“Güzel” kelimesiyle başlayan ve sonu fiillerle biten cümleler düşünelim. Dilerseniz bazılarını sıralayalım: Güzel söylemek, güzel bakmak, güzel düşünmek, güzel görmek, güzel yapmak, güzel yaklaşmak, güzel anlatmak, güzel karşılamak, güzellik katmak, güzellik dağıtmak gibi onlarca cümle kurulabilir. Tabi böyle cümleler de hayatımıza “güzellikler” doldurur.
Değerli dostlar, on bir ayın sultanı olan bir ayın içindeyiz. Bu ay sadece aç ve susuz kalıp, nefsi sadece yeme içmeden keserek terbiye etmeyi barındırmıyor. Manevi iklim unsurlarının en yücelerinin yaşanacağı bu ayda aklıselim düşündüğümüzde günümüzün tamamını güzelliklerle doldurabiliriz. Hem bu doldurma biçimine ne bu ay içinde ne de bu ay dışında beş para vermiyoruz. Tümüyle bedavaya yapılan şeylerin hayatımıza kazandırmaları ise parayla satın alınamayacak kadar büyük kıymete sahiptir. Oturduğumuz yerde, aile içinde, iş ortamında, yolda yürürken, alışveriş yaparken, sokak hayvanlarına rastladığımızda ya da toplumsal yaşamın herhangi bir yerinde ve zamanda çok büyük kazanımlar elde edebiliriz. Çoğumuzun karşılaştığı ve şu mübarek ayda yapmaya başlayıp da tüm yıla yayarak devam ettireceğimiz, güzel diye tabir edilebilecek şeyleri şöyle bir hatırlayalım:
Vakitlerimizi güzel geçirelim. Her mevsimin, her yaşın, her dönemin kendine özgü güzelliğini elimizin tersiyle itmeyip, boş yere yaşattığımız takıntılarımıza kurban etmeyerek ahiret yolculuğunda hem dünyamızı güzelleştirelim hem de azığımızı toplayalım. Unutmayalım vakitlerimizi güzelliklerle doldurmak parayla pulla olmuyor. Bedava olan bu şeyi paylaştığımızda da bizden bir şey de eksilmiyor.
Evimizi güzelleştirelim. Eşimiz, çocuklarımız, ana, baba, kardeş, hısım ve akrabalarımızla bir daha geri gelmeyecek olan vakitlerimizi hatıralar sandığındaki güzellikler bölümünü dolduralım. Kaybedildikten sonra arkadan söylenilebilecek cümlelerin içerisinde “güzel” yakıştırması kullanılsa bile “güzelliklerle dolmayan gönül için” ne anlam ifade edecek ki? Asıl güzellik evimizde, aile fertleriyle birlikte iken yaşayabildiklerimiz ve dile getirerek gönüllere doldurduklarımızdır.
Düşüncelerimizi güzelleştirelim. Karamsarlıktan sıyrılarak düşüncelerimizi güzelleştirebiliriz. Pozitif ya da olumlu düşünerek güzellikleri yakalayabiliriz. Önyargıların tuzağına düşmeden empatik bir yaşam felsefesini benimseyerek düşüncelerimizi benimsenen güzelliklerin arasına katabiliriz. Her davranışı olumsuz algılayarak hayatımızı zehretmek yerine, görünenin arkasına hafif bir hamle ile ulaşabilir ve güzellik kazandıracak düşünceleri oluşturabiliriz.
Bulunduğumuz yerde güzellikler mimarı olabiliriz.Çok ucuza, basit birkaç hamle ile fiziki güzelliği sağlayabiliriz. Bunu yapmakla hem fiziki koşulların insan üzerindeki olumlu etkisini artırır hem de gönüllere huzur salınımını yapabiliriz. Güzel sözlerle, birlikte olduğumuz, bazı ortak paydalarımızlaaynı ortamı paylaştığımız paydaşlarımızı güzellik hareketlerinin içine dahil edebiliriz. Dedikoduya yer vermeyerek, itina ile seçilen kelimelerle, güzel anlamlar içeren cümlelerle paylaştığımız sürelerin alanlarını lalezara dönüştürebiliriz.
Anlatımlarımızı güzelleştirebiliriz.Vereceğimiz tepkileri güzelleştirebiliriz. İlla ki tepki vermek demek sert bir tonlama, keskin bir ifade, kırıcı bir anlam ya da hafife alarak alaycı bir tutumla yaklaşım sergilemek değildir. Kaba saba sözlerle düzeltebileceğimiz şeylerin olacağını düşünmeyen birisiyim. Hani belki o anda çatallı dilimizle bir şeyi anlatıp yaptırabiliriz. Ama o sadece o ânâ has bir yaptırım olur. Halbuki bizler anlatımlarımızla gönüllere tohum olmalıyız. Kuruyan topraklara yağmur olmalıyız. Dertli gönüllere şifa olmalıyız. İnsanlar bizde hayat bulmalı. Ben şahsen kaba ve latif anlatımların her ikisinin de zor olmadığını düşünenlerdenim. Kaba anlatmak da çok kolay, latif anlatmak da çok kolay. Anlatımdan sonraki süreci düşünen kimseler tabiki latif anlatımı seçerek güzelliğin emekçisi olur.
Güzellikler dağıtmalıyız. Ebu Hureyra’dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Peygamberimiz mealen; “Güzel söz sadakadır” buyurmaktadır. İmam Müslim’in rivayetindeki başka bir hadisi şerifte yine Peygamber Efendimiz mealen; “Güvenilir kimse elinden, dilinden ve belinden emin olunan kimsedir” şeklinde buyurmaktadır. Değerli dostlar şöyle bir düşünelim; karşılaştığımızda tebessümle selamlaştığımız, hâl hatır sorarak değerli saydığımız, dilinden, elinden ve belinden emin olunduğumuz biri olursak, bir yere ve o yerdeki insanlara güzellikten başka ne dağıtırız ki? Elbette güzellikler dağıtırız. Hatta bu güzel davranışlarımızla oluşabilecek kötü şeylerin önüne bile geçebiliriz.
Evet dostlar, konu hakkında onlarca sayfa yazılabilir. Yüzlerce örnek verilebilir. Bizler belki de ömrümüzde bir daha yaşayamayacağımız Ramadan Mevsimini bir ganimet bilip ona gör davranmalıyız. Bilirsiniz halk arasında bir deyim vardır; “Taş atıp da kolu yorulmak.” Bizler güzel söyleyerek, güzel görerek, güzel düşünerek, güzel davranarak, güzel anlatarak, güzel yaparak yorulmayız. Çünkü taş atıp da kolumuz yorulmayacak. Sadece yakışanı yapmayı düşünerek yaşamalıyız. Ömür sermayesini heba etmeyerek güzelliklerle geçirmek domino etkisi yapacaktır. Peygamber Efendimizi düşünelim; eğer o güzel konuşmasaydı, güzel düşünmeseydi, güzel anlatmasaydı, güzel yaklaşmasaydı, güzel yapmasaydı, güzelliği istemeseydi bir kişi iken milyarlar olur muydu hiç? Olmazdı. Bu nedenle bizler de en azından fert olarak güzelliklerle donanırsak güzelliklerin yayılmasına vesile olabiliriz.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog