Çağımızın en önemli sorunlarından biri de “olduğundan farklı görünme” çabasıdır. Bu tür davranışları anlayabilmemiz insanlar arası ilişkilerde yere daha sağlam basmamızısağlayacaktır. Bu da temel değer ve inanışları, insan ilişkileri ve davranış türlerini, ilmi ve bilimi yönden bilme yeterliliğimize bağlıdır. Çünkü davranışlar, söylemler ve inanışlar bir bütünlük arz eder. Bu tür bilgileri elde eden kimseler kendini farklı göstermeye çalışan kimselerin eğreti durumlarını açıkça görebilir.
Kaleme aldığımız düşüncelerimizi elimizden geldiğince kimselere cevap hakkı doğurtmadan yazmaya gayret ediyoruz. Bu durum asla “korkaklık” bağlantılı değildir. Korkak ve çekinik yazı yazmak kalemşörlüktür. Şükürler olsun ki asla bu duruma düşmedik ve düşürülemedik. Elhamdulilleh. Yazdığımız, anlattığımız ve dikkat çekmeye çalıştığımız şeyler gerçekten toplumun en büyük sorunları olup, yedi bölge seksen bir şehirde görülen şeylerdir. Bu yazımızda aynı rota üzere satırlara dökülmüştür.
Cümlelerde, davranışlarda tutarlılık önemlidir. Peş peşe sıralanan iki cümle birbirini, art arda gelen davranışlar ötekini tekzip etmemelidir. Herhangi bir ideoloji, izim, akım, mensubiyet ve aidiyet tutarlılığı zorunlu kılar. Velev ki yanlış yolda olup da yolunun hak olduğunu gösterme çabasında olunsa bile cümleler ve savunuşlar arasından tutarlılık olmalıdır. Kaldı ki “hak yolda” olduğunu söyleyen ve bu yolun savunucuları bu hususa daha çok dikkat etmelidirler. Bilenler bilir; ben, özellikle “dini söylem ve eylemlerin arkasına gizlendiğini zannedenlerin” davranış ve söylemlerinden yakınır/şikâyet eder cümleler kurarım. Yanlış anlaşılmayacağını bildiğim için bunu açıkça söylemekten de çekinmiyorum. Kişilerin isim önlerindeki sıfatlar, bilmem kimlerle vermiş olduğu pozlar, çıktığı ve çıkacağı programlar, gördüğü zehirli teveccühler ve inanca saldırılarındaki güç odaklarının varlığı bende asla ama asla çekinme hissi ve düşüncesi oluşturamaz. Buna da Elhamdulilleh. Ne demek istediğimi anlamak isteyen arkadaşlar özellikle yazılı ve görsel medyada mikrofon uzatılanlara, sosyal medyada kendi kendilerine fetva verenlere, süslü cümlelerle temel değer ve kabulleri tarumar edenlere baksınlar. Allâh aşkına aşağıda sıralayacağımız şer/şeytani şeylerin “dindarlıkla” ne alâkası var bir bakar mısınız?
*Hadisler peygamberin ağzından çıkan şeyler değildir diyenler mi,
*Peygamberin babası fuhuş yapan kadınlara giderdi diyenler mi,
*Peygamberin annesine fuhşu isnad edenler mi,
*Kalbinden günah işletecek parçanın alındığı peygambere tabi olmam diyenler mi,
*Peygamber, komutanının karısını hamile bıraktı diyenler mi,
*Örtünme ayetleri yoktur ve kabul edilemez diyenler mi,
*Kur’ân her çağda yeniden yorumlanmalıdır diyenler mi,
*Namaz vakitlerini beşten üçe indirenler mi,
*Hırsızlığa, arsızlığa ve aymazlığa kılıf üretmek niyetli fetva verenler mi,
*Dili, eli ve fikri ile yıkım elamanı gibi davrananlar mı,
Yani dilini her türlü pervasız kullanan insanları bulmanız, sosyal medyada gezerken görmeniz ve gözünüze çarpması hiç de zor değil. Din ve diyanet ile alâkası olmayanların kendilerini bu makama yüceltmeleri gerçekten çok endişe vericidir. Hadi diyelim ki bu tip adamları (!) anladık; peki, ilim aldığını iddia eden ve bir yerlere müntesip olduklarını ve hadim olduklarını iddia edenlerin davranışlarına, fetvalarına, ayrıştırıcı, uzaklaştırıcı ve nefrete sebep olacak davranışlarına ne dersiniz? Pes mi, yuh mu, yazık mı, ayıp mı, yeter be mi, tövbe tövbe mi…ne derseniz deyin ama bunlardan da çok var maalesef. Üstteki sıraladığımız gayri İslâmî dillendirmeleri sıralayan sıfatlı sapkınları bir noktada anlayabiliyorum. Çünkü ilmiyle amel etmeyenlerin durumu ya da edindiği ilimle kibrini ziyadeleştirenlerin durumları bunlardan farklı olmaz deriz. Peki ya ötekiler? Ötekilerin durumu daha vahim!
Dostlarım, insan hem dindar hem yalancı hem fitne fesatçı hem küfürbaz hem de kaba, geçimsiz ve nezaketsiz olamaz. Dini kaideler dahilinde ilim alan ve ilimle amel edenler her şeylerine dikkat ederler. Sözlerine, yürüyüşlerine, gülüşlerine, alışverişlerine, ilişkilerine, yalnız başlarına kaldıklarındaki hallerine varıncaya kadar dikkatli olmaya gayret eden kimseler nefret ettiren, kaba, itici, uzaklaştırıcı, tiksindirici ve ayrılıkçı olamaz. Zira İslâm’ın özü ve ruhu; itikadda tevhid, amelde ise edep ve merhamettir. İtikada dikkat eden kimse tevhidi anlayan ve tevhide uygun yaşayandır. İlimle yaşadığını söyleyenler de edep ve merhametle, muhabbet ve aşkla yaklaşan/yaşayan kimselerdir. Böyle olmayan ama ilim aldığını iddia eden kimseler yüzünden çağlar üstü bir inanış ve teslimiyet olan “İslâm’a” asla ve asla tek bir söz bile söyleyemeyiz. Eksiklik kişilerdedir. İnandığını ve yaşadığını söyleyerek çıkarları doğrultusunda takla üstüne takla atanlara bakaraktan İslâm dini kötülenemez. Siz hiç davranışları, sözleri, kişiliği “leş” olan bir zengin yüzünden “paradan” soğuyan ve zenginliğe söz söyleyen ve zenginlik yolundan vazgeçenlere rastladınız mı? Mümkün değil. Davranış, amel, muamele, söylem ve yaklaşım sahiplerini bağlar; inancı kötüleyemez ve dil uzattıramaz.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog