Diyanet İşleri Başkanlığımıza sahip çıkalım
Diyarbakır ilimizin fethinin 1378. yıldönümü vesilesi ile düzenlenen “Diyarbakır’ın Fethi” konferansında Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamızı ilk defa canlı dinleme imkânı bulmuştum.
Anlatıldığı gibi gerçek bir hatip olduğunu;Yılların verdiği tecrübe ve hitabet yeteneği ile sahabeler zamanını anlatırken ki bize yaşattığı duygudan kendim de gözlemlemiştim.
Bazen hüzünlendirmişti, bazen ağlatmıştı, bazen de derin düşüncelere daldırmıştı.
Benim açımdan çok keyifli bir konferanstı. Çok faydalandığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Diyanet İşleri Başkanlığı çok güzel işler yapıyor, güzel bir ivme yakalamışlar, inşallah arkası gelir. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı iyi çalışmaz ise o boşluğu başkaları alıyor ve başımıza da gelmeyen kalmıyor.
Uluslararası konularda da fikir birliğine varmak için Diyanet İşleri Başkanlığına çok büyük işler düşmektedir, ancak Müslüman ülkeler arasındaki birliği ve koordinasyonu sağlama konusunda başkanlığımız öncülük edebilir. Çünkü çok muhalif konular var ve bu konularda en azından asgari noktalarda birliktelik sağlanabilir.
Özellikle de çocukların “Din Eğitimi” konusunda Diyanet İşleri başkanlığına çok büyük görevler düşüyor. Eğer ciddi önlemler almaz isek çocuklarımızı gün geçtikçe kaybediyoruz ve ne yazık ki kaybetmeye başlamışız da.
Çocuklarımız camilerimize adeta koşarak gidecek bir yer haline getirilebilmeli ve buralarda ibadetin yanında güzel ahlak da öğretilmelidir. Camilerimiz dinimizi sevdireceğimiz mekânlarımızdır, bunu da cami imamlarımızın yapması gerekiyor. Çocuklarımızı kaybetmeden lütfen acele edelim. Hiçbir camimiz sadece 5 vakit namaz için açılan binalar haline dönüşmesin.
Hz. Peygamber (s.a.v.)Efendimiz çocukları en güzel şekilde terbiye etmemiz gerektiğini ve çocuklara bırakılacak en güzel mirasın güzel terbiye olduğunu hadislerinde ifade etmektedir.
Diyanet işlerine bağlı birimlerde çalışanların gönüllülük esas alınarak halk ile daha iç içe olması gerekiyor ve mesleklerini sadece para için değil, hizmet anlayışıyla icra etmeliler ki topluma gerçek dini anlatabilsinler. Tabi ki öncelikle kendilerinin güzel ahlaklı olması ve örnek bir kişi olarak toplum içerisinde yaşamaları gerekir ki diğer insanlar da din görevlilerimizi örnek alsınlar.
Kur’an-ı Kerim’in ve ezanın daha güzel okunabilmesi için eğitim ve özendirici faaliyetler artırılmalı, camilerimiz daha işlevsel hale getirilmelidir. Öyle ki huzur bulduğumuz, teslimiyet duygusunu yaşadığımız hatta hayatımızın her anında işlediğimiz bir günah sonrası sığınabileceğimiz bir yer olmalı ki tövbe istiğfar ederek arınmışlık duygusunu yaşayabilelim. İmam olarak görev yapan kişilerin gerek aldıkları eğitimler gerekse içinde bulundukları kültürel değerlerin birikimiyle insanların günlük yaşamlarında dertlerini anlatıp danıştıkları kişiler olması gerekir.
İslam anlayışına göre doğru ve yanlış hususların insanlara anlatılması, ibadet usullerinin gösterilmesi bunları yaparken de “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” ayeti kerimesindeki ölçüye din görevlilerimizin çok dikkat etmeleri gerekmektedir.
İlahiyatçılarım dinimizi sevdirecek açıklamalar yapmalı, güzel ahlak nasıl olmalı tariflerini yapıp önce kendileri tatbik etmelidirler ki daha inandırıcı olsun.Bazen televizyon ya da radyo programlarında çok anlamsız ve halkı direk ilgilendirmeyecek mevzulara giriyorlar. Son derece yanlış şeyler. Lütfen bu konuda son derece dikkatli olalım. Televizyon ya da radyonun verdiği reyting cazibesine katılıp yeni gedikler açmayalım, dinimizi ve inancımızı zayıflatmayalım. Bunun hesabı da çok zor ve çetin geçecektir. Bunu en iyi din görevlilerimiz bilir…
Gayemiz dinimizi en iyi şekilde öğrenmek ve yaşamak olmalı. Bu konuda da Diyanet İşleri Başkanlığımıza güvenmemiz gerekiyor. Yıpratmamalıyız, sahip çıkmalıyız. Son kalelerimizde elimizden gitmesin, benden söylemesi…