Merhaba Dostlar!
Aslında bugün “Tıkandı Baba” başlıklı bir konu ile sizinle buluşacaktım. Lakin yine öncelikli bir konu daha çıktı kanımca ve onu size sunmak istedim. Çünkü ele alacağım bu konu da aslında toplumumuzdaki en sıkıntılı “kişilik bozukluğu”, olgunlaşmanın ve aklı selimini rafa kaldırıldığı bir husus. Bu nedenle “Emre Amade Uşak Olma” konusunu anlatacağım.
Biliyorsunuz, toplumların gelişimi ve ilerlemesi, kişilerin özgür düşünmelerine, sağlıklı muhakeme yeteneklerine ve sağlam bir kişiliğe sahip olmalarına bağlıdır. Ama tarih boyunca, ister kişisel isterse de bir zümre tarafından oluşturulan çeşitli otoriteler ve güç odakları, kişileri itaatkâr ve sorgulamadan kabul eden bir yapıya dönüştürmek için ellerinden gelenleri artlarına koymamışlardır. Bu bağlamda, “emre amade uşak” olma eğilimi, kişinin aklı selimini ve kişiliğini kaybetme sürecini ifade eder. Peki, insan neden böyle bir konuma sürüklenir ve bundan kaçınmanın yolları nelerdir? Nasıl olur da bir insan düşünmekten kaçınır ki? Ne yani başkalarında akıl var da kendisinde yok mu? Ya da neden başkalarını hep kendisinden üstün görür ve her önüne gelene biat etmek ister? Hatta kendisinin biat ettiği kimse veya zümrelere karşı hakkı yüksek sesle savunan birisi için değişik ithamlar içinde bulunur ki? Hadi gelin bir bakalım!
Önce “Emre Amade Uşak Olmak” Ne Demektir Onu Açıklayalım
“Emre amade uşak” ifadesi, bir kişinin sorgulamadan, kendi muhakemesini devreye sokmadan, başkalarının direktiflerine mutlak bir şekilde boyun eğmesi anlamına gelmektedir. Bu durum sadece fiziksel bir itaat olmayıp, aynı zamanda özellikle de düşünsel bir teslimiyet ve iradesizlik halini içerir. Bu tür kişiler, toplumsal ya da kişisel baskılar neticesinde, güçlü bir otoritenin gölgesinde var olmayı bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir. Silik, yitik, bitik ve hımbıl lümpen gibi olmayı tercih eder. Karşısında harıl harıl hatalar yapılsa bile asla yerinden kalkamayacak bir bitik benlik hali taşırlar.
Peki, Bazı İnsanlar Bu Konuma Neden Sürüklenir?
Bunun nedenleri arasında ilk olarak korku ve güçlüden yana olma eğiliminin hakimiyetinden söz edebiliriz. Hayatının her alanında teslimiyeti benimseyen kimselerden ne kendisi ne de başka birilerinin hakları için çıtlarını çıkartamayacaklarını söyleyebiliriz. Hatta kırk yıl önceki toplumu anlatan bir dizide “Berber Recep” karakteri vardı ve bu karakter o zamanki egemenlik kurmuş grubun üyelerinden daha fazla yandaş tavır sergileyen biriydi. Bugün ne kadar cahilce olduğu alenen ifade edilen o zamanlardaki karşı dik duruş tavrını sergileyen kimselerin bugün hala aynı tavırlar içinde olması ve ortaya koydukları argümanlar “eme amade uşak olmama” konusunun doğruluğuna dair bir örnektir. Doğrudur, insan, doğası gereği güvenlik arayışında olan bir varlıktır. Güçlü bir otoriteye tabi olmak, kişiye sorumluluk almadan var olma kolaylığı sağlar. Ama bu durum, korku ve çıkar hesaplarının birleşmesiyle, kişinin sorgulamadan itaat etmesine yol açmamalı.
Çocukluk ve Aile Eğitiminin “Biz’den” Uzaklaşması
Küçük yaşlardan itibaren sorgulamayan, eleştirilecek olsa bile bazı şeyler, onlara karşı bir düşünce geliştirmeyen kişiler, büyüdüklerinde de “gözü kapalı itaat etmeyi” doğal bir davranış biçimi olarak benimserler. Aile içinde sürekli baskıyla büyüyen çocuklar, ileriki yaşamlarında da güçlü figürlere boyun eğme eğiliminde olurlar. Yalnız hemen parantez içinde şunu söylemeliyim: Gözü kapalı olarak sözleri kabul edilecek kimseler bellidir. Onlardan ilk sırada olan peygamberlerdir. Sonrasında gelen kimseler ve sıfatları da bellidir. Kısmet olursa başka bir zaman da bu konuyu işleriz.
Toplumun ve Popüler Kültürün Etkisi
Bazı toplumlarda kişin özerkliği yerine, itaati teşvik eden kültürel normlar baskındır. “Büyüklerin sözünden çıkma”, “sorgulama, kabul et” gibi anlayışlar, insanları pasif, bağımlı ve iradesiz hale getirir. Ama bu, tamamıyla da motamot doğrudur da diyemeyiz. İlla ki büyüklerin haklı ve sözlerinden çıkılmayacak telkinleri vardır. Ama hayatı sürekli böyle yaşamamak gerekli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Kahrolmayası Konfor Alanına Yapışıp Kalma Hastalığı
Kabul ediyoruz, bazen düşünmek, karar almak ve sorumluluk üstlenmek zor bir süreçtir. Emre amade bir yaşam tarzı, kişiye “hata yapma” korkusu olmadan yaşama imkânı sunar. Bu yüzden birçok insan, özgürlüğün getirdiği yükü taşımak yerine, başkalarının verdiği kararları uygulamayı tercih eder. Yani şöyle diyeyim: Çıkıp masmavi gökyüzünü görmek ve kalbinizin huzur bulmasını terk edip sanal gözlük içindeki yapaylığa ya da koltuğa uzanıp bir psikoloğun telkinlerine hapsolma gibi bir şey bu.
Emre Amade Uşak Olmamak İçin Ne Yapılmalı?
Öncelikle Aklı Selim Bir Zihin Geliştirmek
Aklı selim, kişinin olayları sağduyu ile değerlendirebilmesi, duygularına kapılmadan muhakeme yapabilmesi demektir. Bunun için kişinin bilgiye açık olması, farklı bakış açılarını değerlendirmesi ve eleştirel düşünmeyi öğrenmesi gerekir.
Kişilik Sağlamlığı ve Özgüven Kazanmak
Kendi fikirlerine güvenen, bağımsız düşünebilen kişiler, başkalarının etkisine kolay kolay kapılmazlar. Kendi değerlerini ve ilkelerini belirleyen insan, sırf bir otorite öyle istiyor diye bunlardan vazgeçmez.
Soru Sormayı ve Sorgulamayı İlke Edinmek
İnsan her duyduğunu doğru kabul etmemeli. Kaynağını ve doğruluğunu araştırmadan kalbe ve akla indirmemeli her duyup gördüğünü. Sorgulamayan kişiler, yönlendirilmeye ve kullanılmaya en açık insanlardır. Programlanabilir robot gibidirler.
Ahlaki Duruş ve İradeye Sahibi Olmak Gerekli
Güçlü bir iradeye sahip olmak, kişin neyin doğru ve yanlış olduğuna kendisinin karar vermesiyle mümkündür. Ahlaki sağlamlık, kişiyi menfaatlere göre değil, vicdanına ve prensiplerine göre hareket eden bir kişi haline getirir.
Nihayetinde “emre amade uşak olmak”, kişinin kendisine ve topluma en büyük kötülüğü yapmasıdır. Bu tür kişiler, sistemlerin ve güçlülerin manipülasyonuna açık hale gelirler. Zamanla kendi düşüncelerini yitirebilirler. Unutulmamalıdır ki özgür kişiler olmadan özgür toplumlar olmaz. Bu yüzden, aklı selim ve sağlam bir kişiliğe sahip olmak, her kişinin üzerine düşen en büyük sorumluluklardan biridir. Özgürlüğün, iradenin ve düşünmenin kıymetini bilmeyenler, er ya da geç başkalarının oyuncağı olmaya mahkûmdur. Dileyen hayatın biraz yüksek yerlerine çıkıp seyre dalabilir. Neler görecek neler!
Kalın sağlıcakla…