İdeolojiler üstü bir varlık olan (olması gereken) insanın, yaşamı boyunca yapma zorunluluğu olan ve asla vazgeçmemesi gerektiği en önemli hasletlerinden bir tanesi de “insan” olmasıdır. Hiçbir çıkar, hiçbir nemalanma, hiçbir zevk-ü sefa sağlayan şey, sergilenmesi gereken bu hasletin engelleyicisi olmamalı. Çünkü “insanlığını” kaybeden bir kişi “iflas etmiş” ve “iflahı kesilmiş” bir zavallıdır. Günümüzde baktığımız, gördüğümüz her yerde bu zevatlara rastlamamamız mümkün görünmüyor.
Tam da bu noktada “insanlık onuru” için bazı şeylerden geri durmamamız gerekmektedir. Bildiğiniz gibi 110 gün önce başlayan ve hâlâ devam eden bir Yahudi zulmü var. “İnsanlığın” aciz kaldığı demeyeceğim, adeta “3-5-7-9 Maymunu oynadıkları” şu zamanda, bizler Müslüman olarak öyle bir kararlılık ve öyle bir duruş sergilemeliyiz ki adeta dünya titremeli. Çünkü titrediğini göstermediğin bir dünyanın diğer paydaşları seni yamyam misali “hammederler”. Korkan, endişe eden, suya sabuna dokunmak istemeyen ve rızıklarından endişe ederek sanki “Rızık Allâh’tandır” âyetini hiç duymamış ve duysa da hayatına yansıtmakta iradesiz olanların aşağıdaki şu sözlerine asla katılmayın, asla itibar etmeyin:
-Artık konuşmaktan yorulduk.
-Çok fazla gündem oldu.
-Elimizden bir şey gelmiyor.
-Daha başka ne yapabiliriz ki!
-Ben tek başıma yetemem ki!
-Devletler sus pus olmuş, biz üç beş kişi neyepacağız!
-Araplar niye sahip çıkmıyor, bak biz Arakan’a sahip çıkıyoruz!
-Biz bu dünyanın altını üstüne getirenlerle başa çıkamayız ki!
-Yahu, bunlar dünyanın sahipleri, bizim borumuzun sesi sineğin kanat sesinden az!
Kardeşim “geçin” bu boş lakırdıları. İstediğiniz kadar tek olduğunuzu düşün, istediğiniz kadar güçsüz olduğunuzdan mütevellit cesaretiniz sarsıntı geçirsin ve istediğiniz kadar da “safları sık tutmak istiyoruz lakin safta yer alacakları göremedik” diyerek bahaneler üretin; bu zulme karşı onurlu duruşun zaferi elbette ki mazlumların olacaktır. Bakın âyetler ne diyor:
-De ki: “Ey kavmim! Yapabileceğinizi yapın. Ben de elimden geleni yapacağım. (Güzel) akıbetin/sonun kime ait olduğunu pek yakında bileceksiniz/anlayacaksınız. Şüphesiz o zalimler kurtuluşa ermezler.” (En’âm/135)
-Allâh, iman edenleri dünya hayatında da ahirette de sabit sözle (LailaheillAllâh) sapasağlam kılar. Allâh zalimleri saptırır ve Allâh dilediğini yapar. (İbrahim/27)
-Allah’ın kendisine mülk vermesi sebebiyle Rabbi hakkında İbrahim’le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim demişti ki: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür.” Demişti ki: “Ben de diriltip öldürürüm.” (Bu cevap üzerine) İbrahim demişti ki: “Allah Güneş’i doğudan getirir; sen de batıdan getir (bakalım).” (Bu hüccet karşısında) kâfir afalladı. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara/258)
– “Sakın zâlimlerin yaptığından Allah’ı gafil sanma! O, sadece onları, gözlerin dehşetten donup kalacağı, bir noktaya dikilip bakacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim /42)
Ey kadirşinas halkımızın ve çağlar üstü gerçekliklerden daha gerçek olan İslâm’ın müntesipleri sizlere sesleniyorum!
Kefenleme/kefenlenme sırası bekledin mi?
Bombaların kör ve sağır eden unsurlarından dolayı gözlerini ve kulaklarını kapamaya çalıştın mı?
Açlıktan ve kıtlıktan dolayı hayvan yemlerini yemek için davrandın mı?
Soğuğun ve çamurun ve yağmurun içinde temiz kalmaya gayret ettin mi?
Bu topraklarda yaşayan şu andaki kimseler asla bu saydıklarımızın yüzde birini bile yaşamamışlardır. Dinimize, soyumuza, kültürümüze, birliğimize, kardeşliğimize, değerlerimize, bayrağımıza ve bizi biz yapan tüm şeylere hem sahip çıkmalıyız hem de sahip çıkılmasına önderlik etmeliyiz. Dilimizin döndüğü, aklımızın yettiği ve yüreğimizin korkusuzluğu oranında dimdik durmalıyız. Çünkü biz, gelenin keyfi için geçmişe küfreden bir millet değiliz. Kardeşi aç iken tok yatmayı kendine yediremeyen bir milletiz. Zulme uğrayanların “insan” ya da “hayvan” olmasına bakmadan kim ve nasıl bir canlı varsa, tüm mazlumlara yetişmekte cengâver bir milletiz, hakkaniyetli bir ümmetiz. Aksi halde kadim kodlarımız gereğince davranmadığımız her bir “kendimizle baş başa kaldığımızda” içimizdeki adaleti yüksek “yargıç”, sunduğumuz her mazeret sonrasında bize şöyle seslenecektir: “Geç bunları geç, geçelim bunları!”
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog