İlk kez 1984 yılında Adana Seyhan ilçesi Yenibey Mahallesindeki oturduğumuz evin kırık ve çürümesiyle de aralıkların oluştuğu tahta kapısından atılmış olarak gördüğüm, muhteviyatı aynı ama ibareleri farklı olan kâğıt parçalarıyla şimdiye kadar çok kez karşılaştım. Hatta mesaj olarak bile aldık. Bir ara da hiç üşenilmeden zarf içerisine renkli fotokopi yapılarak duaların Arapçası ayrı, meali ayrı, kâğıdı neşredenin ifadeleri ayrı renklerde olanlarına bile rastladım. En son yaklaşık birkaç ay evvel de sesli mesaj olarak karşılaştım. Dün de bu konuyla alâkalı bir yazı görünce de konuyla ilgili birkaç şey demek istedim.
Değerli dostlar, toplum olarak manevi değerlere riayet etmeyi azami ölçüde dikkat etmeye özen gösteririz. Beş vakit farz namaz kılınmasa bile cuma kaçırılmaz, normal zamanlarda olmasa da Ramadan ayında yine beş vakit namaza başlanır ve teravih namazıkaçırılmaz, tesettüre herhangi bir nedenle girilmemiştir ama çok şükür bir camiye ya da kabristana girerken tesettür adabı elden bırakılmaz. Müslüman kimse öncelikle kendine bakmalı ve kendi nefsini hesaba çekmeli. Ebu Bekir Efendimiz bir sözünde; “Bilmediklerimin sayısını ayağımın altına koysam başım göklere değer” demiştir. Düşünün; Ebu Bekir Efendimiz gibi takvası bakımından peygamberlerden sonra en efdâl kimse olduğu Peygamberimizin hadisi şerifinde zikredilen kişi bunu söylüyorsa biz tabiki de önce kendimize bakacağız. Başkasında kusur aramaktansa önce kendi kusurlarımıza bakacağız ki nefsimize sözümüz geçsin. Geçsin ki huzura erelim. Herkes kapısının önünü süpürmeli ki mahalle temiz olsun. Herkes kendi ayıbına ve kusuruna baksın ki toplum düzelmeye başlasın.
Neyse dostlarım, niyetim yargılamak değil bunu anlatmaktı ve manevi yönden bazı hassasiyetlerimizin olduğunu ibadetlerde kusurumuz olsa bile bunu anlatabilmekti. E, zaten anlatacağım konuyu ele alan ve toplumumuzu, inançlı milletimizi de vurmak istedikleri yer de tam da burası.Eskiden kağıtlara yazılı şekilde evlerin kapı altlarından atılan, sonra telefonlarımıza kısa mesajlarla, sonra maillerle Meksika dalgası gibi toplumsal hareketliliğe sebep olan güncellenerek bu zamana kadar gelen bir mesaj insanlarımızın arasında dönüp durur. Bilinç altını da tahrip eder. Kalbi fesada verebilecek bir inanışı zerk ettirecek gizli şifrelerin saklı olduğu mesaj her dönem zehirli bir etkiye sahiptir. İnsanımız “yok kardeşim bana böyle bir şey yaptıramaz, düşündürtemezler” deseler bile bu tuzağa düşenler illa ki oluyor.
Adam kâğıda yazmış: “Bismillâhirrahmanirrahîm. Değerli kardeşim dün umreden geldim. Geldiğim gece güzel bir rüya gördüm. Rüyamda bana gaipten bir sesle size yazdığım bu mektubu okuyorlardı. Hemen uykudan uyanıp on tane, beyaz çizgili kâğıda yazmamı, on ayrı mahallede bir rakamından başlayarak birinci mahallede bir, ikinci mahallede iki, üçüncü mahallede üç diye başlayıp onuncu mahallede on numaralı eve bu kâğıdı ve içindeki duayı ulaştırmamı istediler. Bunu yaptığım zaman bir gün içinde çok güzel şeylerle karşılaşacağımı ve her altı saatte yapacağım duanın kabul olacağı ve sürenin de en son eve kâğıdı ulaştırdıktan sonra başlayacağı yazılıydı. Sizden ricam benim dualarımın kabul olduğu gibi sizin de dualarınızın kabul olması, üzerinizden sorumluluğu kalkması, günaha düşmeyip başınıza kötü şeylerin gelmemesi için bu kâğıdı siz de çoğaltarak on ayrı mahallede, on ayrı eve, birinci mahallede bir, ikinci mahallede iki, üçüncü mahallede üç ve en son da onuncu mahallede on numaralı eve ulaştırarak dua etmeye başlamanızdır.”
Dostlarım bu gelen mesajların nereden geldiğini hiç düşündük mü? Nerden geliyor nereye gidiyor. Ve bunu göndermekten maksat nedir. Ve hangi ülkeden çıkmıştır? Bu yüzden dikkatinizi bu konuya çekmek istedim. Okuduğum bir yazıda,Telaviv’de basılan “News” isimli gazetede bir baskısında “İslâm’ı nasıl küçük düşürürüz? İslâm’a nasıl hükmedebiliriz?” başlığı altında şöyle bir yazı yayınlanmış: “Yahudi memleketinde de sözde din işleri uzmanı Henri Luiz şu açıklamaları yaptı. Bizim gece gündüz sosyal medya platformlarında ve mesajlaşma uygulamalarında üzerinde İslâm’ı Müslümanların gözünde küçük düşürmek için ciddi bir şekilde çalışan yardımcılarımız vardır. Bu çalışmalarımız durmadan devam etmektedir.Biz Arapça, Türkçe,Hintçe ve Farsça olarak dünyada Müslümanların konuştuğu bütün dillerde beyanatlarda bulunuruz. Bu mesajlarda Kur’ân’dan gerçek âyetler, hadisi şerifler ve Müslüman din âlimlerinin gerçek sözlerini yazar sonunda da “bu mesajı en az 10 kişiye gönder” deriz. “Şayet bu mesajı en az 10 kişiye gönderirsen 15 dakika içerisinde bir mucize göreceksin, bu konu tecrübeyle sabit ve kesindir” deriz. Özellikle zamanı “kısa bir zaman için” sınırlarızki Müslüman ne bir mucize nede hiçbir şeyin olmadığını görsün. Ve anlasın ki ne Kur’ân’dan ne hadislerden ve nede din âlimlerinin söylediği şeyler sadece hurafeden ibaret. Hepsi aldatma hepsi serapmış desin. Böylece zaman zaman bu tarz mesajları tekrar tekrar göndeririz. Bu tekrar neticesinde Müslümanların imanını zayıflatırız. Bu şekilde Müslümanların akidelerinde sarsıntı meydana getirerek onları dinlerinde hayal kırıklığına uğratırız. Artık anlarlarki dinleri onlara aldatma ve seraptan başka bir şey vermiyor. İşte bu şekilde Müslümanları kontrol altına alabiliriz.”
Dostlarım makale burada bitiyor. İşte bundan dolayı size gelecek bu tarz mesajları imha edelim ve kimseyle paylaşmayalım. Eğer paylaşmazsan şöyle olur, böyle olur palavralarına da asla itibar etmeyelim. Dinimizde öyle bir zorunlulukta yok zaten…!
Konudan arkadaşların istifade etsin ya da onları da haberdar etmek için bu yazıyı paylaşabilirsiniz. Paylaşmazsanız da başınıza kötü bir şey gelmez korkmayın! Unutmayalım ki Dinimiz hurafe ve yalan üzere değildir. Uyanık olalım.Hayatımızı Dinimizin kaide ve esaslarını öğrenerek sürdürürsek bu ve benzeri yalanlardan, hurafelerden uzak yaşarız.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog