Bu haftaki “bebeklerin plasentasında mikroplastik parçacıklar bulundu” haberini duyunca çıldırdım adeta.
Guardian gazetesinde“Mikroplastikler hamile olan dört sağlıklı kadının plasentasında hem anne hem fetüs tarafında vefetüsün geliştiği zarın içinde rastlandı” şeklindekihaberi vardı.“Annenin yeme, içme ve solunum yoluna bağlı olarak mikroplastiklerin plasenteya geçtiği tahmin edilmektedir” denilmekte idi.
Environment International dergisinde yayımlanan çalışmada; “fetüsün gelişmesini destekleyen ve dış dünya ile bağlantısını sağlayan plasentada zararlı plastik parçacıklarının bulunmasının endişe verici olduğu vebu partiküllerin nasıl zarar verdiği konusunda araştırmaların yapılması gerektiği vebu mikroplastiklerin fetüs gelişimini engelleyebileceği”yazılıyordu.
Kısacaçalışmayı özetlersek; bebeklerimiz daha dünyaya gelmeden ve bizlerle tanışmadan bu partiküller ile tanışıyor ve kirleniyorlardı.
Çok üzücü değil mi?
Daha iki ay önce Ekim ayında yapılan bir araştırmada; plastik biberonlarla beslenen bebeklerin milyonlarca mikroplastik yuttukları belirlenmişti.
Ya her gün içtiğimiz karton bardaklardaki mikroplastikler ile ilgili çalışmalara ne denmeli. IndianInstitute’tan Dr. SudhaGoel, “Bir kâğıt bardakta günde üç bardak çay veya kahve içen bir kişi, çıplak gözle görülemeyen 75 bin minik mikroplastik parçacığı yutacaktır” demesi gerçekten de ciddiye alınmalı.
Journal of HazardousMaterials gibi ciddi bir dergide yayınlanan bir araştırmada ise; Dr. Goel, “Mikroplastikler, iyonlar gibi kirletici maddeler, paladyum, krom ve kadmiyum gibi toksik ağır metaller için taşıyıcı görevi görür. Zaman içinde düzenli olarak tüketildiğinde, sağlık üzerindeki etkileri ciddi olabilir” denmektedir.
McGill Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmada da; “plastik çay poşetleri her bardakta milyarlarca mikroplastik partikül yutmamıza neden oluyor” denmektedir.
Avustralya’nın Newcastle Üniversitesi ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından bu yılın başlarında yayınlanan ortak bir çalışma da ise: insanların haftada yaklaşık 5 gram plastik aldıklarını, bunun da bir kredi kartı boyutuna ve ağırlığına eş değer olduğunu” kamuoyu ile paylaşmışlardı.
Bizim pet şişeler ile ilgili yaptığımız bir akademik çalışmamızda ise; pet şişelerin içinde 5 tane kimyasal madde bulduğumuzu belirtmiş ve ciddi bir dergide yayınlamıştık. Bu kimyasal maddeler:UV emici bir madde olan Chimassorb 81,stabilizatörler olan Oleamide ve Irgafos 168,Antioxidant 2246 ve BHT idi. Bu maddelerin ileride bizlere ne gibi zararlar verecekleri ise şimdilik meçhuldür.
Bu tip çalışmaları sıraladıkça tehlike boyutunungiderek arttığı görülecektir.
Koronalı şu günlerde sağlığımızın ne kadar önemli olduğunu hepimiz gördük. Sağlıklı isek şu korona virüs ile daha kolay baş edebiliyoruz. Eğer sağlıklı bir bünyeye sahip değilsek virüsten çok daha kötü etkileyebiliyor ve hatta ölümlere bile sebep olabiliyor.
Tüm dünya olarak plastik atıkları ve mikroplastikler ile mücadele etmeliyiz ve radikal çözümlerin alınması gerekmektedir.
Kaçınılmaz oldu artık.
Topraklarımızı ve sularımızı hoyratça zaten kirlettik.
Ciddi önlemler almaz isek tüm insanlar bu mikroplastik kirliliğinden nasibini alacaktır.
Sağımız, solumuz plastik,
Yediklerimiz içtiklerimiz plastik,
Geleceğimizin tehlikesi plastiklerin istilası oldu artık.
Bakalım daha ne çalışmalar ile karışılacağız ve sonuçları tartışacağız.
Prof. Dr. Hamdi Temel