Emek; uzun, yorucu ve özenli çalışmaya denir. Başka bir tanımlamayla; insanın bilinçli olarak belli bir amaca ulaşmak için giriştiği hem doğal ve toplumsal çerçevesini hem de kendisini değiştiren çalışma sürecidir. Helalinden ve doğru olarak yaptığımız ne varsa emek kavramı kapsamına giren, tüm etkinlikler değerli ve takdir edilecek şeylerdir.
Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Ahşap İşçiliği ve Oymacılığı Devlet Sanatçısı olan ve “Zanaatkârlık” sıfatını yaptığı çalışmalarla sürdüren, Adana’daki yerel ve bölgesel zenginlikleri ilmek ilmek işleyen ve somut eserleri kültürel bir miras olarak hazırlayan ilkokul arkadaşım Ömer Erdoğan’ı geçenlerde ziyarete gittim. Adanus Sanat Merkezi başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşunda da öncülük yapan Ömer Erdoğan’ın yaptıkları gerçekten çok emek gerektiren şeylerdi. Örneğin Adana’nın sembolü olan Büyük Saat, Taşköprü, Varda Köprüsü ve Ulucami gibi yüzyıllar öncesinde yapılarak bugüne kadar gelen miraslarımızın minyatürleri zanaatkârımızın elinde dile gelmektedir. Asıl anlatmak istediğim şey ise ortaya çıkan bu emeğin hafife alınması. Yirmi beş santimetrelik bir Büyük Saat minyatürünün ahşap işçiliği için en az bir günzaman harcamaktadır. Ziyarete ve alışverişe gelen kimselerin bu emekleri küçümser şekildeki yaklaşarak, deyim yerindeyse ölücü olarak fiyatlandırmaları çok basit bir şeymiş gibi görmeleri çok üzücü bir durum.
Meslekleri icra eden kişilere asla ve asla emek küçümseme tavrı takınılmamalı. Trafik ışıklarında su satanlardan fırında ocağın karşısındaki pişiricilere, simitçilerden temizlik görevlilerine, öğretmenlerden mühendislere, hakkıyla öğrencilik yapanlardan sportif çalışmalar yapan onlarca ve yüzlerce meslek erbaplarınınyaptıkları çalışmalar küçümsenmemelidir. Gerek onlara karşı dilsel ifadelerimizi ve gerekse de yaklaşımlarımızı iyi ayarlamalıyız. Dilerseniz birkaç örnekle daha iyi açıklamaya çalışalım: Zihin yorgunluğunun önemli olduğu bazı konularda emek sarf eden bir memura, konuya vakıf bile olmayan amirin hakaretvari sözleri kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz. Yapılan işte, bilgi ve yetenek yoksunu bir idarecinin, karşısındaki nitelikli bir memuru/çalışanı küçümsemesi olsa olsa kendi niteliksizliğini dışa vurmasından başka bir şey değildir. Kırıcılıktan uzak durmak ya da bu gibi kötü şeylerden uzak kalmak için düşünülmeli ve kendimize çekidüzen verilmeliyiz. Çünkü insanları küçümsemek, onları küstürmek sadece küsene zarar vermez. Zincirin halkaları misali bireylere, kurumlara ve büyük ölçekte sisteme zarar verebilir.
El işçiliğini en güzel şekilde yapan kimselerin yaptıklarına cüzi bir kâr koyarak fiyat biçmelerine pervasızca eleştiriler yapmak da aynı derecede kabul edilemez yaklaşımlardır. Altı üstü tahtadan yapılan bir şey deyip de küçümsemek, küçümseyenin de cahilliğini gözler önüne sermektedir ve bu daha da acı bir şeydir.
Peki değerli okuyucular, emekler küçümsenirse neler olur hiç düşündük mü?
Öncelikle emeği hiçe sayılanları değil, emekleri hiçe sayanların basit insan olduğu ortaya çıkar! Yani hem o konuyla ilgili bir bilgi ve yeteneğe sahip olmayıp hem de o görevi yerine getiren kimseye kötü sözler söyleyen olsa olsa cahilin ve üslupsuzun önde gideni olur.
Takdir etmekten imtina etmek, kişinin hakkaniyetsizliğinin gösteresidir. Kim olursa olsun, eğer bir kimse verilen işlerde başarı sağlıyorsa takdir etmekten geri durmamalıyız. Hoş, yapılacak takdir bir insanının yeteneğini artırmayacaksa bile moralini yükseltip hem yaptığı işe hem de bulunduğu kuruma aidiyeti perçinlenecektir.
Emeği küçümsemek daha güzel ve özel çalışmaların önüne kocaman bir engel olur. Öyle kimseler tanıyorum ki başlarındaki idarecinin akıl almaz mobingleri yüzünden adım atamaz hale gelmişlerdir. Özgüvenlerini yitirmişlerdir. Uçurumların derinleştiği yerlerdeki çalışmalar sürekli zarar hanesine yazılacaktır.
Emeği küçümsenen kimselerin motivasyonu düşer. Yapılacak şeyleri yapamaz, adım atamaz, fikir söyleyemez ve sürekli huzursuzluk psikolojisini yaşar. Bu yüzden biz biz olalım emektarların emeklerini küçümseyerek onların motivasyonlarını yok etmeyelim.
Emeği küçümsemek adaletsizliğin bir göstergesi olup, adaletsizliğin hızla yayılımını gerçekleştirir. Ne alâka değil mi? Keskin alâka değerli okuyucularım. Adaletli olmanın tanımına bakmakta yarar olacaktır. En kısa tanımıyla “doğruluktur.” Zaten bizlere de “Emrolunduğungibi dosdoğru ol” (Hûd Sûresi/112.âyet) düsturu minvalince yaşamak da yakışmaz mı? Elbette yakışanı yapmalıyız.
Emeği küçümsemek, kalıcı ve özellikler içeren çalışmaları sonlandırır. Hani bazen çocuklarımız bize bazen en meşgul olduğumuz anlarda bir şeyler söyler ya da yaptığı bir şeyi anlatır. Moralimize bağlı olarak ya başımızdan savar cevaplar verir bazen de kızarız. Belki de o çocuğun çok büyük bir çalışmasına başlamadan sonlandırmasına sebep olmuşuzdur da haberimiz olmaz. Aman dikkat edelim.
Emeği küçümsemek mesleklerin gidişatına zarar verir ve meydana gelen zihni etkilenimler meslekleri sonlandırabilir. Birçok zanaatkârlık mesleği bu nedenle son bulmuştur. Başlamadan biten şeylerin hesapları bazen verilemeyecek kadar acı olur.
Hayatımız boyunca insanca yaşayıp, karşımızdaki kimselere insanca değer verip, insanlığımıza zarar vermeden yaşamamız duasıyla… Kalın sağlıcakla.
Gökmen CAN / Eğitimci-Sosyolog