İlhamın ne zaman geleceği belli olmuyor. Kimi zaman bir küçük fotoğraf kimi zaman bir cümle ve kimi zaman da bir tek sözcük yetiyor duyguların dillenmesine. Hepimizde zaman zaman oluyordur. Yazar ya da şair olmasak bile duygularımızı şelale haline getiren şeylerin dokunuşuyla dile gelebiliyoruz. “Vay be, sen neymişsin!” gibisinden iltifatları bile duymuşuzdur. En azından kendimize; “ilham böyle bir şey, demek içimizde bazı şeyler bitmemiş” demişizdir.
Az önce bir dostumun paylaşımını gördüm ve çok hoşuma gitti. Gördüğüm anın öncesinde de yanımdaki dostum, kendini bilmez bir kimsenin art niyetli bir davranışına, mobingine maruz kaldığından dert yanıyordu. Bana;“Ya düşman olmanın bile bir şerefi, bir raconu vardır. Neden bu kadar küçük hesaplarla uğraşılır ki?” diyordu. Dostumun yazdığı ve paylaştığı cümleleri olduğu gibi aktarıyorum:
“Fazla da şaapma hayat dediğin şeyi,
İnsan kal,
Sevmeye çalış var olanları,
Kimsenin hakkına şaapma.
Iccık da yardımcı ol herkese,
Iccık da ferasetli ol
Hıı, bir de ıccık da fesat olma.
Tamamdır!”
(Harun)
Bunu okuyunca aklıma başka bir şey geldi. O da çok ibret verici ve kendimize gelmeyi, düşünmeyi sağlayıcı bir söz. Mısırlı müfessirlerden Şa’ravi’nin şu ifadeleri ne de güzel:
“Kimseyi elindeki nimetten dolayı kıskanma.
Allâh’ın ondan neler aldığını bilemezsin.
Başına gelen hiçbir musibete de üzülme.
Karşılığında Allâh’ın sana neler vereceğini bilemezsin.
Her zaman Elhamdulillâh de.”
Hayat dediğimiz şey aslında bizim kişiliğimizin bir yansımasıdır. Neyi, ne kadar kazanmışız olayının bir göstergesidir. Ne kadar olgunlaşmış ne kadar sığ düşünceli ya da ne kadar yetişmişiz ölçütlerinin bir tablosudur. Bilinmelidir ki hayat denen şeye sadece biz sahip değiliz. Bilinmelidir ki ne yaparsak onu göreceğiz. Bilinmelidir ki yapılan iyilikler ya da kötülükler kadarız. Hiçbir servet, hiçbir statü, hiçbir yakınımız bizi sonsuza kadar koruyamayacaktır. Kim bize ne kadar kötülük yaparsa yapsın biz insan kalmalıyız. Bahşedilen nimetlere şükrederek vakarlı duruşumuzu elden bırakmamalıyız. Haksızlık yapmayı kendine hak görenlerin bile haklarına saldırıda bulunmamalıyız. Hesabın var olduğunu aklımızdan asla çıkarmamalıyız.
Yardım etmek yerine kötülük yapmayı, insanları kendince fare gibi köşeye sıkıştırmayı bırakmalıyız. Allâh’ın her şeyi gördüğünü, duyduğunu ve bildiğini idrâk etmeliyiz. Bulunduğumuz yer bize emanet olarak verilmişse o emanete ihanet etmemeliyiz. Huzurlu ve müreffeh bir ortam için insanlara yardımcı olmalıyız. Yardım etmemizle değer kaybedeceğimiz ya da güçsüz, korkak ve pısırık olacağımızı düşünüyorsak yanılıyoruz. Hele ki memleketim insanına, emekçilere ve dürüst insanlara sinsi yaklaşmamalıyız ki akıbetimiz hayır olsun. Yontulmamış, dizginlenmemiş, terbiye edilmemiş her düşünüşün ve davranışın bizi son hızla hezimete götüreceğini de unutmamalıyız.
Az bir şey de ferasetli olmalıyız. Kendimizi övmemeliyiz. El etek öpücü olmamalıyız. Önüne gelene kötü sözlerle davranmamalıyız. Kibre esir düşmemeliyiz. Kim kibirle muktedir olmuş ki biz de olacağız? İnsanlık sahnesi sonu hazin kibirlilerle doludur. Ferasetiyle yaşayan insanlar evvela iyi olmaya kendisine muameleyle başlar. Girdiği ortamlara huzur ve mutluluk enerjisi yayar. Her davranışının altında bin hinlik yatan ve bu basit işlerle hayatını “yaşadığını!” sanan kimse modern bir köle olmaktan öteye gidemez.
İnsan dediğin fesat da olmamalıdır. Bulunduğu ortamları mikser gibi karıştırmamalıdır. İnsanların açıklarını bulmak, eşelemek, tongaya bastırmak ya da kendisince kendini üstün göstermek için, kanunları ve yönetmelikleri çok iyi bildiğini ispatlamak için yaşamamalıdır. Fesat insanın yarınları hüsrandır. Bilinmelidir ki “filden büyük fil avcısı vardır.”İnsan kendini dev aynasında görmemeli. Hakimiyetin Allâh’ta olduğunu, O’nun takdir ettiğinin olacağını ve etmediğinin de olmayacağını bilmeli. “Ne verirsen elinle, o gider seninle” gerçeği akıllardan çıkarılmamalı. “Yaşattığını yaşamadan ölmeyecek oluşumuz” bize fren olmalı. Bugün yanı başımızda “hoşşiklik” yapanların zorda kaldığımızda bizi ilk terk edecek olanların olacağını da unutulmamalıyız.
İnsan, asil düşünmeli. Asil yaşamalı insan. Kol kanat olmak dururken dikenli tel, bubi tuzağı olmamalı çevresine. Eni sonunda 3’e 1,5 ebadındaki toprak altına gireceğiz. Bu dünya kime kalmış ki zalimlere, fitnecilere ve kalbi karalara kalsın. Iccık da şaapmalı insan… Iccık da hayata hayat gibi muamele etmeli. Ne dertlerin ne de dert sahiplerinin kalmayacağı bu âlemde dert, keder ve hüsranlar biriktirerek yürümeyelim. Önce kendime söylediğim bu sözleri muhasebe yapan/yapabilen herkese hatırlatmayı bir görev biliyor ve güzel günler diliyorum.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog Yazar