“Fenomen” kavramı felsefi kökenli bir ifade olup, duyularla algılanabilen şeyleri ifade eder. Tabiki sadece bu anlamıyla kalmış dar bir kavram da değildir. Özellikle internetin hayatımıza girmesiyle birlikte, son 10 yılda hızını artırarak hayatımızı adeta kasıp kavuran bir öge olup çıkan sosyal medya, bu kavramın içi boş hallerinin örnekleriyle dolup taşmıştır.
Aslında fenomen dediğimiz kimse, kendi akranlarına göre öz değerlerini, kültürel zenginliklerini benimseyerek, bu zenginlikleri geniş kitlelere ulaştırmak için etkinlik yapan kimsedir. Yani başka bir ifadeyle tanımlayacak olursak fenomen; hem kendisine, hem çevresine ve hem de ulaşabildiği kitlelere yaşadığı kültüre ait değerleri ulaştırabilen ve bunu yaparken de deformasyona mahal vermeyecek şekilde davranan kimsedir diyebiliriz. Bu kavram aslında tıpkı başka kavramlarda olduğu gibi yine yanlış/eksik/doğru olmayan şekillerde anlaşılarak bir furyanın yarış kulvarı olup çıkmıştır.
Fenomen kimse ile ilgili konuya gelmeden önce bazı konulara dikkat çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, daha önceki yıllarda erken kalkanın şarkıcı olduğu, ekran önünde kavga edip saç baş yolanların ekran yüzü, mahremiyeti ne kadar ihlal ederse o kadar aranır kimse, kendi olmaktan ne kadar uzaklaştıkça o kadar istenilen yorumcu, acayip giysi ve anlaşılamaz ses ve vurgulamalarıyla bazen kendisinin bile anlayamayacağı şekilde konuşanların idol, zihnen açılıp satıldıkça cüretkâr, dilini bozdukça özgün, zamanında sokakta yaşayan kimseler gibi yırtık pırtık giysilere uçuk paralar verip üzerine geçirenlerin modacı olduğu ve olmaya da devam ettiği bir döngü içindeyiz. Bu döngünün körpe zihinleri alt üst ettiği de inkâr edilemez bir gerçektir. Yalnız unutulmamalıdır ki her mikrofonu alan şarkıcı, program sunucusu olmaktan ziyade hâkim, ekran yüzü ya da enteresan sorularla insanları yanıltan kimse asla fenomen olur demek değildir.
Sosyal medya mecraları dolup taşıyor. Kimi kamera alıyor bu iş için.Kimi de mevcut telefonuyla götürmeye çalışıyor işlerini(!) Sokak sokak gezip yaşlısına gencine, erkeğine kızına, evlisine bekarına, yerlisine yabancısına bazen edep sınırlarını aşan sorulardan tutun da zihni dünyasında memleketinden uzaklaştırmaya yönelik algı yönetimi içeren sorularla kaldırımlar arşınlayan insanların fenomen olması asla kabul edilemez. Çünkü fenomen kimse en yalın ifadeyle “fayda, insanlık, değer, ahlâk, güzellik vb.” şeylerin insanlara ulaşılmasında aracı, yeri geldiğinde de öncü olur. Bunun aksi durumlarında o kadar elim tablolar çıkıyor ki değerli dostlarım…Bozulan zihinler, rayından çıkan diller, aydınlıkta görmeyen gözler, hakikatleri duymayan kulaklar, helal olana gitmeyen ayaklar, güzellikleri deremeyen ellerle dolup taşan bir toplum oluverip çıkılıyor. Kontrolünü sağlayamadığımız çocuklarımızı internet başında kontrol altına alan insanlar adeta yıkım ekibi durumunda çalışarak, göz göre göre, ortalığı toza dumana katarak toplumumuzu derinden sarsmaktadırlar. Örnek olamadığımız her çocuk, dokunamadığımız her kalp, okşayamadığımız her baş, yanımızda barındıramadığımız her yürek bizi bizden uzaklaştıran bir darbe olmaktadır.
Çocuklarımızın fenomenleri öncelikle biz olmalıyız. Onları sevmeliyiz. Yeri geldiğinde “seni seviyorum kuzum” sözünü çekinmeden söylemeliyiz. Tüm maddi imkânları önlerine sunarak her şeyi halletmiş edasında olmamalıyız. Yüreklerine dokunmalıyız onların. Tatminkârlıklarını değil yüreklerini kazanmalıyız. Verdikçe tatmin olacaklarından ziyade gerekli olanı sundukça ya da kazandırdıkça huzura demir atacaklarını bilmeliyiz.
Örnek olan davranışları sergilemeliyiz. Bizden duyduğu kötü sözlere alışırsa sahte fenomenlerin küfürlerine güler duruma gelir. Sınırlarımızın olmasının katılık olmadığını hâl diliyle anlatmalıyız. Nenelerin başlarında yumurta kırmak da nedir? Bu mudur sevmek? Biz çocuklarımıza fenomen olamadıkça bu sahnelerin sayısı ve bunların edepsiz aktörleri çoğalacaktır.
Öğretmeninin ve öğrenci arkadaşlarının sınıftaki hallerinden tutun da camideki ibadet eden insanların gayri ihtiyari gerçekleşen bazı hallerini ifşa etmek saygısızlığın üst limitlerine ulaşmış durumdadır maalesef. Artık söylenecek bir şey kalmadı diye dövünmeye başlarsınızfayda etmeyecek noktaya varmış olursunuz bile. Mazeret bildiren ya da çaresizlik içeren cümlelerden kurtulup, cümlelerle birlikte kalbimize ve zihinlerimize zincirleri vurmamalıyız.
Hülasası değerli dostlar; bizler çocuklarımızın gözlerinde ve gönüllerinde değerlerle donanımlı haldeki bir fenomen olmayı başaramadıkça ya da en azından örnek bir ebeveyn olmayı yakalayamadıkçahanemizde biten zararlı ayrık otlarının önünü alamayız. Evimizin içini sosyal medya mecralarından daha çekici bir hale getirmez isek, yaşanır olmanın güzelliklerini hane halkına tattırmaz isek evlatlarımızın bal görünümlü zehirleri tatmalarına hatta onların müptelaları olmalarına engel olamayız. Evlatlarımız bizde kalmalı, evlatlarımız değerlerimizle yaşamalı. Evlatlarımız bizlerden çok uzaklarda yaşayan ve mayınlı tuzakların birer mayını halinde pusuda bekleyen fenomenlerin oyuncağı olmamalı. Bu nedenle BİZ olmalı, AİLE olmalı, EBEVEYN olmalı, ÖRNEK olmalı, NEFES olmalıyız.
(Sözümüz değerlerimizi, kültürümüzü, birliğimizi ve dirliğimizi bizim dilimizle, bizim yüreğimizle, bizim benliğimizle tanıtan kimselerden dışarı.)
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog