Edebiyat dünyasının önemli isimlerini meraklılarıyla buluşturan “Edebiyat Durağı” programının bu ayki konuğu yazar Cihan Aktaş oldu. Aktaş, Esenler’i konu alan “Rüzgârla İyi Geçinmek” adlı eserinin ikincisini de tamamladığını belirterek “Bu ilçe insanı beni çok besledi. Esenler’de çok zengin bir hazine var ve bu benim edebiyatıma da katkıda bulundu” dedi.
“Edebiyat Durağı”nın bu ayki konuğu gazeteci, mimar ve yazar Cihan Aktaş oldu. Edebiyatseverlerle buluşan Aktaş, “Şair ve Gecekuşu” ile Esenler’i konu alan “Rüzgârla İyi Geçinmek” adlı eseriyle ilgili soruları yanıtladı, kitaplarını imzaladı. Aktaş, Esenler’in tarihine ve bilinmeyenlerine ışık tuttuğu “Rüzgârla İyi Geçinmek” adlı eserinin ikincisini de tamamladığının müjdesini vererek eserin ortaya çıkış sürecinde yaşadıklarını anlattı.
HİKÂYELER BENİ ÇOK ETKİLİYOR
Yazar Aktaş, “İlk kitabımız ‘Rüzgârla İyi Geçinmek’, Esenler’in kuruluşlunu anlatan bir kitap. Bu kitabın devamı niteliğinde ikinci bir çalışma da bitti. Esenler, sık sık geldiğim ve kendimi iyi hissettiğim bir semt. Neredeyse bir Esenlerliden daha fazla bilgi sahibi oldum. Çok faydalandığım ve beni çok zenginleştiren bir yer. Benim için büyük bir anlamı var Esenler’in. 5 senedir Esenler üzerine çalışmaktayım. Salgın nedeniyle Esenler’e daha az gelmeye başladım. Çünkü yapacağım daha başka çalışmalar da var. Ben bir edebiyatçıyım ve hikâyelerden besleniyorum. İnsan hikâyeleri, göç hikâyeleri, yerleşme hikâyeleri ve insanların kendilerini geliştirme hikâyeleri beni çok etkiliyor. Bu Esenler’de çok fazla. Esenler, çok fazla göç almış bir yer. Mimarlıktan gelen bir yazarım. Bu tür çalışmalar yapan insanlarla konuştuğumda İstanbul’un bu kadar yakınında Esenler diye bir yerin, tarihi derinliği olan bir yerin olduğunu bilmiyorlar. İçinde yaşayanlar bile bilmiyor. Esenler’in 1939’a kadar adı Litros’muş. Bilmemenin bir sebebi de çarpık yapılaşma. Tabii güzellikler hızla ortadan kalktığı, vahşi bir yapılaşma. 1970’lerin başlarında burada Çinçin Deresi’nin üzerinde bir Mimar Sinan Köprüsü varmış. Bu köprünün varlığını da mübadillerden öğrendim. O köprüyle ilgili bir kayıt yok. Mimar Sinan’ın pek çok eseri var. Esenler’deki köprü, Haramidere’deki köprünün aynısıymış. İnsanlar salgın hastalıkla mücadele ettikleri sırada köprüyü yıkmışlar” şeklinde konuştu.
KADINLARDAN BİLGİ ALMAYA ÇALIŞTIM
Esenler’de çalışma yaptığı sırada kadınlardan bilgi almaya çalıştığını dile getiren Aktaş, “Ağırlıklı olarak erkeklerle çalışmak zorunda kaldım ama kadınlar daha iyi hikâye anlatıcısıdır. Kadınların da çok peşinden koşuyorum. Bizde sözlü tarih çok zayıf. Esenler’e 70’lerde, 80’lerde ve 90’larda gelmiş kişiler İstanbul’da yaşadıklarının farkında değillerdi. Esenler, tarihi bir Yunan köyü, adı Litros. Kültür taşıyıcısı bir köy. Bu nerede yitirildi? Bu çok önemli. Eserde, halktan dinlediklerimi yazdım. Bu ilçe insanı beni çok besledi. Çok zengin bir hazine var Esenler’de. Göç her zaman berekettir. Esenler’e mübadeleyle, ekonomik sebeplerle, savaş nedeniyle gelinmiş. Dönem dönem nüfusu hep çalkalanmış. Bu zengin bir tecrübe birikimi anlamına geliyor. Burada bir sürü tarihi yerin varlığını öğrendim. Bu da benim edebiyatımı besledi” ifadelerini kullandı.