İstanbul’u izlerken gözlerim açık, bir dost sesine ihtiyaç duydum birdenbire. Bilirsiniz dostlarımız bizlerin çok kıymetlileridir. Her dostun kendine has bir bağlayıcılığı ve çekim alanı vardır. Şey gibi hani; anne de eş de kız kardeş de kız evlat da “kadındır” lakin hepsinin yeri birbirinden ayrıdır. Üstünlük kurma ya da üstünlük alanı oluşturma denilen bir yanlışa düşmek, aklı selim bir insan için neredeyse imkânsız bir durumdur. İşte, dostlukta da böyledir. Tam da bu noktada “duymak istediğim sesle” hasbihal etmeye başladık ve kendi adıma çok ama çok muhabbet beslediğim bu süre ve içerikte ilerlemeye başladık. Dostum, bana “dost yetiştirmek” kavramından söz etti. Sonunda da “kalemin oynarsa birkaç kelam da eylersen muhabbet dairesi ziyadeleşir” deyince de keyfim daha çok yerine geldi. Hatta argo/amiyane bir tabirle “keyfim gıcır” oldu. Çünkü konu çok değerli ve “dostum” bana bu yolda “hadi kontak aç” dedi. Durur muyum ben de? Tabii ki hayır!
Bilirsiniz, biz insanlar, fıtratımız gereği biyolojik yönünün yanı sıra sosyal yönünün de olduğu varlıklarız. Hayatımızın/hayatlarımızın getirdiği zorluklar, mücadeleler, mutluluklar, sevinçler, üzüntüler, kederler ve diğer duygusal deneyimler, bizlerin kahir ekserisi tarafından paylaşılmak ve anlamlandırılmak istenir. Bu noktada, bizlerin hayatta kalması ve mutlu olması ihtiyacı doğrultusunda, güvenebileceği bir dosta sahip olması çok büyük bir ihtiyaçtır.
Dostluğun Anlamı ve Önemi Nedir?
Dostluk, iki tarafın olduğu, karşılıklı güven, sevgi, saygı ve sahiplenmek üzerine kurulu bir birlikteliktir. Hatta “dostumun ifadesiyle” dost; başını dizine koyup her şeyi paylaşabileceğiniz, sizi yargılamadan dinleyen ve her durumda yanınızda olan kişidir. “Başını dizine koyunca” ibaresini yazınca da aklıma “hicret” geldi. Ne alaka diyenler olabilir? Ama Peygamber Efendimiz ile birlikte “hicrete izin verilen” Ebu Bekir Radıyallahu anh’ın Sevr Mağarası’ndaki halleri geldi aklıma. Sadık dost Ebu Bekir, Efendimizi rahat ettirmek adına tüm tehlike gelebilecek yerleri elbisesinden yırttığı parçalarla ve yetişmeyen tek yere de ayağının topuğunu katarak “dost” ne demektir dünyaya göstermiştir. Peki ya Efendimiz nasıl mukabele etmiştir? Ebu Bekir Radıyallahu Anh’ın dizine başını koyarak uyumaya çalışmıştır. Düşünebiliyor musunuz, Efendiler Efendisi “emin “bir şekilde “dostunu da emin bilip” öyle ilerliyorlar yaşamda. Çok büyük bir tablodur bu, çok büyük. Dostluk, denilen “özel birliktelik” insan psikolojisi üzerinde de olumlu etkiler meydana getirerek yaşamlara kalite katar. Bilim insanları yaptıkları çalışmaların sonucunda, sosyal bağları güçlü bireylerin daha sağlıklı, huzurlu ve refah bir ömür geçirdiklerini elde etmişlerdir.
Peki, dost yetiştirilebilir miyiz? Neden olmasın ki! Biz “dost” olmayı başarabilirsek neden yetiştirmeyelim dostları. Dost yetiştirmek, “zaman, emek ve özveri” üçlüsünün varlığıyla oluşabilen bir süreçtir. İşte, bu süreçte de dikkat edilmesi gereken önemli noktalarda şunlardır:
Güven ve Sadakat
Güven vermek ve güven duymak sağlam dostlukların temelidir, olmazsa olmazıdır ve birinci noktasıdır. Verilen sözleri tutmak, sırları saklamak ve her durumda dürüst olmak, güvenilir bir dost olmanın vazgeçilmezlerindendir. Sadakat ise, zor zamanlarda bile dostunuzu desteklemek ve yanında olmak anlamına gelir. Tıpkı Ebu Bekir, Ömer Bin Hattab, Osman Bin Afvan, Ali Bin Ebi Talib, Mus’ab Bin Umeyr, Zübeyir Bin Avvam, Fatih Sultan Mehmed, Uveys El Karani, Abdulhamid-i Sani gibi ender görülebilecek şahsiyetler gibi. Her biri “güven vermekte” değil dünya markası olmak “insanlık markası” olan Efendimize biat ederek ve Ona olan bağlılıklarını da “yaşayarak” göstermişlerdir. Yani aslında bir noktada “dost olmak” zaman mekân aşmanın ötesinde de yakalanabilir diyebiliriz.
Samimi Olmak ve İçten Davranmak
Dostluk ilişkilerinde samimi ve içten olmak, yapmacıklıktan kaçınmak önemlidir. Hani çok farklı bir niyetle Efendimizin yanına gelen Ömer Bin Hattab’ın sonrasında canını, malını her şeyini feda etmekten çekinmeyerek Ebu Bekir ile “dostluk yarışına” giren yaşamını hatırlayalım. Gerçek duygularınızı ve düşüncelerinizi paylaşmak, karşınızdaki kişinin de aynı şekilde davranmasına teşvik eder. Ya da 17 yaşında “hicret etme emri verilen” Mus’ab Bin Umeyr’in hayatta “dostun bildirdiği ölçüye uymayan ne kadar şey varsa terk etmesini” hatırlayalım ve bugünkü “dostluk” kavramını tekrar bir gözden geçirelim.
Dinlemek ve Anlamak
Dinlemesini bilmek anlamak kadar dostlukta da çok önemli bir yere sahiptir. Karşınızdaki insanı dikkatle dinlemek ve söylediklerini anlamaya çalışmak, ona değer verdiğinizi gösterir. Bu, güvenin ve bağın güçlenmesine yardımcı olur. Nebevi metod da tam böyle bir uygulama noktalarıyla binlerce kalbe ulaşarak İslam Devleti’ni kurdu. Hicret ettiği Medine-i Munevvere’den doğduğu Mekke’yi fethetti. Kimlerle fethetti? Dostlarla. Hangi dostlarla? Kıymet verdiği, dinlediği, kendileri için hep iyi ve doğruyu isteyerek, onları anlayarak birlikte yaşadıkları sahabelerle fethetti.
Destek Olmak ve Yardım Etmek
Zamanımızda “kuru kalabalıklar” öyle çok ki… Adeta “kelimelerden kaleler” yapılıyor ve ömürleri on beş dakikalık ömrü olan kelebekler gibi oluyor. Hoş, on beş dakika ömür süren kelebeklerin bile varlığının muhteşem bir gayesi var.
Dostluk, karşılıklı destek ve yardımlaşmayı gerektiren bir süreçtir. Varlıkta da yoklukta da tehlikede de rahatlıkta da savaşta da barışta da aslında başımıza gelebilecek ne kadar insani hadiseler varsa onların hepsine bilerek ortak ve paydaş olmaktır. Tıpkı Bilal Habeşi gibi, Enes Bin Malik gibi, Abdullah İbni Abbas gibi… Dostunuzun zor zamanlarında yanında olmak, ona moral vermek ve gerektiğinde yardım elini uzatmak, dostluğun sağlam temeller üzerinde kurulmasına katkı sağlar.
Empati Kurmak
Empati, bir başkasının duygularını anlama ve paylaşma yeteneğidir. Tabii bu zamanımızdaki kavramı ve tanımıdır. Öncesinde ne deniyordu bilmiyorum ama eminim ki bugün “empati” denilen yaklaşımın bin katı sergilenmiştir öncesinde. Çünkü samimiyet, tıpkı bilim ve irfan gibi sadece bu zamanda oluşmuş ve bu zamanda zirveye ulaşmış değildir. Empatiyi öğrenmek istiyorsanız Ashame Bin Necaşi’ye bakın, Uveys El Karani’ye bakalım ki dost nedir, şartsız şurtsuz “benlikle teslim olmak” nedir anlayabilelim.
Nihayetinde sevgili “dostlar”, güvenilir bir dost, yaşamın her anında yanınızda olan, sizi destekleyen ve anlayan kişidir. Böyle bir dost yetiştirmek, zaman ve emek gerektirir ancak sonuçları yaşam kalitenizi önemli ölçüde artırır. Empati kurmak, iyi bir dinleyici olmak, güven ve sadakat göstermek, samimi ve içten davranmak, destek olmak koşulları “Nebevi Metod” la birleşince bakın bakalım o zaman “dost” kavramı havada mı kalıyor yoksa “cuk” diye oturuyor mu? Ne dersiniz?
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog