Iğdır ve üniversitesi misafirperverlikleri ile bizleri mest etti!
Yine bir “Akademisyenlere Yönelik Araştırma Projesi Hazırlama Teknikleri Eğitimi” kapsamındaIğdır Üniversitesine misafir olduk. En çok görmek istediğim yerlerden biriydi Iğdır. Hayatımda ilk defa o topraklara ayak basmanın verdiği heyecanı da vardı bende. Farklı kültürlerin imtizaç ettiği bir yer olması iseIğdır’ı daha tılsımlı bir hale getiriyordu…
Havaalanından gideceğimiz otele kadar düz bir ova ile karşılaşıyorsunuz. Iğdır’ın verimli olduğunun nedeni hemen anlaşılıyor. İklimi çok hoş, sıcacık bir gün ile karşılanıyoruz, akşamlarıda üşütmüyor sizi hani.Bununla birlikte akşamları ne yazık ki kirli bir havayı teneffüs ediyorsunuz. Doğal gazın hala tam evlere verilememesi kirliliği hat safhaya getirmiş. En kısa zamanda bu problemin çözülmesi gerekiyor.
Iğdır Üniversitesi Uygulama Otelinde misafiriz ve eğitim o otelde oluyor. Eğitimde benimle birlikte gönüllü eğitmen olarak yer alan Bozok Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Böyükata, Dumlupınar Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hamdi Melih Saraoğlu, İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. M. Nureddin Turkan ve Kırklareli Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Rengin Ak hocalarım var. Farklı üniversitelerden gelen eğitmen arkadaşlar alanlarında çok güçlü olması eğitimin kalitesini de artıyor…
Etkinlik Koordinatörlüğü Iğdır Üniversitesi Tuzluca Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fikret Türkan’ın özverili gayretini eğitim boyunca şahit olduk. Göstermiş oldukları samimi, konuksever ruhunu bizlere hissettiren bu genç akademisyen arkadaşımıza müteşekkiriz.
Burada Iğdır Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma hocamıza yer ayırmak istiyorum. Yaptıkları projeleri, faaliyetleri ve çalışmalarını anlattıkça bizleri kendine hayran bırakıyor. Türkiye’de mevcut olan üniversitelerin, hizmet aşkı, çalışkan, işinin ehli görev yapan rektörlerin sayısının artmasını diliyorum.Üniversitenin çehresi değişmiş, sadece yaptıklarını anlatan dinamik bir rektörü dinlerken Iğdır Üniversitesinin bir şansı olduğunu düşünüyorum ve her akademisyeninhocamızın projelerine destek vereceğini ümit ediyorum.
Eğitimi alan akademisyenler de çok ilgili idiler. Hafta sonu olmasına rağmen, dinlenerek ya da çocukları ile zaman geçirmeleri gerekirkenveya il dışına gitme gibi fırsatları varken yoğun eğitim temposuna katılıp birşeyler öğrenme telaşında idiler. Çünkü konularımızı anlatırken derslerdeki aktiflikleri bizleri de daha bir verimli hale getiriyordu. Eğitimin Böyükatan’ın organizatörlüğünde çok verimli ve neşeli geçtiğini zannediyorum.
Iğdır’daki ikinci akşamımızda bizleri Tuzluca’ya davet ediyordu rektörümüz. Ev sahibi Tuzluca Kaymakamı Abdullah Kadıoğlu ve Iğdır Üniversitesi Rektörü Mehmet Hakkı Alma hocamız ile önce Tuzluca Tuz Mağarasını geziyoruz. Türkiye’nin en az yüz yıllık tuzunu karşılayacak bir büyüklükte olan bu mağaradan etkilenmemek mümkün değil. İşletmecileri “hocam bolca havayı soluyun, solunum yollarınıza çok iyi gelir” diye uyarıları işime yarıyor. Her gördüğüm su birikintisi olan yerde tuzlu suyu burnuma çekiyorum ve ağrıyan başımın ağrısının azaldığını hissediyorum. Günlük 60 ton tuz çıkardıklarını söylüyorlar ki bu gerçekten de çok büyük bir rakam. Delik deşik olmuş bir tuz cenneti mağaradan ayrılırken hayranlığımızı birbirimize anlatıyoruz…
Akşam Kaymakam beyin misafiriyiz. Muhteşem bir sofra hazırlanmış, doğu insanlarının misafirperverliğine şahit oluyorsunuz. “Hayatımda ancak bu kadar fazla yemek yemişimdir” diye kendi kendime hasbihal ediyorum.
Iğdır’ın yemekleri de ayrı bir tat ve lezzetli. Iğdır’da ilk gün “Bozbaş” yemeği ile tanıştırıyorlar bizleri.Mustafa hocanın esprileri ile keyifli bir yemek yiyoruz.Yolunuz Iğdır’a düşer ise; Bozbaşı yemeğini denemenizde fayda vardır. Bu yöreye ait özel bir tat. Her lokanta da aşurenin bol tüketilmesini ve enfes olmasını da hayatımda hiç unutamayacağım. Lokantalar adeta lezzet yarışına girmiş gibi…
Taş köftesi, Ayran aşı, Katık aşısı, Lepeli etli pilavı gibi Iğdır’a özel yemekler çok çeşitli. Hayvanlar otlatıldığı için et yemekleri çok harika. Iğdır’ı görmeli ve yemeklerinin tadına bakmalısınız. Zamanımızın kısıtlı olması ne yazık ki diğer yöresel yemekleri tatmamıza engel oldu. Buna rağmen doyumsuz güzellikleri ve tatları en kısa zamanda tekrar tadacağımı ümit ediyorum.
Iğdır küçük bir şehir, Aras nehri ve bu nehrin yatağı boyunca geçen Ermenistan ile sınır. Bölgenin, doğu ve güneydoğusunda Nahcivan ve İran ile komşu olması bu şehrin önemini daha da artıyor.
Iğdır’da Ağrı dağından bahsetmek olmaz ve olamazda. Yahudi kutsal metinlerinde ve Hristiyan inancına göre Nuh’un gemisinin bulunduğu yer olarak niteleniyor bu haşmetli dağ. Ağrı ile Iğdır’ın paylaşamadığı bu nedenle de beraberce bu dağa sahip çıkmayı yeğledikleri başı her zaman karlı olan dağ. Turistlerin en fazla uğrak yerlerinden her mevsim ve saatte dağa tırmanan insanları görmek mümkün.
Çok gezemesek te arabalardan bizlere kümbetleri, mezar taşlarını, kervansarayları gösterdi Iğdırlı meslektaşlarım. Bolca resim çekme fırsatı da yakaladım…
3 güne ancak bu yazdıklarımı sıkıştırabildim. Bir dahakinde daha detaylı bilgileri sizler ile paylaşmak isterim. Iğdır ve üniversitesi misafirperverlikleri ile bizleri mest etti. Sizleri de bekliyorlar haberiniz olsun…