Son yıllarda içimiz dışımız siyaset olmuş.
Köy odalarından kahve köşelerine, TV- radyo programlarından tutun köşe yazarlarımızın hepsinde gündem sadece siyaset. Siyaset ile yatıp siyaset ile kalkıyoruz. Saatlerce aynı konuşmalar olmasına rağmen ülkeyi bir türlü kurtaramıyoruz.
Tartışmalar çok hareketli, ama kimse kimseyi ikna edemiyor, dinlemiyor bile…
Kavgalar, küsmeler, darılmalar ile birbirlerini incitecek tartışmalar.
Bazen çocuklar etkilenmesin diye tartışma programlarını ani kapattığımız bile oluyor…
Hele bir de sosyal medya da atışmalar var ki evlere şenlik. Gelsin reytingler, kimin umurunda doğru şeyleri yazmak ya da halkı bir konuda bilinçlendirmek. Önemli olan medyanın bir köşesine tutunabilmek ve orada kalabilmek.
Sahi ne oluyor bize, siyasette işin uzmanları var, görevlileri var, hükümetimiz var, onu eleştiren muhalefetimiz var…
Onlara bıraksak siyaseti, biz kendimiz ile ilgilensek. Neden kolaycılığa kaçıyoruz. Kendimizi sosyal ve kültürel yönden geliştiremiyoruz bile.
Çocuklarımıza model olamıyoruz. Yetişmeyince yetiştiremiyoruz da…
Aile bağlarımız zayıflıyor, herkes küçücük bir çekirdek ailede sınırlıyor, adeta çevremize karşı kendimizi evimize hapsediyoruz.
Üzüyoruz, kırıyoruz birbirimizi…
Sanal âlem gün geçtikçe gerçek hayatımızın yerini alıyor. Sanal âlem de herkes âlim, kahraman ya da iyi bir aile ferdi. Oysa laf bol icraat ise sıfır.
Hadi söylemlerimizi uygulayalım diyorsun, bir anda oradan yok oluveriyorlar. Ahkâm kesmek herkesin kolayına geliyor.
Hepimiz çok şükür Müslümanız diyoruz, ama ibadetimizi sadece oruç ve namaz ile sınırlıyoruz. Harama çok kolay girebiliyoruz, “Güzel Ahlak” dan nasiplenemiyoruz.
Son din bizim dinimiz diyoruz, ama çevremizi biz kirletiyoruz. En kirli dünya ülkeleri sıralamasında Müslüman ülkelerini de görüyoruz.
Suçsuz günahsız insanlar öldürülüyor, bombaların sesleri gün geçtikçe daha da şiddetleniyor, hele masum çocukların toz toprak içinde sağa sola kaçarken hallerini sadece izliyoruz. Ölümlerini habere geçerlerken vicdanımızı susturmak için hemen kanal değiştiriyoruz.
Sadece konuşuyoruz, elimizi uzatamıyoruz, gönlümüzü veremiyoruz. Sadece sanal âlemde lanetliyoruz ve tekrar kendiişlerimize dönüyoruz.
Ertesi gün unutuyoruz…
Yolda gördüğümüz tüm fakirleri dolandırıcı sanıyoruz, hiçbir fakirin evine gitmiyoruz. Dertlerini dinlemiyoruz, yardım elimizi uzatmıyoruz, hatırlarını sormuyoruz.
Huzur evleri dolup taşıyor nine ve dedelerimiz ile. Bırakılan kişilerin çocukları da genelde hepsi eğitilmiş kişiler. Zamanında anne ve baba tüm varlıklarını çocuklarının eğitimine adamışlar, sonra da mükâfat olarak huzur evlerine konmuşlar.
Demek ki Eğitim ve Öğretimimiz de çökmüş.
Modern bir ülkeyiz diyoruz, çağ atladık diyoruz, yollar hanlar hamamlar yaptık diyoruz, ama hala bu ülke de darbeye teşebbüs eden hainler çıkabiliyor. Demek ki demokrasinin güzelliğini anlatamıyoruz…
Haberlerde çocuğunu, hanımını öldüren canilerin sayısı gün geçtikçe artıyor ya da 5 tl için yol kesip para isteyenler vermeyince orada insanları katledenler.
Bir yerler de yanlışlık yapıyoruz. Camilerimizin sayısı artmasına rağmen, suç oranı sayımızda artıyor. Eğitim seviyemiz yükseliyor ama kabalıklarımızda artıyor, insani özelliklerimizi de yitiriyoruz. Ekonomimiz artıyor biliyoruz ama yardımlaşma duygularımız da köreliyor, fakirlerimizde gün geçtikçe daha da fakirleşiyor.
Çevremizi koruyamıyoruz, gün geçtikçe kirlenen bir dünya oluyoruz, vücudumuzu değişik kimyasallar ile kirletiyoruz, ruh halimiz bozuluyor.
Sahi bize ne oluyor, insanlığa ne oluyor? Bilen varsa bi söylesin…