1947 yılında Sivas İmranlı karaboğaz köyünde doğdum 12 yaşımda babamı kaybedince gurbete geldim Yenikapı da masura sarıyordum sesim güzel olduğu için arkadaşlarım sürekli bana türkü söyletiyorlardı yine bir gün öğle paydosunda iş yerinde arkadaşlarımın ısrarı üzerine türkü söylemeye başladım patronumuz çok sert bir adamsı sesimi duyunca o türküyü söyleyen kim diye seslendi önce korkmuştum ama patronum ısrar edince ben söyledim dedim patronum evladım senin sesin çok güzel deyip elimden tuttuğu gibi beni alıp İstanbul radyosu çocuk saati programına götürdü titreye tireye söyledim.
O zamanlarda çakıl gazinosunun etrafı kontrplakla çevrili bütün meşhur sanatçılar ordalar hamiyet yüceses, muzaffer Akgün,Abdullah yüce,Tarsus kaplanlı,Adnan pekak vede en çok hayranı olduğum Malatyalı fahri Kayahan Hayranı olduğum Malatyalı fahri kayahanı izlemek için gazinonun etrafında ki kontrplakları delip izliyorduk yakalandıkça dayak yiyorduk bir gün yine gazinon etrafında beklediğimiz sırada üst üste dizilen odunları görünce hemen üzerine çıkıp Fahri kayahanı izlemeye başladık ve o sırada odunlar devrilince bizde aşağı düştük bizi gören Fahri Kayahan görevlilere şu cocuklar buraya gelsin diye seslendi ve biz hepimiz o heyecanla içeri girdik görevli bizi azarlayarak geçin arkada tarafa sesiniz çıkmasın dedi tabi ben Malatyalı Fahri yi görünce yerimde durabilirmiyim o arada ben yandan tahtaların dibinden masaların altından ilerliyorum yakından görebilmek için öyle bir babacan ki o anda göz göze geldik yakışıklı mükemmel giyimli çok ciddi ve bir o kadar da kibar bir beyefendi tam eserini seslendirmek zere mikrofonu eline aldığı sırada eserin ilk sözlerini hozatın önü dediği anda mikrofon patladı dedi ki durun arkadaşlar ben Malatyalı fahriyim mikrofonsuz okuyacağım ama sizden ricam sessiz olursanız dedi ve başladı hozatın önü.. yansın Hozat yansın hozatın gençleri intikam alsın o anda yaşlısı ve genci duygu seline kapıldı sahnesi bittiği anda bende arkasından geldim kuliste oturup dinleniyordu o arada araç geldi arabanız hazır diye bir ses geldi tam kalktığı sırada koşarak yanına gidip elini öptüm benim için bir hayal gerçekleşmişti. Memlekete gittiğim zaman bana türkü söyletiyorlardı param olmadığı için saz alamıyordum tenekelere tel takıp çalıyordum.
Daimi baba bir dükkan açmıştı bende o yıllarda evlendim ve bir çocuğum oldu daimi babanın yanına gidiyordum bir gün Daimi babanın yanına gittiğim sırada içeri bir vatandaş girip Daimi babaya hakaret etmeye başladı daimi baba onu güzel sözlerle uğurladı adam gittikten sonra Daimi babaya o adam kimdi diye sorunca kendini bilmez biri cevabını verdi bende baba ben senin tanıdığın biridir diye müdahale etmedim dedim ve o sırada o vatandaş tekrardan içeri geldi ve hakaret etmeye başladı iki arkadaş tutup kolundan dışarı atık o sırada daimi baba bir beste yapıyordu beste yazmadığı için unutmuş bende kafama yerleştirdim 3 gün sonra derse gittiğimde evet ne çalışıyoruz diye sorunca bende baba 3 gün önce bir eser yapmıştınız ya o eser çok hoşuma gitmişti dedim Daimi baba dönüp bana isa o eseri kaydetmediğim için kaybettim dedi bende baba o eser bende dedim nasıl sende dedi hani nerde kafamda dedim kaydettim oda eseri duyunca o andan sonra bana çok güvendi ve sazını taşıttı.
Daha sonra askere gidip geldim 5 tane plak okudum Arif sağ,Binali Selman Hamdi özbay çaldı.
1977 yılında Türkiye aşıklar bayramına katıldım ve 2. Oldum 1.Murat Çobanoğlu oldu.
Aynı yıl içerisinde Konya aşıklar bayramında yunus emre ödülünü aldım
1978 yılında İstanbul radyosunu kazandım o zaman da şöyle bir olay yaşadım beni alıp Nida Tüfekçi ye götürdüler oranın müdürü kaç senedir saz çalıyorsun diye sordu bende 10 dedim gidip 5 yıl daha çalıp geleceksin dedi bende tamam deyip dışarı çıktığım sırada koridorda Arif Sağ ile karşılaştım hayırdır is ne oldu dedi bende 5 yıl sonra gelmemi istediler dedim Arif Sağ bana hayır Nida hoca sert mizaçlı biridir sen ona bakma gel sınava gir dedi ve tam kravatı gevşetirken Mehmet Özbek ağabeyim geldi senin kravatı gevşetmene gerek yok girip kazanacaksın dedi ve aynen dedikleri gibi oldu İstanbul radyosu sınavı kazandım.
1979 yılında siyah beyaz televizyona çıktım o zamanlar seçenek yok bir gecede meşhur oluyorsun.
Oğlum Ahmet koç bir gün dükkanı temizlerken Arif Sağ ve Şener Önaldılar dükkana beni ziyarete geldiler ben 5 dakika dışarı çıkıp geldiğimde Oğlum Ahmet Arif Sağ ın sazını almış çalıyordu Arif hoca ve Şener hoca oğlum Ahmeti çok beğenmişler isa biz ahmeti konservatuvara götürelim dediler ve sınavı kazandı.
3 çocuğum sanatçı Ahmet koç, ali koç ve Cansu koç hepsi konservatuvar bitirdiler Ahmet ve Ali koç devlet sanatçısı.
Toplam da 7 tane albüm var şu anda esenlerde isa koç müzik merkezi adı altında dershanemiz var 70 tane öğrencimiz var.