Günümüz insanlarının birçoğunun en büyük özelliklerinden bir tanesi de kendisini her konuda uzman olarak görmesidir. Her şey hakkında bilgisi olduğunu düşünerek ahkâm kesme ukalalığını sergilemeye varan bir bilmişlik fırtınasındayız desek abartmış sayılmayız. İnterneti kullanan ya da sosyal medya mecralarında tur atan çoğu kimse, eleştiri yapmayanları dövecekler mantığıyla muhakkak eleştiri ya da yorum yapmadan edemiyorlar. Tabi bu da birçok alanda kirliliğe neden olmaktadır.
Sabah erken kalkanın yorumcu olduğu, eleştiri yapmayanları kınayacaklar mantığı ve her konuda otorite olmak edasıyla davranmanın bozduğu toplumsal yapımıza dikkat etmeliyiz. Tüm bu olumsuzluklara bakarak eleştiride ya da söylemlerimizde bazı temel kriterlere azami dikkat etmeliyiz. Bu noktaları sıralamadan İmam Ebu Hanife’nin şu kıssasını aktarmak istiyorum:
Ebu Hanife oyun oynayan ve çamura düşebilecek bir çocuğa:
– “Evladım dikkat et elbisen kirlenir” der.Oyun oynayan çocuk İmam Ebu Hanife’ye dönerek;
– “Ey İmam! Asıl sen dikkat et; ben düşsem sadece üzerim çamur olur ve ben zarar görürüm ama sen düşsen peşinden sana tabi olanlar da düşer” demiştir.
Burada, çocuğun bu söylemi şuna dikkat çekmiştir: “Toplum önderlerinin ya da bir grubun, bir kitlenin benimsediği kişilerin sözlerine, davranışlarına ve yaklaşımlarına dikkat etmesi gerekir. İlmine, bilgisine ve düşüncelerine dikkat etmelidir. Bilgi sahibi olmadığı konularda insanları yönlendirmemeleri gerekmektedir.”
Evet, şimdi söylem ve eleştirimizde dikkat etmemiz gereken noktalarda şunları söyleyebiliriz:
Detaylarına hâkim olmadığımız konular hakkında konuşmaktan sakınmalıyız. Çünkü detaylar bir görüşün ya da düşüncenin ne olduğu konusunda önemli yere sahiptir. Kulaktan dolma ya da kulak misafiri olduğumuz şeyler hakkında konuşmaktan, eleştiri yapmaktan uzak durmalıyız. Cümleleri orta noktasından anlayarak bir yargıda bulunmamamız gerekmektedir.
Konuştuğumuz konularda odaklanmamız gerekir. Bir işle meşgul iken duyduğumuz, başını ve sonunu duymadığımız herhangi bir konunun hakkında yorum yapmamalıyız. Öyle onulmaz sonuçlara yol açar ki şaşırır kalır ve aynı zamanda hayat boyu pişmanlıklar mahkûm olabiliriz. Ailevi bir konunun alâkasız bir yerinde kendimizi konuya dahil ederek üzücü neticelere mahal vermek çok şeyin kaybına yol açar.
Konuşmalarımız, değerlendirmelerimiz mantıklı olmalı ve neyi eleştiriyorsak ona alternatif öneriler içermelidir. Karşı çıkmak için karşı çıkmamalıyız. Eleştirmek için eleştiri yapmak yapanı aciz durumlara düşürür. Neyi, neden kabul etmediğimizi söylerken önerilerimizi de ortaya koymalıyız.
Eleştirilerde bulunurken doğru kelimeleri seçmeliyiz. Müthiş bir fikri yanlış kelimelerin seçimi ya da anlatım üslubu ile heba etmemeliyiz. Ortamda bulunan kimselerin iyi analizleri yapılarak ve hatta her platformda kabul edilebilir bir tavır ile yaklaşmalıyız. Çokça faydasının görüleceği bir düşünceyi itici bir tavırla ve yanlış kelimelerle yaklaşılmaz hale getirmek zarar üzerine zarardır.
Kelimelerimiz ve yaklaşımımız dostluk, sıcaklık, samimiyet ve içtenlik içermelidir. Kaba softa ve ham yobaz bir yaklaşım bir şey kazandırmaz. İnsani yaklaşım ve iyi niyetle seçilmiş cümlelerden hissedilen sıcaklık bizleri birbirimize kabul ettirir.
Eleştirilerimiz ya da konuşmalarımız zamanlı olmalıdır. Doğru yerde ve doğru zamandaki eleştirilerin kabulü daha fazladır. Sırf konuşmak için konuşmak mantıksızlığıyla ne kendimize ne de başkalarına etki edemeyeceğimizi bilmemiz gerekmektedir.
Konuyu kişiselleştirmekten uzaklaştırmalı ve kabul edilebilir temellendirmelere yaklaştırmalıdır. Kişiselleştirilmiş bir konuşma, ortamı kör horoz dövüşüne dönderir. Geliştirme, iyileştirme ve yardımcı olmak felsefesinde yapılan eleştiri taraftar da bulur.
Özellikle iyi dinlemeliyiz. Konuşulan şeyleri sadece olumsuzluk temelinde ele almamalıyız. Olumlu olan düşüncelerin gelişmesine katkıda bulunurken üzerine katmak amacı güdülmelidir. Açık ve net ifadelerle, geliştirme ve iyileştirme maksatlı bir dinleme ortamdaki yanlış odaklanmaları da dağıtır.
Diğer bir husus da frene basacağımız yeri iyi bilmeliyiz. Her konuyu bilemeyiz. Freni boşalmış kamyon gibi bodoslama söze girmek nahoş bir durumdur. Diğer insanlara söz hakkı tanımdan sürekli kendi doğrularımızı sırlamak bize de bizim dışımıza da bir şeyler kazandırmaz.
Evet değerli dostlar, kendimizi geliştirmenin ve kabul görmenin önemli yönlerinden olan eleştiri kültürünü bilip uygulamak yeni ufuklara yelken açtırır. Dünyayı, batının filmlerde ya da çizgi filmlerde lanse edip bilinçaltına zerk ettiği sahte kahramanlar kurtarmayacaktır. Bulunduğu konumlarda ilmiyle, bilgisiyle, kelimeleriyle, eleştiri ve doğru üslubuyla katkı sağlayacak olanların omuzlarında yükselen bir toplumun ve dahi insanlığın durumu bir başka olur.
Bir de sevgili dostlar, bizden sonraki nesillere örnek olmamız gerektiğini de unutmamalıyız. Belki fark etmeyiz ama bizden küçükler başta olmak üzere bizi örnek alarak davranışlarına şekil verenler muhakkak olacaktır. Bu yüzden doğru zamanda, doğru yerde, doğru üslupla, doğru ve kabul edilebilir bir şekilde eleştirileri yapmalıyız. Doğru sadece bizim tekelimizde değildir. Bunu da unutmamalıyız.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog Yazar