”Sayın Başkan, Değerli Meclis Üyesi Arkadaşlarım, Aziz İstanbullular;
Uzun bir aradan sonra, Eylül ayı meclis toplantısı münâsebetiyle bir aradayız.
Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
Bir araya gelemediğimiz dönemde hem ülkemizde hem de dünyada çok önemli hâdiseler yaşandı.
Özellikle yangın ve sel felâketlerindeki can kayıplarımız hepimizi derinden yaraladı.
Sözlerime başlarken âfetlerde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Bu süreçte devletimiz ve milletimiz el ele vererek hızlı bir şekilde yaraları sardık, sarmaya devam ediyoruz.
Birlik ve beraberlik içerisinde bizi millet yapan hasletlerin en güzel örneklerine şahit olduk.
Ancak bazı kesimlerin böylesine birlik ve beraberlik gerektiren önemli bir hâdiseden bile politika üretmeye çalıştıklarını da gördük.
Bu acı ortamda, üzerlerinde onlarca helikopter uçarken “hava desteği yok” diye video çekenlerin algılarına da üzülerek şahit olduk.
Kızılay çadırının önünde “Kızılay nerede?” diye soran bir zihniyetten de fazlasını beklemek olmazdı tabi.
Değerli arkadaşlar
Uzun bir aradan sonra başlamış olan yüz yüze eğitimin tüm öğretmen, öğrenci ve ailelerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Özellikle yeni ataması yapılan 20 bin ve atanacak olan 15 bin yeni öğretmenimizi de tebrik ediyorum.
Ayrıca uzun zamandır ülkemizde ve dünyanın her bir tarafında acı yaşamamıza sebep olan pandemi hala tehditini devam ettiriyor. Bir çok ülke ile mukayese edildiğinde, pandemi ile mücadelede çok başarılı bir sınav veren devletimiz ve sağlık çalışanlarımıza şükranlarımızı arz ediyor, bu süreçte vefat edenlere Allah’tan rahmet, hastalananlara şifalar diliyorum.
Yeri gelmişken belirtmek istiyorum.
Sağlık çalışanlarımız bu kadar fedakârca bir çalışma yaparken, İSPARK ve toplu ulaşımda kullandıkları ücretsiz kullanım hakkının aralık ayı sonuna kadar devam etmesi konusunda bu mecliste alınan karar, maalesef İBB Başkanı tarafından veto edilmiştir.
Sağlık çalışanlarımızın ortaya koyduğu fedakârlık karşısında devam etmesini istediğimiz bu mütevazı jeste neden karşı çıktılar, bilemiyorum. Bunun izahı var mıdır bilmiyorum
Eğer, mesele bütçe ise, o zaman şunu sormak istiyorum:
Sırf bir maç yapmak için Haliç’in ortasına koyduğunuz devasa tenis kortu daha mı acil ve önemliydi.
Ona harcadığınız parayla, kaç bin sağlık çalışanımıza bu hizmet sunulabilirdi?
Diğer taraftan çok manidar bir soru daha sormak istiyorum:
Sizin yoldaşlarınızdan olan ve her konuda açıklama yapan Türk Tabibler Birliği ve İstanbul Tabibler Odası doğrudan sağlıkçılarla ilgili olan bu konuda neden açıklama yapmadı?
Sayın Başkan, Değerli Meclis Üyesi Arkadaşlarım, Aziz İstanbullular!
Bu kısa değerlendirmeden sonra, gelin esas konumuz olan İstanbul’umuzun gündemine gelecek olursak;
Bugün İstanbul’un gündemini 3 temel başlık altında İstanbullularla paylaşmak istiyorum.
Nedir İstanbul’un gündemi?
Saygıdeğer meclis üyesi arkadaşlarım;
Çok fazla çabalamadan, internete girip geriye doğru birkaç günlük bir İstanbul gündemi taraması yaparsanız göreceksiniz ki;
Geçtiğimiz iki ayda İBB yöneticilerinin umursamazlığı ve beceriksizliği yüzünden İstanbul’da birçok arızalı ve sıkıntılı durum ortaya çıkı.
Sayın başkan, saygıdeğer meclis üyesi arkadaşlarım, aziz İstanbullular;
Üzülerek belirtmek istiyorum ki, geldiğimiz noktada İstanbul için bu saydığım maddeler gibi daha birçok arızalı durumdan bahsetmek mümkündür.
Ancak ben çok fazla vaktinizi almamak için bugün burada sadece bir konuya detaylı olarak değineceğim.
Nedir derseniz?
Bakınız, son günlerde İstanbul’un her bir caddesinde farklı bir otobüs veya metrobüs bakımsızlıktan yolda kalıyor.
İstanbullular bozulan otobüsler nedeniyle işlerine, okullarına gidemiyorlar.
Şehrimizde büyük bir perişanlık ve keşmekeş yaşanıyor.
———————
Değerli Arkadaşlar;
Bugüne kadar beceriksizliklerinizin hepsine bir bahane uydurdunuz.
Şimdi de İETT otobüslerinde yaşanan rezâlete kılıf bulmaktan geri durmuyorsunuz.
Sayın Başkan birkaç gün önce verdiği bir mülakatta İETT otobüslerinin on yıldır yenilenmediğini ve çok eski bir filo devraldıklarını söyleyerek, yaşanan arızaları buna bağladı.
Bu söyleminiz de diğerleri gibi beceriksizliğinizi örtmek için ortaya atılmış koca bir yalandan ibarettir.
——————-
2013-2018 arasında, yani 5 yılda İETT, araçlarının %75’ini yeniledi ve aldığı otobüslerin hepsini de kendi öz kaynakları ile aldı.
Siz ise 2,5 yılda İBB kaynakları ile bir tane bile yeni araç alamadınız.
Çünkü iş bilenin kılıç kuşananın.
Çünkü siz İETT’yi yönetemiyorsunuz.
Diğer yandan İETT’nin web sayfasına baktığımızda göreceğiz ki 2018 Kasım ayı verilerine göre dünyada toplu ulaşım araçlarının yaş ortalaması şu şekildedir:
Yani siz dünyanın en genç filosuna sahip bir kurumu devraldınız. O yüzden böyle basit yalanlara tevessül etmeyin.
Sizin asıl cevaplamanız gereken soru şudur;
Düne kadar tıkır tıkır işleyen mevcut otobüsler neden şimdi sürekli arıza yapıyorlar, siz neden bunların bakımını yapamıyorsunuz, süreci neden yönetemiyorsunuz?
Sayın Başkan, Değerli Meclis Üyesi Arkadaşlarım,
Oysa İETT otobüslerinin bakımsızlıktan yollarda kalmasını doğrudan izah edecek bir skandal var ortada.
Daha önceden her garaj için değişik firmaların aldığı bakım ihalelerinin tamamı, bu dönemde yetersizliği ortada olan tek bir firmaya verilmiş ve ihale verilen firma otobüslerin bakımını yapmamış.
——————–
Dikkat ederseniz ihaleler için verilmiş tabirini kullandım.
Çünkü bütün ihaleler için sadece aynı dört firmanın dosya almasına müsaade edilmiş. Her ne hikmetse bu dört firmanın üçü bütün ihalelere teklif yerine teşekkür mektubu göndermiş.
Hatta daha da ironik olanı şudur. Mercedes otobüslerin bakım onarımı için bile Mercedes firması yetersiz bulunarak elenmiş.
—————-
Peki ihale verilen firma ne yapmış?
Bakımlarda kalitesiz yan sanayi ürünleri kullanmış.
İşin bir başka boyutu ise bu firmanın Sayın Başkan’ın kankası olan CHP İstanbul milletvekili birinin mali danışmanlık yaptığı bir firma olmasıdır.
Şimdi buradan İstanbullular adına soruyorum:
İETT’deki arızaların, bu ihalelerden sonra bu kadar artması bir tesadüf müdür?
İstanbul’da son aylarda yollarda dökülen ve yanan onlarca otobüsün, kullanılan bu kalitesiz yedek parçalardan kaynaklandığı doğru mudur?
Bu iş için yetersiz olduğu alenen ortaya çıkan bu firmanın kısa süre içinde İBB’den bu kadar ihale almasının arka planında nasıl bir gönül ilişkisi ya da başka ilişkiler vardır?
İlgili ilgisiz her konuda beyanat veren İBB Başkanı, bu iddialar hakkında neden hâlâ bir açıklama yapmamıştır?
Yoksa ajans bu olayı kapatacak yeni bir yalan bulamamış mıdır?
Değerli Arkadaşlar,
Aslında bu yönetimden “partizanlık ve yandaşlık” konusunda bir açıklama yapmasını da artık beklemiyoruz.
Kurdukları dağıtım masasının ses kaydını tüm ülke dinledi. Bunu ihaleler konusunda da uyguladıkları gün gibi ortada.
——————
Beklentimiz sadece şu:
Dostlarınızdan rica edebilirseniz eğer, en azından verdiğiniz ihalelerin gereğini yapsınlar, şu otobüslerin bakımlarına bir el atsınlar artık.
Siyasette, dostlarınızla istediğiniz kadar çakma ve yan sanayi siyaseti yapabilirsiniz. Zaten yapıyorsunuz.
Ama, konu otobüsler, metrolar olunca araçlar algıyla yürümüyor. Bakım gerekiyor, alın teri gerekiyor, dürüstlük gerekiyor ve tabii ki bunu yönetecek yönetim becerisi gerekiyor.
Sayın Başkan; Değerli Meclis Üyesi Arkadaşlarım;
Çakma ve yan sanayi siyaseti deyince ister istemez aklıma Başkan’ın bu yaz yaptığı bir açıklama geldi:
Hatırlarsanız, geçtiğimiz günlerde tartışılan, THK uçaklarının bakım ve tamirine İBB olarak aday olduğunu açıkladı.
Yani sorumluluğundaki üç tane otobüsün bakımını yapamayan İBB başkanı uçak tamir edecekmiş.
——————–
Bunun daha eğlenceli olanı ise,
Otobüsün icadından 100 yıl sonra, düz yolda otobüsleri yürütemeyen bir kişinin, motorlu araçların icadından 450 yıl önce gemileri karadan yürüten bir komutana benzetilmesiydi.
———————-
İşte bunlara TEMEL ATMAMA törenini alkışlayan yapraklar bile güler.
Sayın Başkan, değerli Arkadaşlar,
Üzülerek şahit oluyoruz ki, her konuda dökülen ve arızaya geçen İBB yönetimi aynı zamanda bir iflasın eşiğine de gelmiş bulunuyor.
Geçen yıl bu mecliste yaptığım konuşmada İstanbul’u nasıl borç alamaz duruma soktuğunuzu, 2019 Temmuz ayında 28 milyar olan borcu, 2020’nin Aralık ayında 43.4 milyara nasıl çıkardığınızı etraflıca anlatmıştım.
Kasım ayındaki bütçe görüşmelerinde bu konuyu zaten ayrıntılı bir şekilde burada konuşacağız.
Ama ben burada bugün sadece son günlerde tartışılan iki kurumun durumunu bu açıdan değerlendireceğim.
Seçimden önce sırf oy almak için “İstanbul nimet nimet” diyen başkan ve ekibi İBB’yi dönülmesi zor bir borç batağına sürüklediği gibi şirketlerini de iflas etme noktasına getirmiştir.
Sayın başkan seçimden önce “aklım almıyor İSPARK nasıl zarar eder” diye her mikrofona konuşuyordu.
Şimdi ben kendisinden İSPARK’ın bir senede nasıl 100 milyon TL zarar ettiğini açıklamasını bekliyorum.
Saygıdeğer arkadaşlar;
İSPARK sadece 2020 yılında 100 milyon zarar etmiş.
———————
Şimdi ben buradan İstanbullular adına soruyorum.
İSPARK nasıl zarar eder?
Cevabını da ben vereyim.
İETT neden arıza veriyorsa, İSPARK da o yüzden batıyor. Yani sizin yönetim anlayışınız yüzünden
Bu anlayışın, en ibretlik bir örneğini kendi ilçem yani Esenler ‘den vereyim
İSPARK’la alakası olmayan bir İBB daire başkanı tamamen şahsi bir kaprisi sebebiyle, İSPARK’a ait bir otoparkı, “siz benim kim olduğumu biliyor musunuz, kapattım burayı” diyerek gerçekten kapatıyor ve aynı gün bariyerleri söktürüyor.
Egosunu bu şekilde tatmin eden bu yönetici bir gün sonra bariyerleri yerine taktırıp otoparkı açıyor.
Bu kadar keyfi yönetilen şirket batmaz mı?
Saygıdeğer arkadaşlar;
Bu kötü mali yönetimin diğer bir örneğini de maalesef İSKİ’de görmekteyiz.
Seçim kampanyası sırasında İstanbul’un suyu pahalı kullandığını iddia eden ve halkımızdan oy isteyen başkan, seçimden sonra suya %40 indirim yaptı.
————————-
Ancak kısa zaman sonra halkımıza yalan söylediğini uygulamalarıyla ortaya koydu.
Biliyorsunuz, daha geçen hafta burada olağanüstü toplantı yaptık ve gündemimiz suya zamdı.
Seçimden önce indirim sözü verdiğiniz suya, zam yapmak için 2,5 yılda 7 kez zam teklifiyle bu meclise geldiniz.
Şunu açıkça ifade etmeliyim ki, böyle bilgisiz ve beceriksiz bir yönetim İstanbul için büyük tehlikedir.
Ancak ondan daha büyük tehlike ise, bu kadar rahat yalan konuşup manipülasyon yapan bir yönetimle karşı karşıya olmamızdır.
Verdiğiniz sözlere rağmen 2 senede suya 7 kez zam istediniz.
Ama buna rağmen tıpkı İSPARK gibi İSKİ’yi de batma noktasına getirdiniz.
2019’a kadar banka kredisi olmayan bir kurumu, 2019’da borçlandırmaya başladınız.
Yatırım yapmak üzere dış borçlanma yapacağız dediniz ve meclisimizden yaklaşık 4,3 milyarlık borçlanma yetkisi istediniz. Biz de verdik.
İş ve hesap bilmez yönetim anlayışınız ve Sayın Başkanın popülist vaatleri yüzünden İSKİ’yi de batırmanın eşiğine getirdiniz.
Sizden önce bir kuruş kredi borcu olmayan, tüm yatırımlarını kendi öz kaynaklarıyla yapabilen bir kurumu, yatırım yapamayan ve projeleri tek tek iptal eden bir kurum haline getirdiniz.
Sayın başkan, saygıdeğer meclis üyesi arkadaşlarım,
Biz, İBB’nin bu yönetimsel sorunlarını defalarca ifâde ettik.
İBB yönetimi ise İstanbullulara vizyon yerine sadece “eski gelecek” sundu.
Gençlerin bu sözümü çok iyi anlamasını istiyorum.
CHP’nin bu ülkeye sunabileceği tek yenilik “eski” olandır. Gelecekle ilgili tek vizyonları ise “eski gelecektir”.
Bu beceriksiz ve vizyonsuz bir yönetimin ortaya koyduğu siyaseti şu 5 başlıkta özetlemek mümkündür;
Sayın başkan, saygıdeğer meclis üyesi arkadaşlarım, aziz İstanbullular;
Kısaca İBB yönetimi hizmet etmek yerine; mazeret üretme, partizanlık yapma, aldatma, yalan ve siyasi intihal ile İstanbul’u yönetmeye çalışmaktadır.
Bunun neticesi olarak da hizmetleri askıya alarak, adeta ‘’Askıda Belediye’’ uygulamasını başlatmışlardır.
Nedir bu askıda belediye?
Bütün işleri askıya almak.
Sayın Başkan, Değerli Arkadaşlar;
Bu saydığım başlıkları çoğaltmak ve her biriyle ilgili onlarca örnek vermek mümkündür. Ancak şimdilik ben kısa bir örnekle yetinmek istiyorum.
İstanbulluların sağlığını nasıl askıya aldığınıza en güzel örneklerden biri kuyu suyunu Hamidiye suyu diye insanlara satmanızdır.
Partizan ihaleler yaptığınızı artık sağır sultan duydu. Bunlardan birisi de Hamidiye Suları konusunda yaşandı.
Konu şu:
İBB yönetimi, Hamidiye sularıyla ilgili bir ihaleyi, son seçimlerde bir ilçe belediyesinde CHP’den başkan adayı olan bir kişinin eşine vermiş. Hayırlı olsun!!!.
Bu CHP adayı arkadaş, Şile’nin Ulupelit mevkiinde kaçak bir dolum tesisi kurmuş ve o tesiste, kuyu suyunu Hamidiye ambalajlarına doldurup Hamidiye suyu olarak satıyormuş.
Konu ortaya saçıldıktan sonra da tesis zorunlu olarak mühürlendi.
Bu konunun önümüze koyduğu gerçek ise şu :
Yandaşlarınıza para aktarma iradeniz çok aşikâr.
Partizanlığın dibini bulmuşsunuz.
Verdiğiniz ihalelerden zaten bunu anlıyoruz.
Ama bunu yaparken halkımızın sağlığını askıya alıyorsunuz.
Sayın Başkan, Değerli Arkadaşlar;
Görüyoruz ki, her tarafı dökülen bir yönetim, iflasa sürüklenen kurumlar ve askıya alınan hizmetlerle karşı karşıyayız.
Bunlar İstanbul’un ayan beyan ortadaki gerçekleri.
Ancak bir de 29 milyar TL’lik bütçeli İBB ajansının oluşturduğu kurmaca gündem var.
Bu kurmaca gündem ise iki temel uygulamaya dayanıyor.
Şimdi sizlere kısaca bunlardan bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar;
Bu yönetim, İstanbul’u sloganlarla ve her slogan için yeni bir web sitesi açarak, sosyal medya pazarlama teknikleri ile yönetebileceğini sanıyor.
Gün geçmiyor ki şehrin her tarafına asılan içi boş koca koca ilanlarla karşılaşmayalım.
Bunun en bariz örneklerinden biri de deprem konusu.
Siz değil misiniz, daha yeni İstanbul’un dört bir köşesine 17 Ağustos’un yıl dönümünde ‘unutmayacağız’ diye afişler asan.
17 Ağustos’u unutmamak demek herhalde sadece afiş asmak değildir.
17 Ağustos’lara karşı hazır olmak demektir. Yani kentsel dönüşümdür.
Sizin vaadiniz neydi? Yılda 20 bin konut yenilemek
Yani, şu âna kadar 50 bin konut yenilemiş olmanız gerekiyordu.
Peki, ne kadar yenilemişsiniz?
140+120= 260 konut.
Evet, Sadece 260 konut!
Başka ne yapmışsınız_
Kentsel dönüşümle ilgili, İstanbul Yenileniyor diye bir slogan bulup, aynı isimle bir web sitesi açmışsınız.
260 konutla yenilenen İstanbul…
O site de Bakanlığın zaten halihazırda uyguladığı tüm işlemler hakkında vatandaşa bilgi veriliyor. Başka da bir fonksiyonu yok.
Yani İBB’nin başlattığı bir kentsel dönüşüm projesi yok.
Benim de merak ettiğim şu:
O kadar rüzgâr estirerek yaptığınız çalıştayların bir çıktısı olarak size deprem siteleri değil de web sitesi yapın diye bir tavsiye kararı mı çıktı?
Çünkü, depremle ilgili onca demecinizden sonra önümüze bugün ancak bir web sitesi koyabildiniz.
—————–
Ama siz de haklısınız.
Kentsel dönüşüm bütçesini 6 kat düşürürken, neyi yenileyebilirdiniz ki?
Bütçeyi bu kadar düşürünce haliyle vadettiğiniz 100.000 konutluk site yerine ancak web sitesi kurmuşsunuz.
Saygıdeğer Arkadaşlar
Şehir vizyonu yerine slogan ve web sayfası siyasetinin diğer bir örneği de “Bütçe Senin İstanbul’’ sloganı ve web sitesi.
Bütçeyi önümüzdeki aylarda detaylı konuşacağız. Burada sadece bahsettiğim slogan mantığının bir yansıması olarak konu ediyorum.
2,5 yılda, hiçbir yeni kaynak üretmeyi beceremeyip, bütün yatırım kalemlerini kısıp, üstüne İBB’yi artık yasal olarak borçlanamaz hale getirdikten sonra, arkadaşların aklına çok parlak bir fikir olarak “Bütçe Senin İstanbul” diye bir slogan gelmiş.
İlk etapta katılımcılık izlenimi veren bir slogan. Battığınızı anladığınız her noktada bir slogan üretiyorsunuz.
Ama sadece slogan…
Bütçe Senin İstanbul sloganını geliştiren parlak fikirli arkadaşlarımız, hazır bu işe el atmışken, bu projeyi daha somut sorularla, daha anlamlı yapsınlar ki tam katılımcılık ve şeffaflık olsun.
Değerli Arkadaşlar
Katılımcılık reklam unsuru olmaktan daha fazlasını hak eden bir kavramdır.
Katılımcılık için, önce kendiniz ortaya bir bütçe perspektifi koymalısınız. Ama sizin kendinize ait bir bütçe vizyonunuz, perspektifiniz yok!
Yolunu bilmeyen gemiye hangi rüzgâr nasıl yardım etsin?
‘İstanbul Senin’ söylemi ile başlatılan slogan siyaseti ile sizin uygulamalarınızı yan yana koyduğumuzda ortaya çıkan tek gerçekçi anlam şudur:
“Ey ahâli. İstanbul Senin;
Saygıdeğer meclis üyesi arkadaşlarım,
Gerçekçi ve ciddi olalım: Web sitesi kurmak ve sahile tabela asmak bir deprem tedbiri olmadığı gibi, Bütçe Senin İstanbul sloganı da bir bütçe siyaseti ve perspektifi değildir.
Bu sloganların hiçbir altyapısı olmadığı için, yaşadığınız fikirsizliklerin ve yönetim kuraklığının savrukluğunu yansıtmaktan başka bir anlam ifade etmiyor.
Bakınız o yüzden ilke demiyorum. Slogan diyorum.
Saygıdeğer Arkadaşlar, Kıymetli İstanbullular;
CHP’nin temel sorunu kurumsal bir zihniyet sorunudur. Çünkü CHP’nin temel misyonu millete hizmet değil, milletin istikametini değiştirmektir.
Bunun en son örneği olarak da Edremit Belediyesi’nin ortaya koyduğu bir densizlik ve terbiyesizliğe şahit olduk.
Bir kez daha görmüş olduk ki, bu milletin değerleriyle alay etmeyi ve hatta onlara düşmanlık etmeyi kendine misyon edinmiş olan CHP için başörtüsü sadece seçim afişinde yer alabilecek bir görseldir.
CHP ve mensupları seçim sürecinde Kur’an okuyup başörtülü kadınlarla fotoğraf çektirir, ancak daha sonra inancının gereğini yaşamak isteyenlere asla müsaade etmezler.
Bu dün de böyleydi, bugün de.
Ve taşıdığı genetik hafıza kodları sayesinde CHP var olduğu müddetçe hep böyle olacaktır.
Saygıdeğer arkadaşlar;
Ülkemizdeki hem demokratik hem maddi kalkınma hamlelerinin tamamı CHP’ye rağmendir.
CHP’nin mazisinde halkımızın yararına olan tüm projelere ve yatırımlara istisnasız muhalefet var.
Bir an için, CHP’nin sadece İstanbul’da karşı çıktığı projelerin ve yatırımların hayata geçirilemediğini hayal edin.
İstanbul gibi bir cennette, nasıl bir cehennemi yaşıyor olurduk hayal edebiliyor musunuz?
CHP zihniyetine kalsa, dünyanın incisi Boğaz, İstanbul’un nadide bir gerdanlığı değil, bu şehrin iki yakasındaki insanların asla bir araya gelmesine müsaade etmeyen bir Berlin duvarı olurdu.
Saygıdeğer arkadaşlar;
Ayrıca yine hayal edelim.
İstanbul geçmiş 25 senede CHP’li bir belediye tarafından yönetiliyor olsaydı;
Saygıdeğer Arkadaşlar, Kıymetli İstanbullular;
Eylül’le birlikte yeni bir hizmet dönemine başlarken, tekrar ifâde etmek istiyorum ki, bu meclis ve AK Parti Meclis Grubu, İstanbul’un geleceği adına bir değer ifâde eden her proje ve uygulamaya destek olmaya devam edecektir.
Bizim bu mecliste karar önceliğimiz sizin şahsi emel ve hevesleriniz değil, İstanbul ve İstanbulluların geleceğidir.
İstanbul için yapılacak her bir yatırımın destekçisi olacağız.
Zîra bizler geçici, İstanbul ise kalıcıdır.
Bizler, İstanbul için bir politika veya proje geliştirirken, onu siyasal reklam değeri ile değil, İstanbul’un gelecek ihtiyaçlarına karşılık verme kâbiliyeti ile değerlendiririz ve ona göre karar veririz.
Bunun için bizim gözümüz sizin gibi gelecek hesaplarında değil, İstanbul’un ufuk çizgisindedir.
Siyaset ve erdem ise bu ikisini birleştirebilmektir.
Rabbim bizi siyasetin de erdemlisinden ayırmasın.
Bu duygularla meclisi saygıyla selamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum…”