Bir kadın düşünün, karnında yavrusunu ilk hissettiğinde ne kadar sevinir, ne kadar heyecanlanır, umutlanır, kanatlanır, ne ulvi bir unvan kazanır! “ANNELİK”… Ona zarar gelmesin diye ne gayretler gösterir, ne hayaller kurar, ne dualar eder, ne rüyalar süsler uykusunu! Bir yıl gibi müthiş bir sabır gösterir, rahat oturamaz, yatamaz, hareket edemez, türlü sancılarla karşılaşır, günlerini, haftalarını, aylarını sayar şafağı bekleyen bir asker gibi. Giyecekleri noktasında adeta küçük bir çeyiz hazırlar, içindeki cana, içindeki sanata,dünya harikası yavrusuna… Ne zaman yavrusunu kucağına alacak diye hafakanlar yaşar, derken doğum sancıları artarak gelir. Yavrusu için ölmeyi göze almıştır her dem ve lahza. Dünyanın birinci harikası, en güzel surette yaratılan insan,anne karnındaki adeta o küçük birinci dünyasından büyük olan bu harikulade dünyamıza teşrif ediyor, anne karnındaki dünyasında 9 ay seyahat ettikten sonra daha büyük seyyah olmak için teşrif ediyor. Doğum günü, adeta bir düğün günü oluyor, anne, baba, ve geniş ailesi için… Kıyafetle, sütle, ışıkla, emzikle, seslerle tanışıyor derken bu sevinç ve çaba, el emeği göz nuru birbirine karışıyor, sevgi halkaları oluşuyor, emekler, birlikte uykusuzluklar, sancılar, uğraşlar…
Dünyanın birinci harikası, bir gün konuşmaya başlayarak ikinci bir harika varlığa adım atıyor… Büyüyor,büyüyor… Uzuyor uzuyor… Okula gidiyor seyyah, başarı için terliyor, hayaller kuruyor, hedefler seçiyor istikbal için, yaşamak için seyahate devam ediyor alemlerde… Ne hatıralar yerini alıyor, ne sevinçler resmediliyor hayatta, ne hayaller canlanıyor ruhunda, beyninde, yüreğinde, gelecekle ilgili ne tasarımlar yapıyor insan ve insanlık için! Belki bir Fatih olacaktı, belki bir Said, bir Selahaddin i Eyyübi, belki bir Fatıma, bir Meryem, bir Mevlana, bir Hacı Bektaş-ı Veli, bir ozan, bir derviş, bir bilim adamı ya da kadını… Tabi tersi de mümkündür. Hitler, Mussolini, Ebu Cehil, Yezid, Nemrud, Mao Zedong, Leopold II, Josef Stalin, Hideko Tojo, II.Nicholas, Pol Pot, Kim il-Sung, Mengistu Haile Mariam, Yakubu Gowon, Saddam Hüseyin ama bir gün bir eksen kayması yaşayan bir cani tarafından yolu kesiliyor, seyyahın hayatına kast ediliyor, yolculuğu sona erdiriliyor, bir dünya harikası, en güzel surette yaratılan insan, can veriyor. Şimdi o anneyi ve sevdiklerini düşünün lütfen! Değer miydi fani ve ani bu dünya hayatı için..! “Veren Allah, alır canı/ Can bedenden çıkmayınca” der büyük yıldız Barış MANÇO… Mahadma Gandi Hindistan’ı kurtarırken tek silah patlamamıştı. 35 yıl bir cani gibi muamele edilen Said, herkese hakkını helal etmişti. Taif’te taşlandığı zaman beddua değil dua etmişti kardeşleri tarafından kutuya atılan Yusuf, affetmişti kardeşlerini Mısır Sultanı olarak…
Bırakalım herkes, her şey rolünü oynasın, insan, hukuk, adalet gibi… Dünyadaki 7 harikayı değil, 77 harikayı inşa eden en büyük harika insandır dünyanın… Dünyada ki 7 harikayı bir günde yıksalar acaba insanlar ne yapar, ayağa kalkarlar. Peki insanlar kuş gibi öldürülürken neden insanlık sessiz, büyük baronlar sessiz seyirci!..
“Kim ki bir insanı kurtarırsa,feraha kavuşturursa tüm insanlığı kurtarmıştır.” ilahi beyanını ser rehber, sertaç edelim…
Halil CANDAN