması muhtemel düşmanlığa engel olabilir ya da azaltabilir. Kutuplaştırıcı söylemlerden kaçınarak, toplumda ortak değerler ve hedefler etrafında birlik sağlanabilir.
Aslında dostlar netice olarak “Biz bize düşman olduğumuzda”, toplum/grup olarak kaybederiz. Birlikte yaşama kültürünü benimseyerek, farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeli ve çatışmaları diyalog yoluyla çözmeliyiz. Unutmamalıyız ki, toplumun/grubun/kliklerin gerçek gücü, birlik ve beraberlik içinde hareket etmekten geçer. Toplumda ya da herhangi bir grupta barış ve uyum sağlamak için empati, diyalog ve adil olma özelliklerini oluşturmamız ve korumamız gerekmektedir.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog