Türkiye ve dünya gündemine ilişkin gelişmelerin alanında uzman isimler tarafından ele alındığı “Gündeme Dair Düşünceler” adlı seminer dizisinin ilki gerçekleşti. “Yeni Suriye ve Gazze Ateşkesi” başlığıyla düzenlenen programda, gazeteciler Nagehan Alçı, Kemal Öztürk ve Ferhat Murat konuya ilişkin görüşlerini ve bölgeden izlenimlerini paylaştı.
Esenler Belediyesi Basın ve Yayın Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen “Gündeme Dair Düşünceler” seminer dizisinin ilki gerçekleşti. Türkiye ve dünya gündemini yakından ilgilendiren en güncel konuların alanında uzman isimler tarafından masaya yatırıldığı seminerler, ayda iki kez gerçekleşecek. Suriye’de yaşanan gelişmelerin Türkiye’ye yansımaları ve Gazze’deki ateşkes anlaşmasının ele alındığı ilk programın moderatörlüğünü gazeteci Nagehan Alçı üstlendi. Esenler Gençlik Merkezi’nde düzenlenen programa, Esenler Belediye Başkanı M. Tevfik Göksu ile siyasi parti ve STK temsilcileri katıldı. Programda gazeteciler Kemal Öztürk ve Ferhat Murat, Suriye izlenimlerini ve Gazze ile ilgili görüşlerini dinleyicilerle paylaştı. Program sonunda gazeteciler, dinleyicilerin sorularını yanıtladı.
Programda konuşan gazeteci Nagehan Alçı, Esed rejiminin devrilmesinden sonra gittiği bölgede yaşadıklarını anlatarak, “Suriye deyince; bir ülke var, toprak var ama şu anda bir devlet yok. Suriye’ye tek bir kimlik ve pasaport göstermeden girdik. Yollar çok yoğun. Kuzeyden girip aşağı Şam’a doğru inerken şunu görüyorsunuz; yıllardır ülkelerinden vatanlarından ayrı kalmış insanlar büyük bir şevkle geri dönmeye çalışıyorlar. Bu yalnızca Türkiye’den Suriye’ye bir hareket değil. Suriye’nin içinde de bir hareket. Çoğu kişi evleri yerinde duruyor mu bilmeden üç beş parça mobilya alıp yollara çıkmışlar” dedi.
Alçı, Suriye’deki coşkuya yakından tanıklık ettiğini söyleyerek bölgede kontrolsüz bir şekilde silah kullanımının olduğuna da dikkat çekti. Alçı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz ilk gece Hama’da kaldık. Hama da benim için çok büyük bir şoktu. Çünkü çok kontrolsüz silah kullanımı var. Oradaki silah kullanımı o aşamada aslında iyi bir şeye hizmet ediyordu. Kutlama yapmak için silah kullanıyorlar. 5 yaşındaki çocuklar da kullanıyor. 70 yaşındaki nineler de kullanıyor. Sokaklarda müthiş bir coşku vardı. Ertesi gün Şam’a kadar gittik. Büyük bir kaos ama o kaosun içinde de bir ahenk ve bir coşku gördük. BAAS rejimi döneminde çok büyük bir baskı yaşamış toplum adeta deli gömleğinden sıyrılmış” dedi.
Gazeteci Ferhat Murat, Türiye ve Suriye’nin bir ve beraber olduğunu ifade ederek “Biz aynı coğrafyanın, aynı bölgenin insanlarıyız. Türkiye ile Suriye yan yana. Sosyal medyadaki 83 Suriye gibi söylemlere çok girmemek lazım. Bunlar farklı ayrışmaları beraberinde getirir. Biz bugünlerde iç cephenin kuvvetli olmasını tesis etmeye çalışıyoruz. O yüzden sağduyulu bakış açısının hepimizde hakim olması lazım” dedi.
Türkiye’nin özgüveninin artık üst seviyede olması gerektiğini de kaydeden Murat, “Maalesef ‘ABD buna izin vermeseydi bu iş asla olmazdı, İsrail zaten izin vermiştir. Aksi halde nasıl Esed devrilecek? İsrail orada topraklarını ilerletiyor’ gibi sığ analizler yapılıyor. Bunu yapanların kimisi gazeteci, kimisi siyasetçi. Türkiye’de Suriyeli düşmanlığı üzerinden bir parti kuruldu. Özellikle genç yaştaki çocuklarımızı zehirlemeye odaklı bir strateji izlediler. Şu an elinde malzeme kalmadı, başka malzemeler arıyor. İç cepheye zarar vermek üzere o rüzgârı yellemeye devam edecekler” diyerek görüşlerini paylaştı.
Suriye’ye çok sık gidip geldiğini belirten gazeteci Kemal Öztürk, “İç savaştan önce, iç savaş esnasında ve sonrasında bölgeye gitme fırsatım oldu ve oradaki değişimleri yakından gördüm. Devrimin nasıl bu kadar hızlı olduğuyla ilgili ilk günlerde pek çok spekülasyon yapıldı. Komplo teorileri yapıldı. ‘61 yıllık BAAS rejimi 11 günde nasıl düşer?’ Bu soru çok kafa karıştırdı. Bunun arkasında bir devletin olduğu söylendi hep. ‘ABD, İngiltere, İsrail müsaade etmese olmazdı’ şeklinde spekülasyonlar yapıldı. ‘Ahmed eş-Şara’nın liderliğini yaptığı HTŞ örgütünün nasıl mantıklı açıklamalar yapıyor?’ bunu sorguladılar. Bunların en önemli sebebi buradaki süreci es geçmeleridir. Yani Suriye’de yaşanan süreci yakından takip etmedikleri için oradaki değişimi anlamadıkları için sanki her şey birden olmuş ve olağanüstü durum varmış gibi zannediyorlar” dedi.
Öztürk, İdlib ve Afrin’deki insanların böyle bir operasyonu beklediklerini söyleyerek şunları kaydetti:
“Operasyonun geciktiğini söyleyenler bile oldu. İdlib 4 milyon insanın yaşadığı koca bir şehir. Bu koca şehir HTŞ tarafından 8 yıl yönetildi. HTŞ hayatta kalabilmek için Türkiye ile ilişki kurmak zorunda kaldı. Suriye’nin özgürleşmesi, terörden arındırılması güvenliğini sağlanması açısından HTŞ’nin değişimi ve dönüşümü hayati bir rol oynadı. Bunu Türkiye sağladı. Yahya sinvar aslında Esed rejimini devirdi. Gazze’de bu direnişe başlayan Yahya Sinvar, eyleminin sonucunda Netanyahu’yu deviremedi ama başka bir zalim rejimin devrilmesine neden oldu. Hizbullah Lübnan’da çöktü, İran büyük güç kaybetti. İkisi birlikte Suriye’den çekildi. Ukrayna’da Rusya güç kaybetti. Esed rejiminin altı tamamen çürükmüş, bu gözüktü. Bu üç unsurun aynı zaman diliminde birden oluşması sonucu Suriye’de birden büyük bir boşluk oluştu. İşte bu boşluğu HTŞ, muhalifler, Özgür Suriye Ordusu ve Türkiye çok iyi değerlendirerek sahnede oldu.”