Psikolojik yönü olan biz insanoğlunu duyduğu bir ses, gördüğü bir fotoğraf karesi, okuduğu bir cümle ya da birdenbire aklına gelen yıllar önce yaşadığı bir olay farklı ruh hallerine büründürür. Senin etkilendiğin şey bazen başka bir kimse için herhangi bir anlam ifade etmeyebilir ya da bir olaya verdiğin tepki başkalarına göre yersiz ve gereksiz olabilir. Günlerimiz hep bu minval üzere sürüp gider.
Geçen gün bir dostumun sosyal medya profil fotoğrafını gördüm. Abartısız en az on dakika bakakaldım. Öyle iç burkan bir yanı vardı ki anlatamam. Duvar dibinde bastonuyla ayakta durmaya çalışan yaşlı bir dede ve dedenin önünde sefer tası. Öyle mahzun ve mazlum bir yüz ifadesi var ki dedenin nur yüzünde; sanki ben her olumsuzluğa, her musibete ve her terk edilmeye karşı çok şükür ayaktayım diyordu. Bir de kuşlara yem veren ve tüm terk edilişlere rağmen, olumsuzluklara ve yokluklara inat elindeki birkaç lokmayı kuşlarla paylaşan pir-i fani fotoğrafı gelince karşıma iyice düşüncelere daldım. Millet olarak yaşlı gördüğümüzde hemen kendimizi onların yerine koyarak davranmaya özen gösteririz. Toplu taşıma araçlarında, karşıdan karşıya geçişlerde, parklarda ve sair yerlerde gördüğümüz her yaşlıya yardıma çalışırız. Bu hem yaşlılarımızı hem de bizleri mutlu eder. Çünkü sevdiğimiz ve yardımcı olduğumuz ya da hürmette kusur etmediğimiz her yaşlı bir kır çiçeği gibi açar ve bu güzellik de onun etrafına yansır. Onların sadece sırtlarını ısındırmaları için güneşe ihtiyacı yoktur. Gösterilecek her saygılı davranış, kurulan her edepli cümle ve yüzlerini güldüren her tebessüm içeren bakış onlar için parayla alınamayacak şeylerdir. Hoş bu, genç-yaşlı herkes için geçerli olsa bile yaşlılardaki etkilenme durumu daha farklıdır.
Yaşlılarımız bizim dünle bugün, bugünle yarınlarımız arasında köprüdür. Sığınılacak birer limandır. Onları hayatın coşkusundan dışlamak, âtıl bir vaziyette bir kenarda hiçbir şey yapmadan durmalarını istemek onları mutsuzluğa iter. Hâl hatırı sorulan, saygı gören ve fikrine müracaat edilen yaşlılarımız kendilerini güvende hisseder. Hani, yaşımız fazla yok ama evladımız telefon açıp bir şey sorduğunda, yapacağı bir şeyi danıştığında, arayıp hal-u ahvalimizi sorduğunda neşemiz bin kat artıyor. Bugün yapacağımız şeyler yarınlarda karşımıza çıkacak olan şeylerdir. Peygamber Efendimiz İmam Tirmizi’nin rivâyet ettiği bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır: “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allâh’da ona yaşlandığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.”
Her şeyi yoktan var eden Yüce Allâh birçok âyette yaşlılık dönemine dikkat çeker. Bunlardan biri de En Nahl sûresi 70.âyettir: “Sizleri yaratan O’dur. Yaşlılık dönemine ulaştıracak, ömrünün son demlerindeki düşkünlük haline, bildiği şeyleri bilmeyecek hale geleceği günlere ulaştıran da O’dur.”
El İsra’ sûresinin 23 ve 24.âyeti kerîmelerinde şöyle buyurulmaktadır: “Rabbin kesin olarak şunu emretmiştir: Sadece O’na kulluk edeceksiniz. Bir de anne babanıza iyilikte bulunacaksınız. Şayet onlardan biri ya da ikisi senin yanında yaşlanacak olursa onlara ‘öf’ bile deme! Onları azarlama; ikisine de güzel sözler söyle. Merhametle tevazu kanatlarını onların üzerine ger ve şöyle dua et: Rabbim!Ben küçükken onlara bana nasıl şefkatle davrandıysalar şimdi Sen de onlara öylece rahmetinle muamele eyle.”
Yaşadığımız sürece insanların içini yansıtmada en güzel örnekler olmalıyız. Yani umutlandıran, huzur veren, tebessüm ettiren ve güneşi aratmayacak sıcaklıkları yansıtan bir insan olmalıyız. “İçimi(zi) yansıtıyor” cümlesiyle hüzünlere yelken açtırmamalıyız. Nereye gittiğimizi bilerek yaşamalıyız. Yine Yüce Allâh, Yasin sûresi 68.âyetinde şöyle buyuruyor: “Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız) Hâlâ düşünmeyecekler mi?”
Peygamber Efendimiz Aleyhisselam İmam Tirmizi ve İmam Ebu Dâvûd’unrivâyet ettiği bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Küçüklerimize şefkat göstermeyen ve büyüklerimizin kadrini bilmeyen bizden değildir.” Buradaki “bizden değildir” ifadesi “iman-ı kâmil” değildir anlamındadır. Yani büyük günah içeren davranışlardır. “İmansız” ya da “Müslüman değil” anlamında değildir.
Peygamber Efendimiz yine bizlere İmam Müslim’in rivâyetindeki hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Annesi veya babası ya da her ikisi yaşlılık dönemlerinde kendisi yanında bulunup da onların hoşnutluğunu alarak cenneti kazanamayan kişiye yazıklar olsun.”
Hep böyle genç kalmayacağız. Allâh ömür verir de yaşarsak, geriye gidiş yolunda olacağız. Bedensel olarak acizliğe doğru gidişte hem bedenimize hem ruh halimize güç katacak olan insanların hayatımızda yer almaları bugünkü yaşamımız neticesinde olacaktır. Biz; “içimi(zi) yansıtıyor” denilen fotoğraftaki hüzün sahnesinin aktörü olmamak için güzellikleri yaşayan ve yaşatanlardan olmalıyız.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog